Burhan İçgüleç

Sosyal Medyanın Tükettikleri…

Burhan İçgüleç

Değerli okurlarım, son yıllarda hayatımıza hızlı bir şekilde giren sosyal medya araçları bizlere neler kazandırdı ya da bizlerden neleri alıp götürdü?  Bu konuyu biraz irdelemek istiyorum.

Sosyal medya hesaplarına giriş yapmak için genellikle dokunmatik telefonları kullanıyoruz. Dokunmatik telefonlara o kadar alıştık ki bazen televizyondaki kanalı, kumandayla değiştirmeyi unutup parmaklarımızla ekrana dokunarak istediğimiz kanalı seçmek istiyoruz. İstediğimiz kanal değişmeyince de aniden hatamızın farkına varıyoruz. Böylelikle dokunmatik telefonlarla ne kadar da içli dışlı olduğumuz ortaya çıkıveriyor.

Bilişim çağının en büyük rahatsızlıklarından biri olan “FOMO”, gelişmeleri kaçırma korkusu manasına gelmektedir. Sosyal medya bağımlılığı ile birlikte devamlı olarak gündeme hâkim olmak istiyoruz. Her gelişmeyi takip etme isteğine neden olan bu rahatsızlık, kişileri endişeye sürüklemektedir. Sabah uyandığımızda ilk iş olarak telefona sarılıyorsak ya da telefonumuz yanımızda olmadığında eksikliğini hissediyorsak ve bir şey kaybetmişiz ya da kaçırmışız hissine kapılıyorsak bilin ki “fomo” hastalığına yakalanmış durumdayız.

Günün birinde sanal âlem ile gerçek âlemi birbirine karıştırdığımızda hiç de şaşırmayın.  Gerçi şaşırmaya da pek de gerek yok. Mavi balina oyunu gibi sanal ortamda oynanan oyunlarla hipnotize edilen çocuklarımız gerçek hayatta üzülerek söyleyelim ki, kayalıklardan kendilerini aşağıya bırakacak kadar sanal ile gerçeği birbirlerine karıştırdılar.  

Sosyal medyadaki hesaplara bakacak olursak, gençlerimiz yediği yemeğin, gezdiği yerlerin, bir araya geldiği tanınmış kişilerin, sürdüğü gıcır arabanın, rötuşlar yaptığı fotoshoplu fotoğrafların ve lüxs cafelere takılmanın havasındalar. Artık yemeği de gezmeyi de bir araya gelmeyi de gerçekten istediğimizden değil de facebook, İnstagram vs. hesaplarımızda paylaşalım diye yapmaya başladık.

Bir de arkadaşlarına özenen gençlerimiz var. Gençlerden biri şöyle söylüyor. “ Çöpleri toplamaya gidiyoruz. “Öncesi ve sonrası” diye güzel bir paylaşım var. Biz de onu yapacağız.

Nasıl oluyor peki;

Öncesinde çöple dolu bir alanın fotoğrafını çekeceğiz daha sonrasında bu alanı temizledikten sonra temiz halini fotoğraflayacağız. En sonunda ise iki fotoğrafı yan yana koyup “öncesi ve sonrası” diye hesaplarımızdan paylaşacağız.” İlk başta çok güzel, bravo diyoruz. Çevre dostu gençler yetişiyor diye algılıyoruz. Sosyal hesapların ne kadar faydalı olduğunu düşünüyoruz. Fakat şunu biliyoruz ki bu tür etkinlikleri, çevre temizliğine duyduğumuz inançtan dolayı yapmıyoruz.  Bunun daha ötesinde “Biz de etkinlik yaptık” demek için çevreyi temizliyoruz. Yani bir düşünsenize çevreyi temiz tutma çabalarımız, fotoğraf karelerinin ve sosyal hesapların gölgesinde kalmış. Doğrularımız, beklentilerimize paspas olmamalıdır.

Buna benzer bir örnek daha verelim. Usulü gereği fotoğraflar, önemli günlerimizde çekilirdi ve hatıra olarak saklanırdı. Ama şimdi öncelikler değişti. Hatıralar oluşturmak yerine gündemde kalmak, için önemli günlerde programlar yapıyoruz. Hey! Ben de varım demek için fotoğraf çekiyoruz. Böylelikle ne oluyor biliyor musunuz? Doğallığını kaybeden yapmacık kişiliklere dönüşmeye başladık.

Değerli okurlarım, şu dünyada bir insan için en acı olan nedir diye sorarsanız, insanın kendisi olamamasıdır derim. “El alem ne der?(!)” endişesiyle hareket eden insanlarımız artık “toplum beni görmeli, beni konuşmalı” güdüsüyle hareket eder hale geliyor. Şunu bilelim ki “el alem ne der?” ile hareket etmek tutarlı bir bakış açısı olmamakla birlikte “toplum beni konuşmalı” anlayışına sahip olmak da ayrı bir problemler yumağı oluşturacaktır.  İnsanların binlerce yıldır fıtratında olan beğenilme, ön plana çıkarılma ve değer görme dürtüleri sosyal medya aracılığıyla olması gereken mecranın ötesinde insanların kişiliğine zarar verecek boyutlara ulaşmıştır.  

Sosyal hesaplardaki fotoğrafları, videoları ve paylaşımları görünce temel dürtülerimiz bizlere;

Lan herkes malı götürdü sen kaldııın…

El alem hangi mekanlarda neler yiyor sen buralarda sürünüyosuuun….

Senin de böyle araban olmalııı….

Şunun fiziğine bak. Benim ondan kalır ne yanım vaaar…

Çabuk bir şeyler yap yoksa kimse senin yüzüne bakmaaaz…

İnsanların gözüne girmek istiyorsan sen de böyle yapmalısııın….

Şeklinde fısıltılar göndermektedir. Gençler, içlerinden gelen bu dürtülere karşı elbette ki sağlıklı çözümler üretebilirler.

Peki, bu çözümler nelerdir? Sosyal medyayı hiç mi kullanmayacağız? Kullansak bile hangi ölçülere dikkat etmemiz gerekiyor?  Gibi soruların cevaplarını bir sonraki yazımızda yazacağız inşaallah. Kalın sağlıcakla…

Yazarın Diğer Yazıları