Burhan İçgüleç

KPSS Gençliği (Uzamış Gençlik)

Burhan İçgüleç

Günümüzde, ülkemizdeki ebeveynler çocuklarının iş sahibi olabilmeleri için onların örgün eğitim süreçlerinden geçmelerini istemekte özellikle üniversiteyi bitirmelerine oldukça önem vermektedirler.

Üniversiteyi bitirmenin sevincini yaşayan gençlerimizin birçoğu bu defa yeni bir engelle karşılaşmış oluyorlar. İdealimdeki mesleği yapayım derken bir de yüksek puan almak zorunda kaldıkları, yüksek puan alamadıkları takdirde ise işsizler sınıfına takılı kalacakları sınav, KPSS...  Gençlerimizin önünde duran, baktıkça hem umutlandıran ama bir o kadar da tedirginlik yaratan sınav, KPSS…

Şehirlerimizin tamamında bulunan üniversitelerden ihtiyacın çok ötesinde mezun verilmesi, işsizlik rakamlarını gün geçtikçe arttırmaktadır. Yüz binlerce gencimiz üniversiteyi bitirdikten sonra işe başlayamamanın acısını sosyal, kültürel ve ekonomik anlamda yaşamaktadır. Askerlik, meslek sahibi olmak, evlilik, ev sahibi olmak, yuva kurmak ve mutlu bir hayatı yaşama hayalleri… Hepsi bir bir gençlerin gözlerinin önünden geçiyor.

Köyde yaşayan gençlerden, askerlik dönüşü evlenip yuva kurması beklenirken şehir yaşamında 20’li yaşların başlangıcı, üniversite öğrenimine başlamanın adımları olarak değerlendirilmektedir. Üniversiteyi bitirdikten sonra uzun süre iş hayatına başlama fırsatı bulamayan ve ev sahibi olamayan gençlik dönemi için ise “Uzamış Gençlik” kavramı kullanılmaktadır.

Gençler, yaşam standartlarının yükselmesiyle beraber iyi bir gelir elde etme endişesini de taşımaktadır. Sadece tek eşin kazanacağı maaşın yetmeyeceği düşünülerek eşlerin beraberce evlerine gelir getirmek amacıyla evin dışına çıkmaları gerektiği fikri kabul görmektedir. Bu açıdan baktığımızda kız olsun erkek olsun önce üniversiteyi kazanayım hayallerini taşıyan gençlerimizin bir de KPSS’den yeterli puanı alayım beklentileri gençlerin iç dünyasında endişeleri ve huzursuzlukları beraberinde getirmektedir.

Üniversiteyi bitiren gençlerimizin KPSS’ye hazırlanırken ebeveynleri ve akrabaları tarafından da ayrıca örtülü bir baskı altında oldukları da işin bir başka yönünü ortaya koymaktadır.

“Okudun da ne oldu?”,

“Sen kim? Okumak kim?”,

“O kadar da sana emek harcadık.”,

“Keşke okumasaydın da bir meslek sahibi olsaydın.”,

 “Üniversiteyi bitirdin ama hala bir baltaya sap olamadın.” gibi ifadeler gençleri derinden yaralamaktadır.  

Gençler, 30’lu yaşlara yaklaşırken ebeveynlerinden harçlık istemekten çekinmektedirler. Ekonomik özgürlüğün sorunsal hale gelişi gençleri yıpratmakta ve bu durumu gençler onur meselesi haline getirebilmektedir.

Bunun yanı sıra bir mesleğe ataması yapılan gençler ile ataması yapılmayan diğer gençlerin arkadaşlık ilişkileri çerçevesinde kendi aralarında muhabbet ederken laf arasında işe alımlar üzerinden kıyaslamalara gitmeleri ayrıca gençleri üzen ve gerginliğe sebep olan bir başka gerçekliğe dönüşmektedir. Gençlerin hayatlarının en güzel yıllarını belirsizlikler ile dolu bir atmosferden çıkarıp umut ve yaşam sevinciyle dolu bir sürece kaydırmalıyız. Peki, bu konuda ne yapılabilir? Çözüm nedir onu söyleyin diye sorarsanız şunları söyleyebiliriz.

Birincisi; gençler yetenek ve becerilerine göre lise ve üniversite yıllarında, (Japonya örneğinde olduğu gibi) örgün eğitim kurumlarında işe alım birimleri aracılığıyla çalışma alanlarına yönlendirilmelidir.

İkincisi; ülkemizin meslek ve istihdam potansiyellerinin sayısal verileri çıkarıldıktan sonra bu veriler ışığında üniversitedeki ön lisans ve lisans bölümlerinin hangi alanlarda ne kadar öğrenci alacağı netlik kazanmalı ve pratikte karşılığını bulmalıdır.

Üçüncüsü; gençlerin maaş, evlilik ve mesken ile ilgili kaygıları giderilmelidir. Üniversite eğitimi bittikten sonra ya da üniversite okumamışsa belirli bir yaş taban alınarak (örneğin: 25 yaş) bir işe başlamışsa eğer sorun yok fakat herhangi bir işe yerleşememişse geçinebileceği kadar işsizlik maaşı verilmelidir.

Evlenmek isteyen gençler için çeyiz yardımı şeklinde yapılacak destekler daha geniş kitlelere sunulmalıdır. Ayrıca çok düşük ücretle ve uzun yıllara bölünmüş taksitler yoluyla geri ödemeli imkânlar tanınarak gençlerin ev sahibi olmaları sağlanmalıdır. Belki yazdıklarımız kulağa hoş gelip te pratikte karşılığı olamayacak gibi görünebilir. Fakat bu konuda cesaretli adımlar atılması lazım. İnsan sermayesi anlamında düşündüğümüzde her umudunu yitiren mutsuz gencimizin gelecekte pasif bir yaşam tarzı sürebileceğini hesaba kattığımızda ülkemizdeki ekonomik kayıpların daha fazla olacağı görülen bir gerçektir.

Aklımıza şöyle bir soru gelebilir. Gençlere işsizlik maaşı ve ev verdikten sonra gençler niye çalışsınlar ki? Ya da yan gelip yatmak daha mantıklıdır diye bir yorum da yapılabilir. Fakat bu tür bir zihni kaymaya engel olabilmek için ise yapacağımız şudur.

Çocuklarımıza; ilkokul çağlarından başlamak üzere bu hayatta bir şeyleri başarabilme azmini, çalışkanlığın en temel düsturlarımızdan olduğunu ve yine ahlaklı yaşamın gerekliliğini birer ders olarak vermektir.

Sağlam inanç ve değerler ile büyüyen gençlerimiz, yerinde saymayı ve ataleti kendisine yapılmış en büyük hakaret olarak görüp çalışıp bir şeyleri ortaya koyabilmenin hayalini kuracaktır. Gençlere güvenin. Onlar iyi niyetle atılmış her adımın kıymetini bilecek ve içinde yaşadığı topluma katkı sunmak için özverili çalışmaktan bir adım bile geri durmayacaktır. Kalın sağlıcakla…

Yazarın Diğer Yazıları