Ömer Gündüz

Operasyon Dedikleri.....

Ömer Gündüz

Türkiye, Salı günü bomba etkisi yapacak operasyon haberleriyle güne başladı. Yolsuzluk ve rüşvet merkezli başlatılan operasyonda birçok ilklere de imza atıldı. Gerek gözaltına alınan isimlerin önemi gerekse son günlerde iyice şiddeti yükselen malum kavga ve tehditlerin vardığı nokta bu hamurun daha çok su kaldıracağının habercisi. Anlaşılan o ki, kavga derinleştikçe heybeden daha çok rezillik dökülecek. Hükümetin üst düzey sözcüsünün yapmış olduğu açıklama “Bazılarının bu kadar alçalabileceğini ve belden aşağı vurabileceğini düşünmemiştik. Saflığımıza veriniz.” Sözleri gerçekten de ilginç ve operasyonun hiçte öylesine bir yolsuzluk operasyonu olmadığını açıklar vaziyettedir. Çünkü bu operasyon hamlesi bir anda devletin bir çok önemli kurumunu ve birimlerini devre dışı bırakmış; adeta devlete meydan okuma ve halkımızın alışık olmadığı tabiriyle “sivil modern darbe” demeyi gerektiren bir görüntü oluşuvermiştir.

Ülkemiz, Cumhuriyet tarihi boyunca askeri darbelerle ve toplumsal kargaşalarla, hep kaosa sürüklenmiş; geldiği mesafenin on adım belki yüz adım gerisine dönülerek, yeniden bir umutla özgürlükler, huzur ve refah yolunda mesafeler katetmeye çalışmıştır. Bu gün de gizli dolaplarda bekletilen rüşvet ve operasyon dosyaları delilleri ile birlikte günü ve zamanı geldiği için piyasaya sürülmüş ve bir anda ülke gündemi bambaşka bir mecraya sokulmuştur. Elbette ki bir ülkede yolsuzluk, hırsızlık, rüşvet ve adam kayırma varsa ve ülkede bu takım çirkin ve ahlaksız olaylar zirve yapmışsa; bu olayların üstüne gidilmeli, ortaya çıkartılmalı ve arkasında kim olursa olsun, suçlular cezalandırılmalıdır. Bununla birlikte bu ve benzeri suçlara giden yolların önü kapatılmalı, devlet eliyle caydırıcı cezalar getirilmelidir. Bu madalyonun bir yüzü. Ancak bu gün bu yolsuzluk ve rüşvet operasyonu bir cedelleşmenin ve intikam almanın ürünüdür. Yani tabiri caizse bir sivil darbedir.

Türkiye en son hiç unutamayacağı ve halkın baskı ve zulümlerle karşı karşıya kaldığı ve o süreçte bir çok vurgun ve soygunun yapıldığı, devletin bütçesinin faiz lobilerine ve kartel medyaya peşkeş çekildiği ve hep kötü bir müdahale olarak zihinlerde kalan "28 Şubat Postmodern Darbe”si ile yüzleşti. 1997 yılında Refah-Yol Hükümeti’ne ve özellikle bu milletin inançlı evlatlarına karşı yapılmış olan bu darbe, bu günkü gündemde olan sivil darbeyi andıran operasyonlar yönüyle birbirine benzese de, yapılma gayesi yönünden hiçte birbiriyle örtüşmemektedir. Çünkü 28 Şubat darbesi, Erbakan hükümetinin:

-         11 aylık hükümet döneminde Cumhuriyet tarihinde ilk defa “Denk bütçenin” yapılması,

-         İlk defa “Havuz sistemi” dediğimiz bir mekanizmanın kurularak, devletin tüm gelirlerinin bir noktada toplanması; yine devlet eliyle kontrollü ve adaletli bir şekilde dağıtılması ve bu sebeple rüşvetin, vurgunun, soygunun önüne geçilmesi,

-         “D-8 Projesi” dediğimiz sekiz tane gelişmekte ve nüfusu en kalabalık Müslüman halka sahip ülkeleri bir araya getirmek; siyasi, askeri ve ekonomik bir pakt oluşturarak, bu yolla “Müslüman Ümmmet” bilincinin ve eyleminin ortaya konulması,

-         IMF’den ve diğer yabancı ülkelerden “1 kuruş dış borç ve ülke içinden 1 kuruş iç borç” alınmaması,

-         Kartel medya ve faiz lobileri dediğimiz haksız rant gruplarına giden muslukların kapatılması,

-         Ağır Sanayi Hamlesi dediğimiz projelerin hayata geçirilmesi, kısacası Türkiye’nin gerçek gündemine dönmesinden ve yeniden oturduğu yerden ayağı kalması gibi v.s. sebeplerden dolayı yapılmış ve uygulamaya sokulmuştu.

            Oysaki bu günkü hükümete karşı yapılan sivil darbe diye adlandırabileceğimiz operasyonlar, ne yazık ki iç açıcı ve takdire şayan çalışma ve projeler sebebi ile yapılmamış, tam tersi devlet üst düzey yönetici çocuklarının, bürokrat, yönetici ve işadamlarının isminin karıştığı yolsuzluk ve rüşvet iddiaları yüzünden gerçekleşmiştir. Üzülerek söyleyelim ki bu günkü geldiğimiz bu nokta bir başarının ve şeffaf bir Türkiye’nin eseri değil; tam tersi yüz kızartıcı bir tablonun karşılığı olmuştur.

            Amma ne olursa olsun, hangi olay gerçekleşirse gerçekleşsin bizler askeri ve sivil tüm darbe ve girişimlere karşı olduk ve karşı olmaya da devam edeceğiz. Çünkü artık bu ülkenin bir kez daha kaybetmeye ve bir 20 yıl daha geriye gitmeye, tahammülü yoktur. Bu ülkede huzur olsun, barış olsun, kardeşlik ve adalet olsun diye hep birlikte çabalamalıyız. “Yaşanabilir Bir Türkiye, Yeniden Büyük Türkiye ve Yeni Bir Dünya için” canla başla çalışmalıyız.

 

      Selam ve dua ile…

 

 

Yazarın Diğer Yazıları