Van'a gittim gördüklerimi, duyduklarımı yazdım

Güneşin

Gölün

Hurriler’in

Urartular’ın (Tuşba)

Medler’in

Persler’in

Makedonlar’ın

Partlar’ın

Emeviler’in

Abbasiler’in

Ermeniler’in

Büyük Selçuklular’ın

Karakoyunlular’ın

Akkoyunlular’ın

Osmanlılar’ın

Ve

Cumhuriyetimiz medeniyetlerinin;

 

Sarmansuyu’nun (Edremit)

Vestan’ın (Gevaş)

Bendimahi’nin (Muradiye)

Akdamar’ın (Tamara’nın)

Erek Dağı’nın

Van Gölü’nün dalgalarıyla heybetlenen Van Kalesi’nin

Çavuştepe’nin

Hoşap Kalesi’nin

Kedinin (Tekgöz Pişik)

İnci Kefali’nin (Van Balığı)

Şamran’ın

İpekyolu’nun

Kahvaltı kültürünün;

Sabah yediği otlu peynir ve murtuğanın hararetini söndürmek için, kahvede gırtlama çay ile muhabbet eden, öğle olduğunda misafirini kebapçıya, kavurmacıya veya kıymalıcıya götüren, yemekten sonra 40 çay içirip, 4 bin yıllık Van kültürünü bir Tarihçi edasıyla anlatan; güneşin, suyun, sevginin, saygının, gardaşların “ğoş geldin gardaş, ğoş geldin abi” diyerek, müşteri karşılayan “iki çay nedir? para nedir?” diye yabancıdan, çay parası almayan Şehri Van’ın, Tuşba’nın gönlü güzel insanları ve medeniyetler kenti: Van. Sevilmez mi?

E... SEVİLİR, SEVİLMESİNE de;

Her gelen yabancı onlarca, bir çok Vanlı ve Van’a gelen çok Vanlı, binlerce turist getirir. Getirir de. İşte şimdi oraya geldik. Noktasız.

Öncelikle; Edremit Belediye Başkanı ve ekibine, VANTSO Başkanı ve ekibine, Van esnafına, misafirperver Vanlılara, Van kültürünü yaşatan STK’lara, Van’a gönülden hizmet eden tüm bürokrat ve memurlara (öğretmen, doktor, hemşire, sağlık personeli, polis, asker, hakim, savcı, memur, temizlik çalışanları) selam ve sevgiler. Özellikle Van’ımızı, Türkiye’ye ve dünyaya tanıtan tüm kahvaltıcıları kutluyorum. (Sadece Van yöresine ait, Van kahvaltı çeşitlerini müşterilerine sunan Bak Hele Bak’a ayrıca teşekkür etmek istiyorum) Adı üzerinde; VAN KAHVALTISI

Özellikle; İmar izinleri vererek, Vanımızın en güzel caddelerini ticari akara çevirip, çarpık, plansız, biçimsiz ‘erbet’ binalar yaparak (Bahçivan, Hafiziye, Cevdetpaşa, Vali Mithat Bey, Alipaşa, mahalleleri ile İskele-Maraş-İkinisan-Suvaroğlu-İpekyolu Caddelerindeki) tüm ağaçları keserek, deprem bölgesi demeden, kanunsuz katlar çıkarak, uygunsuz binalarla, yeşil Van’ı, engebelerle Guatemala’ya çevirten ve çevirenleri kınıyorum.

Akköprü, Şabaniye (Ğaraba mahalle), Hatuniye, Tepebaşı dereleri ile Şamran Kanallarının kollarının (arğları) tümünün akışlarına, yataklarına ve çevrelerine binalar dizmiş, izin vermişsiniz. Nefes alacak yer bırakmamışsınız. Mal sahipleri ve yapsatçılar bunları izin almadan yapamazlar. Hadi, ahlak ve vicdanı askıya alanlar imza attı. Pekiodalar, birlikler ve özellikle vatandaş ile tepe yöneticiler. Yani devlet, yani Vali/ler, yani Kaymakam/lar, yani Büyükşehir veya İlçe Belediye Başkan/ları; insanların nefesini, çocuklarının çocukluklarını, oyun ve yeşil alanlarını çalanlara, nasıl ses çıkarmadınız. Bir şehirin kültürel değerlerini, tarihi dokusunu, eğitim ve sağlık hizmetlerini, coğrafik konumunu, vatandaşın haklarını ve geleceğini koruma yetkisi; İLBAY olan (gözeten, yöneten, gözkulak olan, egemenlik yetkisini kullanan, idare eden) VALİ’ye verilmiştir.

Cumhuriyet, bunu anayasal hak olarak garanti altına almıştır. Onun içindir ki; mülki amirler ve birlikte çalıştıkları bürokratlar, yasal koruma altındadır.

Ahmet Arif, zarar verenler için;

“Bahçeleriniz, bahar görmesin.” demiş.

Şehirin genel durumunda, hele hele; İskelenin, feribot iskelesine giden yolu, çevresinin kirliliği, sahil bandı (balık bendi, kamışlık, fidanlık sahili) arıtma komedisi, trafikteki keşmekeş, caddelerin ağaç özürlü oluşu, Cumhuriyet Caddesinin (mecburiyet) otopark ile işgali, sokakların kaldırım ve temizliğinin hali (bir kaç defa yürüyerek gitmek istedim, önceden antrenman yapmam gerekiyormuş) bir çok yiyecek, içecek, eğlence yerleri ve lokantaların lavabolarının (çok büyük bir ayıp) sokaklarının kirliliği (bir kaç işletme taktir edilir o kadar), samimi ve sevgi dolu garson gençlerin hizmet bilmemesi, işletme sahiplerinin çoğunun giyimi, maske bile takmadığı, fiziki mesafeyi hiçe saydığı, uyarılsa bile önemsemeyecek kadar rahat oldukları.

Dört bin yıl, muhteşem medeniyetleri içinde barındıran bir kente yapılan, içi gerçek gibi tarihi dokusuyla düzenlenen, camdan akvaryum müze, o medeniyetlere hiç yakışmıyor. O camların, Vangölü kumsalına taşınıp, akvaryum olarak kullanılması, balıkların ve bölgeye gelecek turistler ile Vanlıların daha çok dikkatini çekecek diye düşünüyorum. Muhteşem eserlere dokunulmadan, yukarıda saydığım devletlerin mimari yapısı ile Van Müzesi yenilenmelidir.

Belediye ve müze konularında iki öneri sunmak istiyorum. -Çankaya’da; bir kaç yıldır imara açılan, alt yapısı tamamlanmış, planı çok düzgün, yeşil alanları, spor merkezleri, çocuk oyun bahçeleri, piknik yerleri, kültür merkezleri, site ağaçlandırmaları, otoparklar, binalar arasındaki nizami mesafeler, AVM yerine modern tek sıra dükkan çarşıları ile yolları geniş tam yaşanacak bir uydu kent olan, Yaşamkent ve Alacaatlı semtlerini, belediyelerin mimar, mühendis, çevre ve şehir planlamacıları bizzat gelip görseler.

Müze için İstanbul’u öneremem, haddimizi aşar. Bu ülkede, tarih kokan kentlerde hiç mi yeni müze yapılmamış. Bir zahmet...

Altı çizilmesi gereken önemli bir konu ise; Van Kalesi’ni, kimsenin rahatsız etmemesi için turnike sistemi kurulması, yollarının dolambaçlı, M.Ö’ye ait bir kale olduğu unutularak hapishane duvarları gibi örülmesi, arkadan gelirsen beleş, turnikeden geçersen on lira. Sanki Van’a milyon turist geliyor da, onunla para kazanılacak. Bir ışıklandırma bile yapılamamış. İş çok ya... Bazı şehirler, uydurma (sanal) kaleler yapıp, ışıklandırarak Show yapacak. Sen onlarca medeniyeti koruyan, savaşlar kazanan, dokusu kalabalıklara alışan, başkentlik yapan o devasa kaleyi sakinleştirecek, otlarını bile biçtirmeden viraneye çevireceksin.

Durum böyle olunca, Van sevdalısı, (Ankara’dan her zaman Van’a ve Vanlıya hep hizmet ettim ve Van’a daha güzel hizmet yollarını öğrendim), Van’ı seven biri olarak, bir aylık gözlemlerimi; eğrisi, güzeli, çirkini ve gerçeği ile yazabiliyorum. “Dost acı söyler, doğruyu söyler.” Tanıdığımız onlarca insanın, yerli ve yabancı turist olarak Van’a gelmesini sağlıyoruz. Vandaki, genç rehberlerle çok güzel gezi planları yapıyoruz. Vandan ve Vanlıdan memnun olarak geri dönseler bile “temizlik, lavabo, trafik, düzen, plaj konularında, maalesef memnuniyetsiz olduklarını belirtiyorlar.) Gördüklerimiz ve söylenenlerin yazılı elçisi olalım ki, kentimizin güzellikleri ve turistleri artsın.

Dervişin biri, bir şehiri gezdikten sonra orada konaklıyor. Sabah, Vali ile görüşmek istediğinde çok zorluklar çıkarılsa da, bir şekilde makama giriyor. Özel kalem tartışmaları ve sohbet sonucunda, Valinin “Bir HİÇ isen, benim yanıma niye geldin?” sözü üzerine “Şehirinde adalet az, yetkililer disiplinsiz ve ciddiyetsiz, çalışanların çoğu sorumsuz, her şey birbirine karışmış, insanlar aş parası kazanamıyor, temizlik ve düzen yok. Böyle giderse, hem başın çok ağrır, hem de bulaşıcı hastalık baş gösterir.” diyerek, uzaklaşıp gidiyor.

Eğitim ile ilgili yazmak bile istemiyorum. Nasıl ki; bilim, ilim, edep, ahlak, medeniyet, adalet, hak, hukuk, güzel davranışlar, temizlik, düzen, sevgi ve saygı eğitim ile elde edilebiliyorsa; tüm bunların tersleri de eğitimsizlik, eğitimdeki disiplinsizlik ve tembellikten kaynaklanmaktadır. Eğitim alanındaki küçük resimlerin arka pencerelerini okuyamadığımızdan, büyük resimlerin, kapıları mapushaneye dönüşmüş. Sağlıklı ve mutlu yaşamak İçin; Her bireyin başına, bir kolluk kuvveti bırakılsa bile, bir de kolluk kuvvetindekinin yanına, bir kuvvet gerekecektir. Şehirdeki tüm yöneticilerin ve memurların, kurumlarınca (YYÜ destekli) veya valilikçe; müşteri (vatandaş) iletişimi, iş becerileri, çalışanın yaşam kalitesi, deprem, temizlik, çevre ve nezaket kuralları eğitimlerine alınmaları kaliteyi ve verimi artıracaktır. İşletmeler ile çalışanlarının, belediyeler, mesleki eğitim merkezleri, ebeveynlerin ise halk eğitim ve sağlık müdürlüğü tarafından anne/baba eğitimine (intel veya yerel tv) alınması bir çok konuyu rahatlatır. Milli Eğitim Müdürlüğü okullarında seferberlik başlatmalı ve gönüllü öğretmenlerden yararlanmalıdır. Vatandaş, bir çok konuda ne yapacağını “fiskos gazetesi ile şehir efsanelerinden öğreniyor” kafası karışıyor. Kalabalık ve ekonomik durumu yetersiz ailelerin, okul çağı çocukları gerçekten sahipsiz ve kanatsız kuşlar gibi. Yıllar sonrasını düşünmek bile istemiyorum.

“Kötüler; Kendilerine tahammül edildikçe, daha çok azarlar.” diyor, Tolstoy.

O zaman, makamlarda oturma dönemi bitmiştir. Daha yaşanılır, çok temiz, düzgün, disiplinli, devletin adalet ve şefkatiyle, barış ve mutluluk içinde yönetilen bir Vanımız olsun.

Hayat güzelliklerle, sabahımız kahvaltıyla, günümüz sağlık ve huzurla başlasın.

Selam, saygı ve sevgilerimle.

Bakmadan Geçme