KADİM ŞEHİR
ŞÜKRULLAH YAVUZER
Ah bu şehir bu kadim şehir, güneşin başkenti şehir. Bu şehrin sevgisi bambaşka, aşkı depreşir durur damarlarda. Tarihin nabzı atar taşında, toprağında. Muhteşem kalesi yükselir masmavi gölünün kıyısında. Zamanın ayak izleri var surunda, burcunda. Tat var, bereket var suyunda, toprağında.
Toprakkale’den bir güvercin havalanırdı kadim şehrin üstüne, kanatlarında beyaz bir mutluluk. Süzülürdü nazlı nazlı Kayaçelebi camisine doğru. Hüsrevpaşa’dan yükselen ezan sesi hor hor bulağında yankılanır dururdu. Eski şehir mezarlığında bir dağ başı tenhalığı, sinek uçsa duyulurdu. Yüreklere ferahlık verirdi Abdurrahman Gaziye okunan bir Fatiha. Kelebeklerin sessizliğindeydi Selçuklu Mezarlığı, Halime Hatun mahzun mahzun bakardı mezar taşlarına. Zeve yangın yeriydi hala küllenmemişti şehrin yanan yüreği. Hüzün veriyordu şehitlikte dalından düşen gül yaprağı. Sabahın erken saatlerinde yağmur yağmış hissi verirdi çimenlerdeki kırağı. İspiriz ’den kekik kokusu eserdi ılgıt ılgıt. Güzeldere’de kıvrım kıvrımdı yollar. Virajın biri bitmeden öteki başlardı. Yere inmiş bulut yığınıydı Başkale’de travertenler. Bir kuşun kanadındaki renkler gibiydi Gevaş’ta, ağlayan gelinler. TRT Van Radyosunda söylenirdi akşamüzeri türküler, huzur içindeydi şehir. Muradiye Şelalesinde intihar ederdi Bendimahi’nin deli suları. Bir yaşam mücadelesi verirdi azgın sularda balıklar. Çığlık çığlığaydı martılar. Bir dalıp bir çıkarlardı sulara karabataklar….Kanissipi’nin kanı kaynardı Mayıs’ta kabına sığmaz coşardı.
Güzel zamanları olurdu kadim şehrin. Temmuzun sıcak akşamlarında zincirin ucuna bağlı maşrapa ilekehriz suyu içilirdi, kevser suyu niyetine. Kaynayan semaver çayında zernebat suyunun kehrizden aşağı kalır tarafı yoktu. O da zemzemle yarışır dururdu. Bakraçlarla taze süt, yoğurt taşınırdı sütçülere sabahın erken saatlerinde. Öğleye doğru lavaş ekmeği ile yenilen melemene doyum olmazdı. Ağzının tadını bilenler Şeref Şahin’de fırın ağzı yerdi. Şehir parkında oturur oturmaz önüne konulurdu, kaymaklı çay. Parası da peşin alınırdı ha. Sonra Müslüm Gürses’ten bir şarkı yükselirdi en damarından.“İsyan eden şu kalbimi biraz olsun duy yeter…” Efkârlanırdı yüreği kıpır kıpır gençler. Oturdukları masaya bir kalp çizerlerdi ellerindeki çakıyla. Yaralı yüreklerini temsilen okunu da ihmal etmezlerdi. Sonra da iki ismin baş harflerini… Acıklı bir film gelirdi emek sinemasına, şehir sinemasına, tıklım tıklım dolardı sinema salonları. Filmde her kes kendisini izlerdi, efkârlıefkârlı içilirdi gazozlar… Şekerci Şükrü’ de tatlanırdı ağızlar. Birkoç’ta yenilirdi kavurmalar. Akköprü deresinde kapışırdı kabadayılar. Kabadayılığın da bir raconu vardı ha. Bisikletçi Hocadan kiralanırdı bisikletler.İki direk arası bir lira.
Gün Erek’ten yükselirdi kadim şehrin üstüne. Güneşin şehri olurdu Van. Bir keklik su içerdi Keşiş gölünde. Norduz’da kaval çalardı dertli bir çoban. Kaval inler, kuzular melerdi. Kınalı parmaklarıyla kilim dokurdu tezgâhlarda gelinler. Akdamar’da çiçek açardı bademler. İzzettin şir camisinde içli içli okunurdu Kur’an. Her gördüğüne Öğütler verirdi,HerkülMustafa isimli bir pehlivan. Şamran altında süslenirdi bağ bahçe bostan.Çocuklar oyuna dalardı Bahçıvan Mahallesinde. Çelik çomak oynanırdı, kör ebe oynanırdı, en sevilen oyundu melikan. Çocukların ellerinde ekmek arası domates ile soğan. Bilinmezdi ki nasıl akıp gidiyordu zaman. Çatakta balların şahını verirdi, çamurla sıvanmış kara kovan. Serinletirdi Rençberlerin içini tırpan sonrası içilen soğuk bir ayran. Artos’a sevdalıydı Vestan. Edremit güllük gülistan.Van gölüne bakar dururdu, sis bulutu içindeki Süphan. Meydan muharebelerine şahitlik etmişti çaldıran.
Yürekler bir olurdu, yüzler gülerdi, binbir çeşit kahvaltı sofralarında. Dertler kederler uçar giderdi semaverin tüten dumanında. Bereket vardı, lezzet vardı tandırdan çıkan sıcak ekmeğin buğusunda. Muhabbet içilirdi, semaverde demlenen kaçak çayın her yudumunda. Bir ikindi vakti davet edilirdi çaya konu komşu, kırılırdı beli iki çift lafın. Mayıs’ta inerdi tezgâhlara damakların tadı uşkun.Sıhke’de yoldan geçenlere kekik uzatırdı çocuklar, utangaç, suskun. Suvaroğlu’nda bir Vanevi direniyordu apartmanlara mahzun, yorgun. Hıdırellez’de dilekler dilenirdi en samimi, en içten. Perşembe günleri şenlenirdi AbdurrahmanGazi türbesi. Bir bir kabul olurdu genç kızların duası. Kara kobralara tezahürattan kısılırdıgençlerin sesi.Peynirciler çarşısından yükselirdi otlu peynirin kokusu. Foto stilde verilirdi pozların en kralı. Hafta sonu ailelersahile koşardı kaptığı gibi semaveri, mangalı. Olmazsa olmazdı gece yarısıHacı babanınnefis paçası. Erciş’ten manda yoğurdu gelirdi,Başet’ten çiriş. Besmele ileyditezgâhlara her giriş.
Tarih kokardı kadim şehir. Sardur’un, Semiramis’in silueti görünürdüŞamran’da. Menua, Rusa,Kakuli,Arimena ve Argişti’nin hatıraları duruyor hala, kalenin soğuk duvarlarında. Ah bu şehir bu kadim şehir, yüzü esmer yüreği güneş çocukların şehri
Zemheride üşüyordu yüz yirmi kahraman çocuk. Dağların karlı yollarında annelerin yüreği üşüyordu. Mevsim ayırt etmeksizin Van üşüyordu. Koca bir şehir üşüyordu. Unutulmamıştıyüz yirmi kahraman kınalı kuzucuk…
Analar kuzuları sordu
Cevap veremedi konu komşu,
Diyemediler çocuklar soğuktan dondu
Havarhavar oy havar
Bir ağıt söylenir şimdi Van’da,
Kalmadı gücüm, kuvvetim, düşüyorum
Tut ellerimden tut anne
Tutmuyor artık elim, ayağım, üşüyorum
Ört üstümü ört anne
Aşığım memleketime deli divane…
Sonra bir haber gelir kadim Van’a Ali Paşa Vurulmuş diye:
Üç atım var biri binek
Arkadaşlar kalkın gidek
Ali paşayı vurdular
Yavrusuna haber edek
Paşa giyer iki kürkü
Biri sansar biri tilki
Ali paşayı vurdular
Yıkılsın Van’ın mülkü.
Birinci dünya savaşında cepheye mühimmat taşıyan 14-17 yaşlarındaki yüz yirmi kahraman çocuğu, Ermeniler tarafından şehit edilen Vali Ali Paşa’yı ve Zeve’de hunharca katledilen iki bin beş yüz masum Vanlıyı rahmet ve minnetle yâd ediyorum…
BİRİNCİ DÜNYA SAVASI SÜRECİ VE VAN’IN İŞGALİ
MUSTAFA IŞIK
20 Mayıs 2021. Van'ın 1915'te Rus orduları ve Ermeni gönüllü birlikleri tarafından işgal edilişinin 106. yıl dönümüdür. 1. Dünya Savaşı sürecinde Osmanlı Devleti onlarca cephede savaşmaktaydı. Birden çok cephede onlarca devletle savaş Osmanlı’yı güçten düşürmüştü. 18 Mart 1915'te başlayan Çanakkale Savaşı sırasında Çanakkale'de vatan müdafaası yapılırken aslında Osmanlı vatandaşı Ermeniler Van, Bitlis ve Çatak'ta isyan halindeydiler. Orduların cephe gerisine müdahale imanlarının kısıtlılığı ve Rus desteği isyancıların elini güçlendirmişti.
Birinci Dünya Savaşı ve devamında tarihinin en büyük acılarını yaşamış kentlerin başında Van gelir. Vanlılar kadar tarihte büyük acı yaşamış, çile çekmiş başka bir şehir ahalisi yoktur, denilse abartılmamış olur. Birinci Dünya Savaşı'nda Rus saldırıları devam ederken Ruslarla işbirliği içinde ki Ermeni komiteciler, eylemlerle Türk köylerine baskınlar düzenleyerek halka büyük zarar verdiler. Kadın, çocuk ve yaşlısı dâhil Zeve köyüne sığınan 7 köy ahalisinden 2 bin 500 masum sivilin tümü Ermeni çeteleri tarafından öldürüldü. Bugün Van Kalesi güneyinde bulunan eski Van şehri yakılıp yıkıldı. Hayatta kalan Vanlılar ise canlarını kurtarabilmek için topraklarını terk etmek zorunda kalıp canlarını kurtarma pahasına yollara düştüler, muhacir oldular. İşgal sonrası Ermeni çeteciler 3 yıl boyunca Van’ın idaresini ellerinde bulundurdular ve atadıkları yöneticilerle Van’ı yönetirler. Üç yıllık işgal neticesinde şehir, 2 Nisan 1918 tarihinde kurtarılmıştır.
Ermeniler, Osmanlı himayesindeki süreçte ‘’Millet-i Sadıka’’ olarak bilinmişlerdir. Osmanlı’nın sosyal, siyasi ve iktisadi yönetiminde önemli görevlerde bulunmuşlardır. Ama Balkan Savaşları ve akabinde 1. Dünya Savaş’ından sonra Ermeniler; Osmanlı’nın güç kaybı neticesi idari ve askeri yetkinliğinin azalması ve Rusların tahrikleri sonucu isyan edip yıllarca beraber yaşadıkları Müslüman Türkleri çoluk, çocuk, yaşlı, kadın demeden ve hiç acımadan katletmişlerdir. Bu yıkım sırasında özellikle dinî mekânların, ibadethanelerin, Müslüman mezarlıkların vb. hedef alınması, buraların talan edilmesi-yakılıp yıkılması; isyanın Ermenilerin devlet kurma amaçlarının yanı sıra İslami değerlere karşı da beslenen kin ve nefretin bir göstergesidir.
İşgal altındaki bu üç yıllık süreçte Ermenilerin, şehri harap etmelerinin ve insanları öldürmelerinin yanı sıra ekin ekilmesine engel olmaları Van’da yaşayan Ermeniler için de açlığın doğmasına ve sefalete ayrı bir sebebiyet vermiştir.
Van'da gerçekleştirilen katliamlara Ermenilerle birlikte Ruslar da karışmışlardır. Van'a bağlı Zeve, Mollakâsım, Ayanıs vb. birçok köyün Müslüman ahalisi göç edemediklerinden hiçbir fert sağ bırakılmaksızın Ermeniler ve Ruslar tarafından katledilmişlerdir. Teslim olmak isteyen ahali dahi gerek Ermeniler gerekse Ruslar tarafından katledilmişlerdir. 1915'te Ermenilerin Van'da işlediği katliamlar Erivan müzesi internet sitesinde ve çeşitli Ermeni kaynaklarda açık bir şekilde itiraf edilmektedir. Bu gerçeğin bütün dünya tarafından da görülüp kabul edileceğine inanıyoruz.
30 bin Müslüman'ın hayatını kaybettiği Van'ın işgali ve yakılıp yıkılması sırasında şehit olan, hayatını kaybeden bütün Vanlıları 106. yılda saygıyla, rahmetle anıyoruz. Van'ın işgali yakılıp yıkılmasını, yaşanan derin acıları unutmuyoruz. Yüce Allah, Van'a bir daha işgal ve acı dolu günler yaşatmasın...
20 MAYIS 1915
NAZMİ SARAÇOĞLU
Dostun tabağından yemekler yiyip
Tabağa pisleyen yine sizdiniz
Yıllardır komşuyuz, kardeşiz deyip
Taşnak kıyafeti giyen sizdiniz
1915 Mayıs 20 si
İsyanı başlattı Van Ermeni’si
Moskofu Rus’u oldu hamisi
Van’daki tuğyan yine sizdiniz
Rusları çağırıp zalim oldunuz
Vanlıya işkence zulüm oldunuz
Yaşlıya bebeğe ölüm oldunuz
Bunca cana kıyan yine sizdiniz
Evleri yakıp harap ettiniz
Şehr-i Vanı yıkıp turab ettiniz
Müslüman kanını şarab ettiniz
Ağzı kan damlayan yine sizdiniz
Şehitleri tek tek yerlere serip
Arsızca önünde bir de poz verip
Fotoğraf çekerken göğsünü gerip
Bunla gurur duyan yine sizdiniz
Manukyan papazla ininden kalkan
Boynuna istavroz haçını takan
Camiyi kuranı ateşte yakan
Bunu cennet sayan yine sizdiniz
Misyonerden onca silahı alan
Rus’un desteğiyle çeteler kuran
Aram Manukyan’dan talimat alan
Senaryoya uyan yine sizdiniz
Zaten aç ve sefil kalmışken Vanlı
Erini cepheye salmışken Vanlı
Zeve’den bir çıkış ararken Vanlı
Onca cana kıyan yine sizdiniz
Kaçarken Vanlıyı tekneden atıp
Müslüman kızını adaya katıp
İffet namusuna elin uzatıp
Kirletip zevk duyan yine sizdiniz.
Sizler var ya sizler, ne arsızsınız
Hem utanmaz hem ar damarsızsınız
Bilmeyen sanır ki zararsızsınız
Ümmetin gözünü oyan sizdiniz
Yüreklere ateş koyan sizdiniz.
ŞEHİTVAN
ABDULKADİR ERDEM
Bir başkentin yaşam öyküsü anlatı Viane
Tuşpa asaletle yükselip Sadurla oldu efsane
Surların önünde taş bloktan kitabelerle
Urartu’yu anlattı yorgun argın kelimelerle
Van ağıları dostu düşmanı candan gülüşlerle
Bir dönem sahiplendiler çocuksu hevesleriyle
Tarihe geçtiler buz rengi üşüyen nefesleriyle
İsimleri kaldı isimlerin isimleşen sesleriyle
Başkent değer buldu dört kıtanın hükümdarıyla
Liva oldu göz kamaştırdı on iki sancağıyla
Gıpta ile katı dünya Ermeni Müslüman dostluğuna
Kâbus gibi çöktüler pembe düşlerin uykusuna
Bir çırpıda bozuldu kardeşlik tütsülü büyü
Araya girdi menfaat yüklü misyoner sözü
İsyanla ermeni öyküsüyle direndi Van’ın özü
Başladı zulüm Ararat’la davet buldu ecelsiz ölüm
Kovuldu ev sahibi sığında ana değildi Zeve kucağına
Zeve ana gibi sımsıkı sarıldı mahzun yavrusuna
O an düştü iki bin beş yüz gül Zeve’nin cennet toprağına
Tarih fısıldadı usulca Şehitvan’ın kulağına
Bu kadar yorgun şehir var mı şehirler içinde
Bu kadar harap olmuş mabet var mı mabetler içinde
Bu kadar cefa çeken var mı analar içinde
Direniyor gülüşleri kader denilen dram içinde
Kimse duymadı fısıltılar çekildi Van gölü mavisine
O günlerin ıstırabı çöker günbatımında Van kalesine
Ve tomurcuklar olur açar hazan ertesi bahar bahçesinde
Ölüm hazırdı elinde kan kızılı gelincik çiçeğiyle
Ey yorgun şehir kıyametler beklemek yala
Zarardır bir arpa boyu yol alan
Sessizce kopuyorsun hayattan an ve an
Ağlamak sana değil bize düşer Şehitvan
ŞEHİTLERDEN SOR VAN’I
BURHAN ŞAHİNER
Uzaklardan sakın etme suizan,
Gezip, gören şahitlerden sor Van’ı
Yüreğinde biriktir hep hüsnü zan
Tükenmeyen ümitlerden sor Van’ı
Nice yıkım görmüş, nice afetler
Gelip, geçmiş onca medeniyetler
Urartular, Hurriler, Persler, Medler
Tarih kokan lahitlerden sor Van’ı
Ay-Yıldızlı Bayrağıma kan veren
Ülkesine şeref veren, şan veren
Vatan için, namus için can veren
O kefensiz meyyitlerden sor Van’ı
Vay Vay Tarlası’nın dinmez gözyaşı
Katletti zalimler bacı, gardaşı
Eğilmedi, eğilmez Türkün başı
Zulüm eden o itlerden sor Van’ı
Kan kırmızı gelincik çiçekleri
Toprağa gömüldüler diri diri
İnşallah Cennettir hepsinin yeri
Zeve’deki şehitlerden sor Van’ı
Ömür verdi gül yüzlü cananına
Bin bir zeval geldi garip canına
Ercişli Emrah’ın Selvihan’ına
Yazdığı o beyitlerden sor Van’ı
Nice ilçesi var, nice bucağı
Hepsinde salınır İslam Sancağı
Her köşesi ilim, irfan ocağı
Velilerden, Seyitlerden sor Van’ı
Hiç gitmesin kimselerin zoruna,
Baş koymuşuz bu vatanın yoluna,
Gerekirse Şanlı Bayrak uğruna,
Serden geçen yiğitlerden sor Van’ı
O mübarek şehitlerden sor Van’ı.
VAN BAĞLARI - ŞEHR-Î DİLÂRA
BÜLENT BAYSAL
Gönül mabedimin rûh-î mücerret incisi
birşehr-î dilâranın zümrüt bahçelerine
düşerse yolunuz, biliniz ki burası Van’dır
çağlar boyu medeniyetler beşiği
asil ruhlar şehri, işte bu diyardır!
Erek Dağı’nın sol omuzundan, daha doğmadan güneş
beyaz badana boyalı, kerpiç duvarlı evlerinde
hayat başlamış, canlar uyanmış
kapı önleri sulanmış, süpürülmüştür çoktan
bahçedeki yaşlı eriklerin altına serilmiştir kilimler
sırtınımöhre duvarlara dayamış
yaşlı iğde ağaçlarının rayihası
semaver kokusuyla hemhal olmuştur
Yeşilin tonlarıdır elma, armut, ayva, kiraz yaprağı
yine de o bağların mücevheridir erikler...
yapraklar arasından süzülürken güneş huzmesi
gök kuşağı raksında dilşad olurdu gönüller
billur kadehten ab-u hayat sunan misk
ilahi ve sonsuz bir senfonisiydi kuşlar
Söğüt dallarında sığırcık, serçe muhabbetleri
su şırıltılarla akarken arklardan
az mı dinlemiştik, dallara astığımız radyodan
yurttan sesler korosu az mı inmişti
'' bir seher vakti bizim bağlara''
az mı sarmıştı ''Erzurum dağlarını kar ile boran''
karpuz çatlatan edasıyla
az mı içilmişti toprak testilerden Zernabat Suları
burada yağan her yağmur tuanaydı
yağmur sonrası, toprağın cennet kokusu hep ondan...
Süphan'ın sol omuzunda batarken güneş
hanımeli, menekşe neşe kokan akşamlar inerdi
kapı önleri saksı saksı güllerle bezeli o evlerden
kavrulmuşçedene, kavurga kokardı
oyunlar oynanır, hikayeler anlatılır, masallar dinlenirdi
buramburam sessizlik
hışırdayan kavakların yapraklarında şarkılar vardı...
......
Ulu gölgelerinde dem çeken bülbüller gördüm
beyaz atlarına binip de nice gidenler gördüm
nev-î baharından dide-î giryan güller gördüm
görmez olaydım ah!
şu viranelikte ben neler gördüm...
Zaman yitmiş gitmiş, şehr-î dilâranın tozu kalmış
çalınmış ruhu özden, elde bir tek hazı kalmış
viran olmuş bağlarda, koca bir mazi kalmış
dem çekmiş gönül, arşede gam izi kalmış
BİR KARIŞ BİLE
METİN ÖZDOĞAN
Rus geldi Rusya’dan Van’a
Van’ı sizden alacağız diye
Bir karış torağını vermedi ona
gömdü Rus’u kara toprağa
Vermeyiz dedik Van’ımızı
dökeriz dedik kanımızı
böldürmeyiz biz vatanımızı
indiremezsiniz bayrağımızı
Yaşlı çoluk çocuk kadın bir olduk
Rusları Van’ımızdan kovduk
Size bir karış toprak bile yok dedik
ardına bakmadan kaçtıklarını gördük
20 Mayısta 1915 te
kovdu tüfekle süngüsüyle
Vanlının dağ gibi yüreğiyle
verip tüm Vanlı el ele, zafere
20 Mayıs 1915’te özgürlüğüne
al bayrağımızı düşürmedik yere
bir olduk, diri olduk ve hep birlikte
gönderdik Rus’u memleketine.
GÜL
EVİN SERTKAL
Sen gülünce
dört bir yandan çiçekler açıyor
umut doğuyor mahkûma
parmaklıklar arasında
Uçuyor memleketine
kanadı kırık kuşlar
sabah umut oluyor evsize
bir âşık bir kez daha aşık oluyor
tarifsiz gülüşüne
Sessiz, sarhoş, yorgun sokaklar
ayık oluyor gelip geçeceğine,
coğrafyam kaderimdi, deyip
beyaza bürünen kız
renkli tokalar takıyor örgülerine
Acı dolu dağlarda yeşeriyor
dört yapraklı şans yoncam,
bağrışmıyor artık devrimciler
herkes suspus sevgili…
Bir sabah sen gülünce
memleketim ayaklanıyor
onlar da şahit gülüşlerine kavga da
güneş hiç doğmak istemiyor
düzeni bozuk coğrafyama
Sen bir kez gülsene sevgili
belki yağmurlar hatırına yağar
çiçekler bağışlar bizi
sen hep gül sevgili.
SEVGİ
ALEYNA AYAZ
Sevgidir hayatın süsü
sevgidir duygunun hası
sevgidir masal elması
huzurun başı sevgidir
Sevgi fedakârlıktır sevene
sevgi bağımlıktır bilene
sevgi yakınlıktır gidene
ışıktır sevgi, umuttur
Gönüllerin ilacıdır o
sultanların ser tacıdır o
Nur Nebi’ni miracıdır o
Ekmeğe katılan katıktır
Sevgi yarayı sarar
sevgi yitiği arar
sevgidir beklenen yâr
gözümün yaşı sevgidir.
NİMETSİN ANNEN
LEYLA Y. KAYA
Kıymetini çok geç
Anne olunca anladım
Nimetsin annem ölürüm sana
Onca gamı derdi yüreğine gömdün
Bir gün yüzümüze kötü bakmadın
Tüm cefaları sen çektin
Babada oldun
Avucunda yangın kalbinde yangın
Buna rağmen bize Belli etmeyen
Nimetsin annem geç anladım
Oğluma da annesin, anneannesin
Sıcak yüreğinle şefkat verensin
Bin günden hayırlı bu günde
Cennetsin annem, ayağın altında
Onca kalp ağrısına yine de şükürdür
Onca derde yine de güçlü duran
Evlatlarına doğruyu helali öğreten
Nimetsin anam.
Bu etkinlikte bizleri teşvik eden ve destekleyen Van sevdalısı İkram KALİ beyefendiye teşekkürlerimi sunuyorum.
Bu etkinlikte bizleri teşvik eden ve destekleyen Van sevdalısı İkram KALİ beyefendiye teşekkürlerimi sunuyorum.
yüzü esmer yüreği güneş çocukların şehri.... şükrullah Yavuzer tek kelime ile Muhteşem.
yüzü esmer yüreği güneş çocukların şehri.... şükrullah Yavuzer tek kelime ile Muhteşem.
yüzü esmer yüreği güneş çocukların şehri.... şükrullah Yavuzer tek kelime ile Muhteşem.
kadim şehir adlı eser çok akıcı ve çok sade bir dille yazılmış. vanımızın özünü unutulan değerlerini ele almış. tebrikler...
kadim şehir adlı eser çok akıcı ve çok sade bir dille yazılmış. vanımızın özünü unutulan değerlerini ele almış. tebrikler...
"20 Mayıs Van'ın İşgali" "Konulu şiir çalışmaları" "Bütün şair dostlarımı en içten dileklerimle kutlarım" "Tebrikler" #Sevgilerimle #FikretOnay✔
"20 Mayıs Van'ın İşgali" "Konulu şiir çalışmaları" "Bütün şair dostlarımı en içten dileklerimle kutlarım" "Tebrikler" #Sevgilerimle #FikretOnay✔
Bakmadan Geçme

