BAZEN...
MEHMET ALİ ABAKAY
Bazen yazmaktan soğur, insan.
Bazen yazmak için okur, İnsan.
Bazen yazmak için susar, insan.
Bazen yazmayı bırakır, insan.
Bazen düşünür, çapsızlar için insan.
Bazen hevasına hevesine esir düşenlere üzülür, insan.
Bazen yaşına başına bakmadan utanmazlara karşıdır, insan.
Bazen kırgınlıklarına yenik düşer, insan.
Bazen suskunluğu hayırlı görür, insan.
Bazen güvendiklerinin kalitesizliğine yanar, insan.
Bazen çaresizlikten yıkılır, insan.
Bazen elleri koynunda kalmaya mahkumdur, insan.
Bazen kimsesizlerin kimsesizini hatırlamaz, insan.
Bazen benim gibi susmakta huzuru bulur, insan.
Bazen söz verince yerine getirmediğinde üzülür, insan.
Bazen güneşin yerine ayı bırakır, insan.
Bazen Süreyya’ya elini uzatmak ister, insan.
Bazen kitapların dünyasında seyahatte kaybolur, insan.
Bazen benim gibi içine kapanır, insan.
Bazen yaşarken ölüdür, insan.
Bazen konuşmamak için susar, insan.
Bazen yazdıklarından vazgeçer, insan.
Bazen kişiliksizlerle damgalanır, insan.
Bazen kendi soyunun düşmanıdır, insan.
Bazen huzur-î İlahi’yi unutur, insan.
Bazen serzeniş küpüdür, insan.
Bazen sessizliğe bürünür, insan.
Bazen hüzne gark olur, insan.
Bazen alıp başını gitmek arzusunda insan.
Bazen bir lokmaya muhtaç, insan.
Bazen tesbihin tanesidir, insan.
Bazen tarihten ders almaz, insan.
Bazen musiki tınısında erir, insan.
Bazen sabrın ilmeğinde hayata tutunur, insan.
Bazen güvercinin kanadında özgürdür, insan.
Bazen sükûta teslim olur, insan.
Bazen intiharın eşiğindedir, insan.
Bazen hakkı ve hakikati savunur, insan.
Bazen maddeye esir olmayı şeref bilir, insan.
Bazen bencileyin etrafına kırgındır, insan.
Bazen paraya mala mülke köle olur, insan.
Bazen ölümcül darbelere mukavemetlidir, insan.
Bazen harap duvar gibi yıkılır, insan.
Bazen tebessümlerle alay konusu olur, insan.
Bazen gözden akan bağra düşen yaştır, insan.
Bazen neyin nağmesinde hüzündür, insan.
Bazen havaya açıldığı ellerde yakarıştır, insan.
Bazen toprağa düşecek bedeninden habersizdir, insan.
Bazen karıncanın çalışkanlığına imrenir, insan.
Bazen daldan düşen yaprak misali kuvvetsizdir, insan.
Bazen tamamlanmamış yazının son kelimesidir, insan.
Bazen lanetli dünyanın bendesidir, insan.
Bazen zincirini kıran arsalana dönüşür, insan.
Bazen susar, kolu kanadı kırıktır, insan.
Bazen ben gibi köşesine çekilir, insan.
Bazen sel olup bendini yıkar, insan.
Bazen acınacak durumda miskine döner, insan.
Bazen bencileyin kurşunun değeri tutmaz ömre sahip insan.
Bazen kaleden düşen taştır, dünyada insan.
Bazen idam kemendini koparır, insan.
Bazen ilmeğe baş eğer, insan.
Bazen sandalyesine kendisi tekme atar, insan.
Bazen Allah diyen sese hasrettir, insan.
Bazen dalında kurumuş meyve gibidir, insan.
Bazen hüzne duran yalnızlığın tablosudur, insan.
Bazen uçan kuşun kanadında tüy misali hafiftir, insan.
Bazen haksızlığa yıldırım kesilir, insan.
Bazen marifeti iltifattan yoksundur, insan.
Bazen gülün kokusundaki membadır, insan.
Bazen gülün dikeni misali acıtandır, insan.
Bazen sönen lambanın karanlığında aydınlıktır, insan.
Bazen kıyama kalkmış yıkık bedenlerin sesidir, insan.
Bazen rükûa varana gözyaşıdır, insan.
Bazen kurumuş kaleme mürekkeptir, insan.
Bazen okunmamış kitapların hulasasıdır, insan.
Bazen remzidir, yeniden dirilişin insan.
Bazen kahpe kurşunların hedef tahtasıdır, insan.
Bazen rahmete muhtaç ellerin yüze sürüldüğü duanın adıdır, insan.
Bazen ekmek için dilenen ellerin sahibidir, insan.
Bazen okunan kitabın bitirilmeyen son sahifesidir, insan.
BEKLEYECEĞİM
ZEYNEP SÜMER
Aşk akıl dinlemez nasihat tutmaz
Bulana dek seni bekleyeceğim.
Ömür biter ama gönül unutmaz
Ölene dek seni bekleyeceğim
Zannetme sevdamı öyle sıradan
Ruhuma nakşetmiş aşkı Yaradan
Bir değil de bin yıl geçse aradan
Gelene dek seni bekleyeceğim
Kimi iz bırakır kimi de isim
Beyhude konuşur belli bir kesim
Keyf için sevmedim verdiğin resim
Solana dek seni bekleyeceğim
Unutmak ne mümkün her bir anımı
Aşkınla kuşattım dört bir yanımı
Vadem dolup ecel gelip canımı
Alana dek seni bekleyeceğim
Anlamadım nasıl sızdın özüme
İnsafın kaldıysa dön bak yüzüme
Ant olsun vazgeçmem toprak gözüme
Dolana dek seni bekleyeceğim
Gel desen gelirim canıma minnet
Yeter ki yüzüne bırakma hasret
Hercai o kalbin kalbime zimmet
Olana dek seni bekleyeceğim
Hep seni koruyor çelikten kafes
Müjdeler veriyor içimde bir ses
Nurundan aldığım emanet nefes
Kalana dek seni bekleyeceğim.
GİDİYORUZ
ÖMER EKİNCİ MİCİNGİRT
Güne eşik olduk gidiyoruz biz
Nefse beşik olduk gidiyoruz biz
Emeller elemler sığar mı ömre
Kime âşık olduk gidiyoruz biz
Hakikat bu madem ömür fâni net
Sebebi imtihan her şey emanet
Yönsüz tarafgirlik değer mi ömre
Sağlık büyük nimet zaman ganimet
Ki Onun mülkünde zevke dalan biz
Kul hakkını makbul meşru kılan biz
"Zulme rıza zulüm" doyar mı ömre
Gasp eden de bizden ve aldanan biz
Sevkiyat var madem nedir çareler
Ehl-i dalalette gezmez diriler
Emeller elemler sığar mı ömre
“Muhterem ihtiyar ve ihtiyareler”
Ömür sermayedir ecel payımız
Umursamazlık zül unutmayınız
Hodkâmlıkta rahmet yağar mı ömre
Aldatmayınız ve aldanmayınız
Güne eşik olduk gidiyoruz biz
Nefse beşik olduk gidiyoruz biz
Emeller elemler sığar mı ömre
Kime âşık olduk gidiyoruz biz.
GULE
RESUL BAYRAKTAR
Sa(f)tirik imgelerle harç yaptığım
T/onlarca acı b/itti
Beni artık gömün bir şiirimin üzerine
Herkes bir ağıt yakarsa bin ağızdan
Bahar çiçekleri solmuştur, Gule
Eli kalem t/utan
Acımı dağlayan, hayata güle güle
Dünyanın sonuymuş m/eğer
Gül mevsimiyse Fatiha’yla sulayın kan kırmızı
Yuttuğum çığlıkları
Dinleyin ve bakın neleri sustuğuma
Ve bilirsin susmak ölmenin yarısıdır, Gule
Sen ne çok gülersin, konuşursun
Bir gün kurulursa mahkeme bütün yaralar
R/eşittir kanun önünde
Ve ölüler bir gün kavuşur sevdiğine
U/yanmaktan güllere boyanan utangaç yüzünle
Herkes gider acısı kalır evrende
İcabında el ele tutuşur birlikte severiz
İki cambaz bir d/ipte, kefeni ikiye böleriz
Ben bin kere
Demiri ateşle d/över gibi sevdim seni, Gule
Yaprağa düşen çiğ kurumadan
Sevda kurşunuyla m/elek oldum
Sen ise kumral bir duvar
Aramızda ölü bir toprak kokusuyla
Bir sabah kalbimin önünü kesmiştin,
Gule, gözlerimde ışıklar tek tek sönmüştü
Hani şiir yazan gül dererdi
Hani mevsimler bahara ererdi
Uyandım sabah oldu
"Anna Karenina" ve kara kedi de burada
Sonraki y/arada görüşmek üzere
SENİN UĞRUNA
BÜLENT BAYSAL
Güz düşmüş ruhuma yaprağım sarı
Eylül anlatsın dinle ahu zarı
Ey yürek dile gel sen söyle bari
Ne yeminler bozdum senin uğruna
Hüzün çıkmazında yanıp kavruldum
Sus öfkelerinde bitap savruldum
Ah be kalpsiz bir tek sana vuruldum
Yok saydım şu canı senin uğruna
Geceme sen yazdım hep sana yazdım
Süzdüm aşkı, kırık tellere sazdım
Meyde saki, sus pus mehtaba sızdım
Gönül mahşer yeri senin uğruna
Döküldü yaprağım kalmadı sıtar
Senin şu ettiğin hepsinden beter
Dertler bana kalsın mutlu ol yeter
Viran oldu gönül senin uğruna.
KİM BİLİR
KAMURAN ADIYAMAN
Rüzgâr esip geçince
Dalından kuruyup
Savrulan yaprağı kim bilir,
Göz ağlar yürek yanar
Çekip giderken insanlar
Kimin derinliğini kim bilir
İçimin avlusunda gün gecedir
İnsanı tanıdıkça söner gözümün feri
Dünya döndükçe bürünür kötülüğe
İçimde kimi yaralı, kimi ölü
Yaşayan bu ölüleri
Gözlerimden başka kim bilir
Dost bildiğin olmuş düşman
Ne hâl bilen var ne seni anlayan
Güven bitmiş, tükenmiş merhamet
Kar içinde eriyen kar’ım ben, kim bilir.
BAŞKA
ARİF KUŞ
Yüzler başka söyler
Yürekler başka,
Benzemez bir birine
İnsanlar başka
Yürekler hep yaralı
Yüzde acı izi var,
Dışı sağlam görünür
İçinde bin sancı var
Yıldızlar konuşsa da
İnsan konuşmaz oldu,
Hangi derdini desin
Söz de bilinmez oldu
Çaresizliği ancak
Hasta, yatalak bilir,
İnsan ölünce değil
Dostsuz kalınca ölür
Unutur mu hiç insan
Anne, baba, kardeşi,
Közlenmiş alev gibi
Yansa yüreği bile
Huzur ararsan eğer
Uzak durma dostundan
Anne, baba, kardeşten
Daha iyi can olmaz.
NE SEN SOR
SABRİ CEYHAN
Geç miydi geceye mi kalmıştı, kim bilir..
Vardır herkesin bir rengi, kim bilir belki de gri...
Son muydu sonraya mı atmıştı
Kiminin sonu kiminin umudu
Ortası yok ki keşkelerin...
Ekim miydi yoksa hazanda bir yolcu muydu
Herkese uğrar güz mevsimi,
Herkesin vardır yolda yalnız kaldığı...
Sonbahar mıydı yoksa beşinci mevsim mi
Solgundur hep takvim yaprağı
Kimine uğramaz hiç bahar mevsimi...
Yıl mıydı tükenen yoksa ömür mü
Sayılardan ibaret aslında yaşam
Günler bir bir geçiyor ömür eksiliyor...
Nefes miydi kesilen ecel miydi emre amade bekleyen?
Kim bilir ne zaman hesaba giden o vakit.
Kalabalık mıydı yalnızlığa yol veren
Yoksa gönül kapısı mı açılmayan?
Anladım anlayanı yoktur insanın...
Diller mi umursamadan yalan söyleyen
Yoksa yürek mi sahtekar olan?
Aynasıdır insanın aslında sözler, riyakarlar olmasa...
Akılda mı bent kuran düşünceler
Yoksa aklın zoru mu taş duvarları ören?
İnce bir çizgidir aklı karşıya geçirmeyen...
Kolsuz gömlek miydi giydirilince adı deliye çıkaran,
Yoksa yapıştığı akıl değil mi veli olan?
Aslında kim bilir belki de velidir o gömleği giyen...
Çuval mıydı ağzı bağlanacak olan
Yoksa dil mi kesilecek olan,
İnsan ağzı çuval değil ki kapatasın...
Darda mıydı dostu belli eden
Yoksa çağırmadan gelen mi dost olan,
Var mıdır haberi olmadan uğrayan...
Yol muydu mesafesi uzun olan
Yoksa gönüller miydi ırak olan,
Gönüller soğuyunca ayrılır yollar...
Dildeki serzeniş miydi satırlara düşen
Yoksa yüreğin aralığından mı sızan?
Yüreğin çığlığıdır dizelere düşen...
Hiç olmayan mıydı yok olan
Yoksa küçük bir umut muydu kaybolan,
Olmasa da vardır küçükte olsa umut
Umut yoksa olsa da yoktur...
Düşler miydi yerle yeksan olan
Yoksa düşüncelerden de düşer mi insan?
Fikrinde olmayan düşten de zikrinden de düşer...
LODOS SARMIŞ KENTE
FAHRİ HARİS DOĞAN
Lodos sarmış kente
Savruluyor tüm nesneler
Tutunamamış insanlar
Sımsıkı birbirine
Bilinmeyenim köşe arasında
Gökyüzünü seyrediyorum manasız
Rüzgar çarpıyor nefretle
Ölüm ıslıklarını çalıyor
Ağaçların kökleri çıkmış
Dünyanın çivisi batmış
Yürütüyor acıyla düşüncelere
Lambalar sönük, karanlık her yer
Gölgeler bana dönük
Her şey neden sen der
Issızlığın sessizliğin her zerresini
Hissediyorum sokaklarda
Korkunun ürpertinin evresini
Atlatamadım konaklarda
Gece bugün kimsesizlerin vakti
Durmuştu sanki zaman
Ayarlanamıyor saati
Bir duvara doğru bakıyorum
Sorguluyorum kendimi
İçimi seninle yakıyorum
Göstermeden derdimi.