Van Gölü İncileri

Van Gölü İncileri

BİZİM EMEKLİ 

NAZMİ SARAÇOĞLU

Bunca yıl emek verdi, en son emekli oldu

Rahat etmekti derdi, maaşı gördü soldu

Bu muydu karşılığı deyip saçını yoldu

Maaşı hiç yetmedi, mecbur kaldı borç aldı

Borç altında ezildi, kaldı bizim emekli 

 

Katsayı artar diye tam altı ay bekledi

Verilen de yetmedi borcu borca ekledi

Umudunu sonraki altı aya sakladı

Her altı ay sonunda, eli böğründe kaldı

Yüreğine bin bir dert, saldı bizim emekli 

 

Oysa ne heves ile beklemişti bu günü

Her geçen gün arattı bir gün önceki dünü 

Her yeni yılbaşında arttırdı umudunu

İlkbahar yaz sonbahar her gün yaprağı soldu

Bu yıl da zemheriye, daldı bizim emekli 

 

Market market gezerek ucuz malın peşinde

Yüz gramlık kıymayı göremedi aşında

Tüm bunlar ağır bir yük, sıkıştı o döşünde

Sebep oldu krize acil ambulans geldi 

Ambulansta zor nefes, aldı bizim emekli 

 

Oğul kız, hanım torun koşuştular yanına

Meğer tüm yaşananlar ağır gelmiş kanına

Üç beş tane stenti takmışlar damarına

Gelemedi kendine bu onun sonu oldu

Hastane köşesinde, öldü bizim emekli 

 

Haber geldi içerden, amcamızı kaybettik

İnanın amca için çok çabalar sarfettik

Vadesi bu kadarmış dediler feryat, ettik

Belki sevinmeliydik çünkü derdi son buldu

Belki kurtuluşuna, güldü bizim emekli 

 

Aldılar cenazeyi belediye yıkadı

Mezarlık için bile dünya parayı aldı

Yirmi beş, otuz yaşlı son namazını kıldı

Garibin mezarına tahta isim konuldu 

Son libası kefeni, giydi bizim emekli 

 

Varisleri anlattı para yokmuş cebinde

İki damla yaş varmış yıkanırken gözünde

Bunca emeğe rağmen gülmedi son deminde

Çileyle geçen ömrü en nihayet son buldu

Hakkını ahirete, bıraktı o emekli.

Van Gölü İncileri

UMUT BİR GÜN

AYŞE DAĞLIOĞLU

Kadife gözleri kadının

Hasretin yumuşak hüznünü gizler

Ah o renkli umutlar yok mu

Güzel kokar arada...

Bakışlardaki fazlalıkları 

Dokunmadan siler

 

Kendinize de bırakmaz 

Biz denilen kabile, hür bir yalnızlığa 

Yabancılaşmıyorsak hâlâ, 

Çığlığı kalabalıklarda dinlemek için 

Yine yokluğuna yaşamalı

 

Umut bir gün 

Ummadığımız caddelerde göze almak adresleri

İçimize düşmüş bir kere 

Her mevsim üşür durur

Bastıracağız, bu yazı da

 

Her kışın terini soğutmadan yine

Beleyip kundağına kimseler görmeden

Yeni doğmuş her günü 

Tam ısındık derken üşüyeceksiniz yeniden

Kırılıyor her ince yeriniz, göz göre göre...

Soran olursa, yalnızlığa alıştı, dersiniz

 

Uzun hikâyeler kelebekleri sever

 

Onlar kısa ömürler kurardı

Uzun zamanlar, anlaşılabilmek için

"Beni hayatta anlamış olan 

Tek kadın sensin anna." diyordu

Umut bir gün

 

Mumlar, renkli günler

Güzel bir sofra kurarsın 

Yıllarca beklediğin gelmez

Gelen ise bekleyenin değildir 

Tutkusu gölgeye düşen ay

Terk eden de güneştir her defa

 

Günaydınlarının şarkısında 

Sessiz, ah o güzel kadınlar!

Bu kaçıncı, sizde

Yıldızların gizli gizli kayboluşu..

Ay tutulmuş diyorlar

Van Gölü İncileri

DERVİŞ

ERDEM MÜHÜRDAROĞLU

Ayaklarımın altında betondan yollar

Yürüyorum bir avuç toprak bulmak için

Ey su yüzlü Derviş

Söylesene ne zaman yeşerir buralarda dağlar

 

Ayaklarımın altında betondan çöller

Ellerim kurudu, ağzım, dilim yüzüne hasret

Neredesin ey serapların Dervişi

Kalmadı bu canda gayret

 

Ayaklarım altında betondan evler

Hepsinde gözyaşı, hepsinde keder

İyiliğin yoldaşı Derviş

Mutlu insanlar neredeler?

 

Ayaklarımın altında betondan camlar

Ne kanatıyorlar ne buğulanıyorlar

Bir kalp bile çizemedim Derviş

Sevgiye bilerek hile karıştırıyorlar

 

Ayaklarımın altında betondan çiçekler

Kırmızılar ve sarılar neredeler

Yağmuru da getir ey Derviş

Rengârenk aksın dereler

 

Ayaklarımın altında betondan yeller

Bir ömür estim gri de

Gel Derviş siyah göğüme gözlerini sür

Umudun kuşları kanat çırpsın mavi de

 

Ayaklarımın altında betondan insanlar

Sevgiyi bilmiyorlar, vicdanı unuttular

Derviş biz ne zaman böyle olduk?

Ruhumuzu kaybedip, içimizi kuruttuk

 

Ayaklarımın altında betondan ağaçlar

Ne meyve veriyorlar nede çiçek açıyorlar

Ey Derviş sesleri duymuyor musun?

Çocuklar açlıktan ağlıyorlar

 

Ayaklarımın altında betondan paralar

Hınca hınç ceplerini dolduranlar durmuyorlar

Söylesene Derviş bu doymazlık neden

Görmüyorlar mı? Babalar ekmek kavgasında ölüyorlar

 

Ayaklarımın altında betondan şiirler

Aşkı çalanlar harfleri de götürdüler

Güneş doğmayacak mı Derviş

Dilleri urgandan olanlar şafağı da kirlettiler

 

Ayaklarımın altında kalmadı derman

Yoruldum, susturuldu dilim, soğudu kanım

Gel artık Derviş,

Kırılmadan kalemim, yazılmadan fermanım.

Van Gölü İncileri

YALANI BOL OLAN DÜNYA

ADNAN ÖZKAN

İnsanlarda çok bahane

Dümene gelsen şahane 

Bundan âlası daha ne

Yalanı bol olan dünya

 

Herkes gözün dikmiş ona

Ne Servet vermiş yoluna,

İhanet etmiş kuluna

Çalanı bol olan dünya

 

Nice servetler batırmış

Mal uğruna kalpler kırmış

Ömrün kumara yatırmış

Talanı bol olan dünya

 

Bulursun her türlü kuldan

İnsanı çıkarır yoldan

Bazısı daha kıl kıldan

Yılanı bol olan dünya

 

İstemez yorganla döşek

Memlekette çoktur eşek

Kıymeti varsa bölüşek,

Palanı bol olan dünya.

Van Gölü İncileri

SEN

SULTAN NURTEN ERGİN

(SULTAN KIZI)

Neden arayıp da sormazsın beni

Göğüs kafesimde uyuttum seni

Kaybettirme bende dünkü güveni

Yoksa gittin mi sen severken beni

 

Gözümde duruyor dupduru yüzün

Gönlüme güvence olmuştu sözün 

Yokluğun sarıyor yaş ile gözün

Yoksa gittin mi sen överken beni 

 

Bağında yeşerip sende biterken

Ağrı dağı olup sana yeterken

Sevdalı gönlümü kalbe ekerken

Yoksa gittin mi sen beklerken beni

 

Sararıp kurur bak yeşil dalların

Sultan kızı yaşlı görmez halların

Elmas olup bilmez gönül malların 

Yoksa gittin mi sen örterken beni.

Van Gölü İncileri

YAŞ OTUZ DOKUZ

KENAN ADSAZ

Son durağında bir gençliğin

Başlangıcında bir ihtiyarlık... 

 

İçimde büyümez bir çocukluktur

Gülüşümde can bulan

Ve gözlerimde keşkelere kalmış

Bir ömrün hüznüdür, 

Adı gençlik diye doyulmayan... 

 

Yaş otuz dokuz;

Yolun yarısında mıyım

Yoksa başında mı? 

 

Zira masumiyetimle

Yarışır çocukluğum,

Ruhum ki hep aynı yaşta

Ve avuçlarımda geçen bir ömrün

Saklı hatıraları...

 

Düştüğüm ve kalktığım ile

Sığınılmış bir otuz dokuz sene

Düne kaldıklarım ve yarınım ile

Ak düşmüş ruhumun ince çizgisinde, 

Ben yine çocukluğumla

Ben yine gençliğimleyim

Ve yeni yoldaşım ihtiyarlığın

Bir adım yakınında, 

Bir nefes uzağındayım... 

Van Gölü İncileri

EY SEVGİLİ

LEYLA YİĞİT KAYA

Ey sevgili hasretin kör kuyu kayboluyorum

Ararken gideceğim yolu ,yine sana geliyorum 

Ayaklarım yolum bilmez, yollarına ölüyorum 

Şimdi sesin sokaklarımda yankılanır, defoluyorum 

 

Yıllar olmuş görmemişim yüzünü 

Bana yeter, eskimiş bir fotoğrafın, birde sözünü 

Utanmadan saklamışım bendeki o özünü 

Yetmez ki uğruna kurban ettiğim gözünü 

 

Ah hatırlarım saçların vardı ellerimde mis kokan 

Yanımdayken güvendeydim, rengarenk tokan 

Beni yalnız bırakma daralır iki yakan 

Ne olursun gitme sesin bende tel tokan

 

Gelmeyeceğin nice yıllar daha var bilirim 

Gözümde büyüttüm seni deliririm 

O gün sana demiştim gel de gelirim 

Vazgeçtim sevgili, hasretin kör kuyu eririm 

 

Şimdi sesin sokaklarımdan gidecek 

Sana verdiğim tüm sevgilerim bitecek 

Ne zaman ki gökyüzü kendini bilecek 

İşte o zaman varlığım, seni bırakıp gidecek.

Van Gölü İncileri

AHSEN

MEHMET ŞİRİN AYDEMİR

Ahsen! Zifiri bahtımın nur-ı aynı

Çek geceyi üstüne

Görünmesin yalanların

Ah! Uslanmaz başım

Sevdan gecenin kuytusunda

Koynunda, koyunda

Bir deniz feneri edasında

Harına tayin ederken yönümü

Damıtır yalanlarını

Tuzuna gözlerimin

 

Ben yine o ben, yüzü sana dönük

Boynu bükük alelade bir adam

 

Sen saraylı, ben alaylı

Kuşan atlas libasını

Salın aklımın sütunlarında

Zerk et zihnime zehrini

Zekâtı kâfi sevdanın

Örselenmiş düşlerime

 

İster har ol, ister yâr ol

Nasılsa yar olmayacaksın

Metruk yüreğime

 

Ben hayalinle oyalanırım

Aslın ellerde kalsın

Kanar yine bu yürek

Aşina yalanlarına

 

Varsın her yanlışın yanılışım olsun

Hadi yine dediğin olsun

Canın sağ olsun.

Van Gölü İncileri

KIR ÇİÇEKLERİ

MUSTAFA AKCENGİZ

Bir açıp bir solan

Yalancı bahara aldanan

Sevgiyle koku saçan

Kır çiçekleri

 

Dağları, bayırları süsleyen

Yazı hepten bekleyen

Hiç şikayet etmeyen

Kır çiçekleri

 

Sevgiyle boy boy büyüyen

İnsanlara asla küsmeyen 

Sağını, solunu derleyen

Kır çiçekleri

 

Kuşları, serçeleri saklayan

Soğukta kendini yoklayan 

Tohumunu toprakta saklayan

Kır çiçekleri

 

Minik minik çiçek açan

Dertlere sırdaş olan

Yollarda, ovalarda bulunan

Kır çiçekleri. 

Bakmadan Geçme