Van Gölü İncileri

Van Gölü İncileri

BUZ KOKUSU 

ZEYNEP SÜMER

Unut yeniden anne beni yeniden unut

Hep sonradan bul beni çıldırsın zalim Nemrut

Bu bir yetim çığlığı içimde saplı kalan 

Çekseler kanayacak kırgınlığım çalkalan

 

Bıraktığın yerdeki hoyrat ceviz ağacı

Keserdi soluğumu gölgesinin kırbacı

Kılıcını kınında zağlarken ayak sesi

Titrerdi çocukluğum kesilirdi nefesi

İçimdeki köstebek dertlerimi ekerken

Eşeleyip sinemi canımdan can çekerken

Geceydi sadık olan hiç bıkmadan dinlerdi

Gündüzün umru değil hasedinden inlerdi

 

Göz ucuyla gezinir ürkek parmak uçlarım 

Tutmasam soluğumu çoğalacak suçlarım 

Ellerimde kaderin nakışsız düz havlusu

O yüzden böyle soğuk yetimhane avlusu 

Son demini yaşarken tomurcuk bir karanfil

Bu kadar yıkım olur sur üflese İsrafil

Ben ki arz üzerinde küçük bir taneciğim

Galiba can vermeden haşroldum anneciğim. 

Mahşerin atlıları yaklaşır yavaş yavaş

Gözlerimi sıkı ört bitsin artık bu savaş

Ey zavallı bedenim boynundaki yaftanla 

Tam kalbinden vursunlar git bir beyaz kaftanla 

Doğmadım varsayılsın son arzum sorulmasın

Yokluğum kâr sayılsın hiç kimse yorulmasın

 

Nefesleri ensemde küflenmiş çiçeklerin 

Cesetleri çok soğuk ağdaki böceklerin

Keskindi buz kokusu çıkmadı hiç genzimden

Şimdi baharlar bile daha sarı benzimden

Ağlamayan çocuğa ödül olan salıncak

Çıplak ayaklı serçe kolu kırık oyuncak

Adımı gövdesine yazdığım güzel ardıç

Bari siz unutmayın bahar gözlü kırlangıç

 

Demir kapı ardında cengâver bir esaret 

Yenemedin bir türlü ne güçsüzmüş cesaret 

Fazla olan ben miydim yoksa sen miydin noksan 

Ne vardı ki korkacak kaçacaktı dokunsan 

 

Unut yeniden anne, beni yeniden unut

Hep sonradan bul beni çıldırsın zalim Nemrut

Bu bir yetim çığlığı içimde saplı kalan 

Çekseler kanayacak kırgınlığım çalkalan.

Van Gölü İncileri

İLHAM PERİSİ 

MEVLÜT EŞGÜNOĞLU

Vakit gece yarısı düştü yine aklıma

Haber vermez çat kapı gelir ilham perisi

Ortak olur sormadan bütün gizli saklıma

İçimden geçenleri bilir ilham perisi 

 

İlkbahara döndürür uğradığı her yeri

İster Ağustos ayı ister olsun zemheri

Zevkle vermek gerekir o sultana değeri 

Hoşça karşılanmayı diler ilham perisi 

 

Şiir sanki bebektir  şair hamile anne

Doğumu bir kaç gündür, bazen ay bazen sene

Ebesi o güzeldir gelince açar sine

Değer verilmez ise ölür ilham perisi 

 

Etkilenirim sözden, olay, haber, söylemden 

Hemen bilgisi olur çekeceğim çilemden

Öyle bir gözedir ki sızar başka âlemden

Sessizce yüreğime dolar ilham perisi 

 

Sokakta yürüyorken, otururken yatarken

Bir ırmak kenarında balıkları tutarken 

Bazen sofra başında lokmaları yutarken

İstediği an beni bulur ilham perisi 

 

Kolay küser nazını çekemez her bir yürek 

Kalemi kazma eder dili de mala kürek 

Geldiğini anlayıp onu hoş tutmak gerek

Sanatkârı severse kalır ilham perisi 

 

Kimisi ihmal eder, kalem almaz eline 

Onu şikâyet eder bad-ı saba yeline 

Büyük umutla girer şairin hayaline

İlgiyi görmeyince solar ilham perisi 

 

Göremez ki dünyada onu nasipsiz bir göz 

Hiç bir engel tanımaz duygu iken olur söz 

Ne zaman istiyorsa fark etmez gece gündüz 

Sanatın havasını solur ilham perisi 

 

Neler yaşadım neler geldim olgun çağıma

Uzun şiirler yazdım çıkıp gönül dağıma 

Mısra demetleriyle çağlar gelir bağıma 

Sinem dönünce çöle sular ilham perisi 

 

Duygular bir ses olur şairlerin lebinde 

Kağıt kalem hazırdır gece gündüz cebinde

Akşam ışık yanarken direklerin dibinde

Şairlerin hâline güler ilham perisi.

Van Gölü İncileri

GECE OL

AYŞE DURAK KARACA

Gece ol

Efkarın düşlerden rüyalara

Kaysın yıldız misali

 

Karanlığın sessizliğinde

Kalp kalbe versek

Ve umudu diriltsek yeniden

Yalnızlığın hükmünü kırsak geceye

 

Yıldız sayımı anılarda

Aşk türküsü mırıldansak

Nakarat nakarat gözlerini okusam

 

Sar beni, ısınsın kalbim

Isınsın hayal tutan yanım

Vurmasın sensizliğin ayazı

Kalbimin sen atan yanına

 

Esirgeme beni

Esirgeme benden kendini

Yoksa küserim, aya - güneşe

Yıldıza ve evrene

 

Evren dediysem senin için 

Hepsini ateşe verebilirim 

Gözüme gelmez.

Van Gölü İncileri

MİRASINA ŞAİR

BAHTİYAR BURAK

Ben ki takvim yaprağından isimdim

Beni kendime okudular

Onur Şahin

 

İsmini baban koymuş ona da babası

Takvim yaprağı ardından bir erkek ismi

O gün Polonya işgal edilmiş

Ulus’ta bir pastane taranmış

Gazeteler manşetten sayılı ölü

Her ölüme karşılık bir bebek sesi

Ağıtlara karışmış umudun nefesi

Siyaset hep karışık insanlar ekmek derdinde

Böyle başlamış senin kavgan

Hayattan artan sana kalan bohçan

 

Sende sevdin tabi o olmadı

Hayat yordu iş aramalar

İstemeler işini beğenmezler

Evlendin ekmeğini bölüşürken iyi ki sen oldun

İki yavru kara gözlü

Erken öldü hayat arkadaşın

hayatın yükü bedeninde

Yaşam bu inişler çıkamayışlar

Birgün senin de tekerine tümsekte

 

Gözlerin kahve seni akik taşında yusalar

Perdesi eski bir evden taşıdılar

Sakaların önce çıkmış başında kardan bulut

Yasin okutulmuş irmikten helvalar

Herkes iyi bilirmiş imama sordular

Borcun yok alacağın çokmuş

Dünyalık demişsin önemi yok

Kalanlar iki yetime ağladılar

Birini de iyi bilirlermiş aynı sen

Diğerini ne gören var ne bilen

Meçhul olmuş ya da meczup

Birtakım dedikodular

Vasiyetin var seni akikte yıkadılar

Bir öksüze bırakılmış altın lira

Bir arkadaşa bırakılmış edebiyat defteri

Şair olmuş dediler.

Van Gölü İncileri

KANAYAN YARA FİLİSTİN      

RAMAZAN KUZHAN

Ey ümmetin mazlumu, kanayan yarası Filistin

Ne büyüktür ki davan sinende nice yiğitler erittin

Sen ki içimde batmayan ey sevda güneşi 

Kırılır elbet bir gün sana vurulan esaret zinciri 

 

Unuttuk seni Gazze, Kudüs, Mescid-i Aksa

Son bulacak zulüm bir kez ümmet ayağa kalksa 

Yiğidim, heybetinle sanki kıskandırıyorsun ölümü 

Bense çıkmazdayım karanlıktan görmem önümü 

 

Daha dünyaya gelmeden anne karnında 

Öyle bir zamandasın bebek zulüm çağında 

Yenice doğdun da kundağın oldu sana mezar 

Hesapsız uçuyorsun cennete sanki ibret-i nazar 

 

Gazze'nin Hacerleri açlıktan sütten kurudu 

Nice güller daha doğmadan sarardı soldu 

Yorganın topraktır, yastığın mezar taşın 

Bir kez kaynamadı yıllar yılı huzurla bal aşın 

 

Öyle zulüm ki bu, feryadın sanki arşı deler 

Bekleme gelmez kardeşin, sanki olmuş keler 

Bu nasıl imtihandır ya Rab! su yok ekmek yok

Kalbinde iman, ağzında savm sanki ezelden tok

 

Almazsan ölmezsin zalimin kanlı malını 

Feda eylemişken nice kardeşin canı, cananını

Sen ki müstahzar, bulamazken bir lokma ekmek eve 

Sözde kardeşin bir oturuşta yer arsızca bir deve

 

Ne imandır bu ebabiller kıskanır attığın taşın

Ağlamaktan kurudu gözlerinde bir damla yaşın

Gazze'de anneler çaresiz elinde İsmail'i koşarken 

Ya sen ne zaman uyanacaksın gaflette yaşarken 

 

Koptuk birbirimizden ayrıldık dane dane 

Allah'ım nasıl geldik biz bu sefil  hale 

Yok edilirken gözler önünde asil  bir millet 

Sardı benliğimizi iflah olmaz ağır bir zillet 

 

İstemezdim bu zamanda çaresizce yaşamak 

Sen cennette makamın çıkarken basamak basamak 

Bizse  ararız yüzsüzce hayat kapısında tutamak 

Yarın huzurda yoktur bu hesaptan kaçamak.           

Van Gölü İncileri

CANLAR

ERTUĞRUL AKBAL 

 (ÇİLEKEŞ OZAN)

Vurgun yemiş yürek heves kalmamış 

Sevgi testisi boş içi dolmamış 

Zemheri de beden bahar olmamış 

Yaşamaya gücüm kalmadı canlar 

 

Akıl yaşta iken umudum vardı 

Genç yaşta yanıma yakışan yârdi 

Edindiğim her şey yanımda kârdı 

Tutunmaya gücüm kalmadı canlar 

 

Eldekiler uçtu yel aldı gitti 

Tık tık atan kalpte tıklama bitti 

Yakında olanlar uzağa gitti 

Çağırmaya gücüm kalmadı canlar 

 

Hüda’dan canımı al diyesim var 

Eski gönlüm boldu şimdikisi  dar 

Yağmış baş üstüne yaz gününde kar 

Isınmaya gücüm kalmadı canlar. 

Van Gölü İncileri

SOKAK ÇOCUKLARI

KASIM KARA

Gözü yaşlı yağmurlar yağıyor 

Çocuklar tir tir titriyor sokaklarda 

Sevdikleri yok tek başına çaresiz 

Tir tir titriyor sokaklarda 

 

Sığınacak bir liman arıyorlar sabahlara kadar 

Gözlerinde endişe yüreğinde huzursuzluk 

Çaresizlik içinde kıvranıyor sokak çocukları 

Sabahlara kadar sığınacak bir liman arıyorlar 

 

Mutlu olan insanlara bakıp hüzünlü 

Gözyaşları süzülüyor yüreklerinde 

Onların haki değil miydi 

İyi bir aileleri sıcak bir yuvaları olsun.

Van Gölü İncileri

KAİNATIN SAHİBİ 

YÜKSEL AKDEMİR

Sonsuz kainatın sahibi Mevla’m

Mülkünü canlıya iskan eylemiş

Hizmetine türlü nimet sunarak

Dünyalık evinde mihman eylemiş

 

İnsanı toprakla nurdan yaratmış

Günahı sevabı mizan da tartmış

Geceyi gündüzün üstüne örtmüş

Zamanın içinde zaman eylemiş..

 

Müşrikleri Sevr dağında durdurmuş

Ankebut'a sır perdesi ördürmüş

Ak güvercinlere yuva kurdurmuş

Hira'yı Resule mesken eylemiş.

 

Eyyûb’unu sabır ile denemiş 

Hakikate şirk koşanı kınamış

Yakub'unu hasretiyle sınamış 

Yusuf'u Mısır'a sultan eylemiş 

 

Annenin karnında yaşatmış ceni

Hayrete düşürmüş ilim-i feni

On sekiz bin alem içinde beni

Eşrefi mahlukat insan eylemiş 

 

Yönümü çevirmiş ihlaslı çarka

Su gibi akıtmış manevi ark-a 

Edep erkân ile Yüksel-i halka

Şükür kavuşturup bir can eylemiş..

Van Gölü İncileri

SEVDA

HALİS CAN KARA

Sevda denen bir hasret, benliğime bulaştı

Hüzünler rüzgâr oldu, sızılar yelken açtı 

Cefa seyyahı beden, yorgun argın dolaştı

Bağrımda köz harlandı, o gündendir nardayım

 

Hayal kurmak bilmezdim, onu görünce kandım

Kara kaşın  altında, ela  göze aldandım

Kirpikleri ok  imiş, hayra  alamet sandım

Sapladı sol göğsüme, o gündendir hardayım

 

Hayal rüzgârdan hürmüş, geçip gitmez aklımdan

Andıkça ruhum düşer, her gün dudaklarımdan

Hicranlı bir suskunluk, damlar yanaklarımdan

Felek pusmuş içimde, o gündendir zordayım

 

Uykular  yorgun  alev , rüyalar  bana küstü

Gül dalında goncayken, bülbül ötmeden sustu

Gözüm gibi sevdiğim, çiçekler ölüm kustu

Diken bağrımda yara, o gündendir zardayım

 

Sarardı  gitti  güneş, içim ağlayan  sabi

Islanır göz pınarım, kör kuytu kuyu dibi

Hal anlamaz bakışın, sanki kör düğüm gibi

İlmek oldu boynumda, o gündendir dardayım. 

Bakmadan Geçme