Van Gölü İncileri

ÇAY İÇEN FATO NENE

ÜMİT KAYAÇELEBİ

Efendim, geçmiş yıllarda Van’da arkadaşlık, dostluk bağları alabildiğine kuvvetliydi. Koca Van şehri adeta tek bir mahalle gibiydi. İnsanlar birbirleriyle olan beşeri ilişkilerinde komşuluğun çok çok ötesinde akraba derecesinde samimiyetleri vardı. Yemenin, içmenin ötesinde sohbet ve muhabbet onlar için her şeydi. O günlerde sohbet ve muhabbette elbette ki o günkü konuşulan Van şivesi ile olurdu. 

Fakat ne var ki yeni yetişen nesiller bu gün Van şivesini bilmiyorlar ve bilmedikleri için de haliyle konuşamıyorlar. Ben de bu gün sizi biraz geçmişe götürerek Eski Banka Sokağı’nda Yaşayan Zılığa Bibi ile Çay İçen Edremitli Fato Nenenin (Fatma Meram) bir gün bir araya geldiklerinde neler konuştuklarına buyurun birlikte kulak verelim. Şimdi onlar konuşuyor bizde dinliyoruz:

ZILIĞA BİBİ: - Ğoşgörduğ Fato Nene, evin bağrın şen ola. Misafir gabul edisen?

FATO NENE: - Ğoş geldin Zılığa Baci, senin de gedemleren sağlığ. Hele bele geç hevşiye. Al bu lopide altan goy. Ele heç utanma reheten bağ. Hele sen epeyidir gelmiyidin.

ZILIĞA BİBİ: -Gız anam, menim herif mana heç rehet vermiyi. Keşkem vurici vura, alıci galdıra da men de gurtulam bu ğeyirsiz heriften. Yaşlandi çenesi düşti. Men daha bu herifin gutgutundan bığtım usandım! Teşennek döke, malını itler, canını bitler yiye. Vallah meni yedi bitirdi.

FATO NENE:  -Baba çığa bizim heriflerin yüzüne. Kül goyum halan. Onları düşünüp verem mi olağ? Boş ver bağ menim semaverde geynadi. Aha men birazda Besni üzümü getirim ğoş ğoş çayımızı içağ. Zılığa Bacı! Allah var gam yoğ. Bağ bu tabağlar da İran Şeyhin şahı Rıza Pehlevi’nin garisi Farah Diba’nın resimleri var. Şah garısının resmini tabağlara vermiş bizim vaya batasıcalar yüzümüze bağmılar. Hem bu tabağlar bilisen gaçağtır. Herif İran’dan getirdi ama gorğa gorğa yağalansa mahpus damıni boylardi.

ZILIĞA BİBi: -Evin barğın şen olsin Fato Baci. Men senin even gelen de bi gındılik ferahlıyam. Allah senin tuttuğunu altın, birini de bin etsin. Yahu senin be semaverin ne ğoştur. Sen bu samavarı kim de yaptırdın? De hele bi dene de men yaptırim. Hele bunun demkeşine bayıldım.

FATO NENE: -Zılığa Ğanım Van’da Küçük Cami’nin orada Cecimci Memet efendinin yanında Tenekeci İbrahim usta var, bizim herif onda yaptırmış. O eyi ustadır onun samavarlarını Van’da heç kimsede yapamıyi. Bacım, menim bi böyük bi de bala samavarım var. Bazen ikisini geynetiyem yinede doymiyam. Ehh..bi keremde adımız Çay İçen Fato’ya çığmış ya!

ZILIĞA BİBi: - Gız anam hele sene niye çay içen Foto diyiler mana da merağ oldi?

FATO NENE: - Vallah anam, bu Van toprağında menden çoğ çay içan yoğtur. Görisen iki samavar mana yetmiyi. Menim herif mana çay, şeker, üzüm yetiştiremiyi. Eh, netsin it yesin ciğeri mana bağmıyacağta kime bağacağ sanki!

ZILIĞA BİBİ : -Yahu Fato Nene men bi yerden duydim diyiler ki Van’da Ğaşbağanda bi Ğulusi Efendi varmış bi oturişta 125 bardağ çay içimiş! Bilmem sen de ğabar aldın mı?

FATO NENE: -Menimde gulağıma ele bişe çalındı ama inanmadım. Yalandır hem de guyruğli yalan. Hem men o golot nicimsiz, teşennek dökmüş Şil Ğulusi’iyi taniyem. O zati mınco bi adamdır. O geder çayi heç onun bi gındilik midesi alır! Duy da inama.  O sesi gara salın altından gelesi Ğulusinin uydurmasına zahar sende mi inandın yoğsam?

ZILIĞA BİBİ: -Yoğ anam men de inanmadım ama geçenlerde bizim oğlanın geynatasıgil  Pembeci Mirze’de otiriler: Mınco Memet’te bizim ğısımımızdir. Şeherde ona Berber Dayı da diyiler. Her neysem, onlarda otururken laf ordan buradan gelmişken Ğulusi Fendi mevzubahis olmuş. O zaman demişler; Bizim gapı gomşi Ğulusi Emmi bi oturuşta 125 bardağ çay içmiş! Men de diyenlerin yalancısıyam bacım. Sen niye mana gızısan ki!

FATO NENE: -Men sana gızmıym Zılığa Bacı. Mushaf meni çarpsın Men o Gotur Ğulusi’yi de gısganmiyam. Pağıllığ da etmiyem. Lakin men de çoğ eyi biliyem ki o bala herifte bire kerede o geder bardağ çay içemez. Sen de çoğ iyi bilisen ki Van memleketinde menden çoğ çay içacağ kimse yoğtur.

Bi seferinde bizim Heyder’in babası Refo Dayi mennen inatlaştı dedi men senden fazla çay içecam. Dedim buyur gel içağ bağım senmi yoğsa men mi. Samavarları geynattığ. Men ikinci samavara vardığımda o hele yeni birinci samavardaydı. Birden oflamağa, puflamağa başladı. Birden fanalaştı. Sağ olsun bizim Cevdet’in gamyonu ile zor bala Van Ğestağanasına yetiştirdiler. Doğtor Ağzı Eğri Kemal olmasaydı şimdi Ağköprü’yi boylamışti. Canını zor gurtardı. Ondan sonra da Refo Dayı da heç kimse de mennen iddialaşmadı. Refı Dayı çaydan diksinmiş fazla çay da içemiyi o günden sonra.

ZILIĞA BİBİ: -Fato Nene artığ mana müsade. Allah seni gadalardan, belalardan goriya. Evin bağrın şen ola. Sen Peygamber Efendimize gomşi olasan inşallah. Haydi, Allahaısmarladığ Efeye de selam de.

FATO NENE: -Güle güle get Zılığa Baci. Yediğin içtığın şifa ola ayağlaran sağlığ. Yine gelesen. Mahmut Ustaya da selamımı de…

 

YÂR

ORHAN DEMİRTAŞ

Ayrılık cehennemdir

ben senden sonra 49 il gezdim,

7 kilo aldım/ saçlarımı 30 defa kestim

yerküre bilmem kaç 365 kez dönerek,

... bilmem kaç bin dönümü tamamladı

kıtalar değişti... saat dilimleri atladı

darbeler, ihtilaller oldu / barış hiç gelmedi...

savaşlar bitmedi, seni özleyip durdum

 

Yeryüzü defalarca kez yeşillendi, sarardı, soldu

bilmem kaç kez üstümden kış geçti, güz geçti,

bir daha asla sevdalanmadım seni andıkça

... ne aklım aldı, ne de ruhuma sığdı zaman

hele kalbimin içini hiç sorma, yağlı ateş oldu

rüzgar oldu, yel oldu, sel oldu,  yara oldu çokça

 

Ah benim baş sevincim, tahtım, yurdum, dağım

bazen gözlerim hünerini yitirdi sensizlikten

.....solum acıdı, sağ kolum uyuştu bazen

ha, bu arada unutmadan, saçlarıma yer yer aklar düştü

yürek dedim sustum, o da rezil oldu hasretten

iltica edeyim dedim, yer bulamadım

... kefaret öder gibi okyanuslar geçtim

 

Gittiğim her yere, her taşa, her karışa seni anlattım

belki bir yerlerde ayak izine düşer diye ayaklarım

alemi devran sokak sokak, cadde cadde dolaştım

saçına değer düşüncesiyle sık sık nefes aldım,

... nefes verdim, her yere senden bir nefes bıraktım

sende beni özle diye seni uzaklara koydum

her gün seni uğurladım, seni karşıladım her gün

kavuştum, ahiler, sufiler gibi 4 kilitli kapı hasrete düştüm

 

Seni görmeye çıplak ayakla kaç kilometre yol gittim

yalın ayak Dünya’nın etrafını dolaştım

nice selamlar aldım... salalar duydum

gördüm ki heybemde, senden öte sözcük kalmamış

seninle başlıyordu her şey, seninle bitiyordu

her namede isminin bütün harflerini

... Dünya’nın sonuna kadar içimde tuttum

dünya da yetmez, sen benim ahretliğim oldun

 

Gel gör ki, şimdi ve hiç sebepsiz börtü, böcek

kurt, kuş sensizlikte kök saldı benimle

... ve kaç deniz dalgası geçti üstümden, kim bilir

kader yazıldı... mürekkep kurudu,

defter dürüldü, kaldırıldı/ yörüngesinden çıktı evren

.....sen benim aklımdan çıkmadın / ...............yaaarrrr

 

ON KASIM

İREM BAYEZİT

Boyun büktü kardelenler, nergisler

Mavi gözlü bulutlar sardı gökyüzünü

Tarifsiz bir hüzün kapladı insanların içini

Işıklar söndü, dünya karanlığa bulandı

 

Denizi kıskandırırdı masmavi gözleri

Sapsarı saçları baharı andırırdı

Duruşuna hayrandı cümle âlem

O, mavi gözlü, sarı saçlı kahramandı

 

On Kasım’da dünya hüzünle açtı gözlerini

Güzel yüzlü kahramanım aramızdan ayrıldı

Ölmedi sonsuza kadar kalbimizde yaşayacak

Bu güzel ülke ondan bize armağan kaldı.

 

 

KARDEŞLİK MAYASI

 NURAN DEMİRHAN

Toplumları ayakta tutan en önemli unsurun birlik ve beraberlik olduğunu hepimiz biliriz.

İnsan hayatında hiç kimse tek başına bazı zorlukların üstesinden gelemez. Elbette tek başına yapacağı işleri vardır. İnsanlar hayatları boyunca birbirlerine muhtaçtır. Bunun en güzel örneğini Kurtuluş savaşı yıllarında, Çanakkale zaferinde halk birlik ve beraberlik içinde toprağını düşman işgalinden kurtararak gücünü göstermişti. İnsanlar özellikleri ve karakter yapısıyla birbirinden farklı özellikler taşır. Kimimiz her işin üstesinden tek başına geliriz, kimimiz yardım almadan hiçbir şey yapamayız.

Fiziksel olarak bazı üstünlükler taşıyabiliriz. Birlik ve Beraberlik içinde olmak sadece yardımlaşmak ile ilgili olmamalıdır. İyi günde kötü günde, mutlu günde, zor günde yaşanılan her olumsuzluklar karşısında… Bir birimizi bazı özelliklerimizden dolayı ötekileştirmek bizlere hiçbir şey kazandırmayacağı gibi hiçbir zorluğu başarmamızda da yardımcı olmayacaktır.

Her toplumun kendi dini, dili, ırkı inanışları vardır. İnsanlara din, dil, ırk ayrımı yapmadan yaklaşmak, yardımcı olmak insanlık görevimizi yerine getirmektir. En önemli konu yapılan iyiliği yıllar sonra bile olsa başa kakmak insanlığın en ayıp örneğidir.  Düşene bir tekme de vurmak yakışık olamayan durumların örneğidir. Güzel memleketimizin güzel insanlarına seslenişimdir. Memleket özlemi ile memleketine hasretlik için gelenler yaşanılmış ne varsa unutun memleketinizi doya doya içinize sindirin.

Bırakın hasetliği, kini, nefreti gün birlik ve beraberlik olma günüdür. Memleket için yapılan güzellikleri görmezlikten gelmeyin, eleştiri yaparken koyun elinizi vicdanınıza... Bizim insanımıza kin, nefret, hainlik, arkadan konuşmak yakışmaz. Vanlı olmak gururla, onurla beraberliğini göstermek demektir. Barışçı olmak bizlere yakışanı görmek bizim topraklarımızı yenilemek demektir. El ele verirsek vatanı cennet yaparız sözünden ileri gitmek amacımız olsun. Değişen dünya, insanlık nereye gidiyor diyerekten hepten her şeyi yok etmeye hakkımız yoktur. İşi düşünce arayan soranlardan olmayalım. Mevlana’nın en güzel sözlerinden birini unutmayalım.

'Ne Olursan Ol Gel'

İnsan sevgisi, evrenselliği birbirinden ayrılmayan saygıyı ve nezaketi ön planda tutalım. Peygamber efendimiz (S.A.V),Mustafa Kemal Atatürk, Mevlana, Yunus Emre gibi unutulmaz şahsiyetlerin isimlerini tarihe kazımalarının sebebi insanlığa vermiş oldukları değerlerinin kanıtıdır.

Atalarımızın bizlere bıraktığı en güzel mirasın insanlık olduğunu unutmamak dileği ile... Birlik ve Beraberlik içinde yaşamak ümidimiz hep var olsun.

 

MUSTAFA KEMAL’İM GELİYOR!

İSMAHAN TONKUL

Kapkara bir talih sarmış puslu sabahı

Demirlemiş düşman, hain planıyla ufkumda

Karadan mı geliyor, denizden mi bilmem

Ruhumu tırmalayan bu garip sesler

 

Ellerinde süngüler, köşe başını döndüler

Koskoca tarihi yakıp içime gömdüler

Kutsal olan ne varsa çiğneyip geçtiler

Beni geçmişimden geleceğimden ettiler

 

Ertuğrul Gazi’mden, Osman Beyimden!

Fatih’imden, Kanuni’mden, yurdumdan

Milletimden, yârimden, evladımdan!

Anadan, babadan, gardaştan ettiler!

 

Gel artık Kumandanım! Tozu dumana kat

Umudun yelelerinden gayrı tut da gel!

Ardında onlar, yüzler, binlerle yüzbinler!

Doğrul mihrabından ey şahitler, şehitler!

 

Dörtnala atlılarla, yol verin dağlar!

Yol verin deryalar, denizler!

Mustafa Kemal’im geliyor!

Düşmana artık baş eğmek yeter!

 

KELEDOŞ

FİGEN ÇAKAN ORAL

Keledoşu bir kez yersen çığmaz aklından

Baharda heliz toplanır Erek Dağı'ndan

Ana bir kepçe ver hele ğuşhanadan

Keledoştur keledoş yemeğin hası

 

Patatesli değil, kavurmalı olacağ

Kurutu bol, deni iyi pişecağ

Yiyenler tadına doymiyecağ

Keledoştur keledoş yemeğin hası

 

Mercimeği koy, az daha bekle

Nohutu güzel pişir, oni da ekle

Gonuşmaya dalıp sosu unutma ateşte

Keledoştur keledoş yemeğin hası

 

Figen der hiç keledoş yapmamişam

Ama güzel yemiş, şiirimi yazmişam

Sürç-i lisan ettiysem affınıza sığınmişam

Keledoştur keledoş yemeğin hası.

 

ERCİŞ

MEHMET MUHLİS ŞEPİK

Yirmi üç ekimdi, günlerden pazar

Alnına karayı, bağladı Erciş

Çaresiz insanlar, boş mezar kazar

Yürekleri korla, dağladı Erciş

 

Kıyametler koptu sanki ansızın

Ne büyük acıymış, dinmiyor sızın

Çok canlar altında, kaldı enkazın

Bütün millet sana, ağladı Erciş

 

Yıkıldı ocaklar, artık tütmüyor

Yaşayan kim varsa hiç unutmuyor

Akan gözyaşları, bak avutmuyor

Dillerde feryatla çağladı Erciş

 

Toz duman karıştı, arşı alaya

Kefen biçilir mi, küçük balaya?

Sarıldı yetimler bir bir halaya

Birliği orada, sağladı Erciş

 

ŞEPİK derki, içim yanıyor bugün

Açılan yaralar kanıyor bugün

Beni keyfe keder sanıyor bugün

Efkârımı kahra yeğledi Erciş.

Bakmadan Geçme