SOSYAL FOBİ

Bahri Yıldızbaş yazdı...

Yanında oturduğun veya omuz omuza verdiğin insanların bazıları, düşman gibidirler. Sadece sana DEĞİL. Ülkeye, insana, doğaya, bilime, barışa, özgürlüğe ve sevgiye. Çünkü, boşturlar ve karekteristik sıkıntıları ile SOSYAL FOBİ gibi lanet bir kişilik taşır ve melek temsilcisi görünürler. “Diğer insanlarla etkileşimi içeren, toplumsal durumlarda ortaya çıkan kaygı bozukluğudur. Rahatsızlık diğer insanlar tarafından olumsuz değerlendirilme ve küçük düşme korkusundan kaynaklanır. Sosyal anksiyete bozukluğu olarak da adlandırılan bozukluk, toplumda yaygın olarak görülebilmektedir. Yüz kızarması, titreme, nefes kesilmesi ve kas gerginliği gibi, bir çok belirtisi vardır.”

Hatta güçlü, bilge ve itibarlı kişilerden dostlar seçerek, emek vermeden itibarlı görüntü kazanır, cemaatlere, derneklere veya örgütlere katılarak, sosyalleşmeye ve güçlü görünmeye çalışarak, çevrelerine boş insanları toplayıp, liderlik yaparlar.

— E.Galeano; “Düşmanı tanımak için, önce kendini tanı! Şüphe ederseniz, delirirsiniz.” Sözleri ile uyarılarını yazmıştır.

Toplumsal yaklaşımlarımızda; itiraf etmeyi, iftira atmayı, bilmeden yorumlamayı, çok bilmişliği, fısıltı gazetesine destek vermeyi, bir şey bildiğimizi göstererek içimizdeki şeytanı konuşturmayı, boş senaryolar yazmayı ve yazanlara destek vermeyi marifet zannederiz.

Doğal afetlerde, patlamalarda, terör olaylarında ve namus konularında sınır tanımadan, konuşuruz konuşuruz ve konuşuruz. Afetlerde, olaylarda ve patlamalarda; bilmediğimiz ve bilinmeyen çok büyük yaralar açarız. Kim dediye ve kim zarar gördüye gider.

Ne acıdır Kİ, namus konusunda da fikir ve ahlak fukaralığı yaparak, şehir efsanelerine bilerek veya bilmeyerek destek veririz.

Öylesine acımasız, zalim, merhametsiz, bayat, zayıf, aciz ve utanmaz hallere düşeriz ki. Vicdan ve merhameti bile unuturuz. Söylediğimiz kötü söz ve attığımız iftira, fısıltı gazetesi ile öylesine hızlı yayılır ki.

Öldürülenin bir anne olduğunu, çocukları ve ailesi olduğunu, bir şehrin, ülkenin ve bölgenin kadınlarını incitecek sözlerden kaçınmamız gerektiğini unuturuz. Allah’ın dininde, iftiranın ne kadar ağır cezası olduğunu unuturuz.

Katilin suçunu kapatmak için, maktule ceza keseriz. Suçlunun din kültürü öğretmeni olması, okumuş olması, görüntüsü onun ruh sağlığının yerinde olduğunu ispat etmez. Okuyan kişilerin hepsi okur-yazar ve sağlıklı kişiler olmadığı gibi, temiz kişilik sahibi de olmayabilirler. Yukarıda yazdığım, en tehlikeli ruh hastalıklarından biri olan “SOSYAL FOBİ”tedavi edilmediği sürece, tehlike bitmez. Ne acıdır ki, içimizde gezenlerin sayısı da az DEĞİL.

Özellikle katledilen kadına ve adama rahmet, çocuklarına ve ailelerine sabırlar diliyorum.

Peki üç gün içinde, öldürülen kadına iftira atanlar ruh hastası ve psikopat değilmidirler. Dedikodu ve iftira yüzünden nice ocaklar sönüyor, canlar gidiyor ve yuvalar yıkılıyor. Acıların üzerine dedikodu yapan ve iftira atanlar uyuyabiliyorlarsa, ruh hastamız çoktur ve bu olaylar bitmeyecektir.

Çok deşmeye gerek görmüyorum. Acı büyük yaralar bırakacak, bizler unutacağız. Ağlatanlar çok ağlayacak, ağlayanların ahı yerde kalmayacak. Ancak; ne olduysa ölenler ile kalanlarına oldu ve çok yazık oldu.

Başın sağ olsun Van, başınız sağ olsun masum çocuklar. Başınız sağ olsun meraklılar, boş konuşanlar ve iftira atanlar.

Yorumlar 2
Serhat 04 Şubat 2022 19:33

Serhat 04 Şubat 2022 19:33

Bakmadan Geçme