SON DARBE!

12 Eylül 1980 tarihinde Kenan Evren ve arkadaşlarının:
"Kardeş kardeşi vuruyor!"
"Huzur ve sükûn yok!" Gibi gerekçelerle ihtilal yapmışlardı.
Doğruydu...
Sağ ve sol gruplaşmalar çelişkileri ustura ağzına dönüştürmüştü. Aydınlara, yazarlara suikastlar yapılıyordu.
Sonraki gelişmeleri biliyoruz.
12 Eylül Darbesinin lideri bugün yargılanıyor.
Kırılan kolu için yattığı hastanede verdiği röportaj sırasında söyledikleri düşündürücü ve ibret vericidir.
"Yalnızım!"
"Sivas konuşmalarım sırasında as as diye bağıran kalabalık beni gaza getirmiş, asmayalım da besleyelim mi demiştim. O söz en çok eleştiri konusu olan sözüm oldu."
Kenan Evren'in 12 Eylül Darbesi sonrası kitaplığımdan onlarca kitabı anacığım banyo sobasında yaktı. O tarihte henüz yeni evlenmiş eşimin ailesini ziyaret etmek için Uşak'a gitmiştim. Hasan Mutlucan'ın serhat türküleri çalındığında rahmetli kayın pederim:
"Yine darbe var!"Diye ellerini birbirine çarpmış, sonrada:
"Hak ettik canım, hak ettik! Durmuyoruz, rahat bize batıyor!"Demişti.
Sokağa çıkma yasağının ardından esnaf dükkânının, tezgâhının en görünür yerine Kenan Evrenin üniformalı resimlerini asma yarışına girişmişti. İşi daha ileriye götürenler paşanın resimlerini koca çarşaf gibi bezlere bastırıp sokak ve cadde aralarına bile asmıştı.
Artık devir Kenan Paşa devriydi devrin kapısını açan anahtarın da gerekçesi:
"Kardeş kardeşi vurur mu?" Sorusu içindeydi.
Kenan Paşa'nın aklımdaki icraatlarından çoğu yaptığı gezilerin içindeydi.
Tıpkı Atatürk gibi şık giyiniyor; hal ve tavırlarıyla onu anımsatıyordu. Bir kurum denetiminde aşçının kıymalı patates yemeğine çıkışmış:
"Kıymayı çorba yapmak için kullanamazsın, kıymadan köfte olur." Demişti.
O bunları söylerken siyasi gözaltındakiler ve tutukluların aileleriyle görüşmelerine bile yasak konuluyordu.
İlginç bir olay daha var aklımda. Kenan Paşa'ya kişi ve kurumlarca verilen plâketler daha sonra yerleştiği gereksiz diye Marmaris'te denize atılmış doğacılar ve çevreciler bu tutumu protesto etmişti.
12 Eylül'de şüphesiz ki en çok acıyı solcu gençlik ile ülkücü gençlik çekmişti. Milli Görüş çatısı altında olanlara 12 Eylül darbesi adeta teğet geçmişti.
Ve şimdi o darbenin lideri yargılanıyor. Yaşı doksanı çoktan gerilerde bıraktı. Dilerdik ki yargılanma sürecinde tüm hafızasını zorlayarak 12 Eylül'e neden olayları yansız ve hesapsız açıklaması. Darbeye neden olan dış ve iç baskıları, dayatmaları olduysa ömrünün son deminde yüreklice anlatıp tutanaklara geçirse ve bir devir gerçeğin büyüteci altında netlik kazansa.
Şimdi yaşlı ve yorgun ve de yalnız bir adam geçmişin hesaplaşmasının yapılması için hastanede iyileşmeyi bekliyor.
Suçu varsa affedilsin mi?
Hayır! Suç, cezasız kalmamalı...
Peki, Evren Paşa bir diktatör müydü?
Olaya bakış açısı, darbe yapanların lideri için diktatör diyor. Tarihte darbecilerin tümünü diktatör olarak yargılıyor.
O halde diktatör!
Ve iktidarını kaybeden her diktatör gibi yalnız, biçare...
Geçmişin vicdanında asılı duran büyük bir ağırlık...
İşkencelerin, ölümlerin yaşandığı mahpushane duvarları, faili meçhuller, özgürlükleri çalınmışlar adil bir yargılama, tarih de kayıt etmek için 12 Eylül üzerindeki gizemlerin kaldırılmasını ve adaletin terazisinde tartılmasını bekliyor.
Akıl ve vicdan da:
"Yapanın yanına yaptığının kâr kalmamasını." İstiyor.
Doksan yaşın üstünde... Yaşlı ve yorgun bir adam... Toplumsal değerlerin benliğine vurduğu diktatörlük mührüyle yargının önünde...
Türkiye'yi darbeler ülkesine çeviren nedenleri anlatması için gözler ona çevrili. Belki de açıklamalarıyla darbeler tarihinin en değerli tanığı olacak. Veya susacak. Suskunluğu diğer suskunlar gibi ülkemizin üzerine bir gölge olup düşecek. Yine o ibret dolu şarkı duyulacak:
"Diktatörler hep yalnızdır!"Diye.

Bakmadan Geçme