Sabrın sonu selamettir

Sabır, beklemek, dinlemek, öğrenmek, çalışmak, çabalamak ve sonunda kazanmak demektir. Günlük yaşantımızda birçok sıkıntılı muamelelerle karşılaşırız, bazen öfkelenir, bazende üzülürüz. Bazende ümitsizliğe ve korkuya kapılırız. Ancak o işin sonunu beklemeyi hiç mi hiç akletmeyiz. Çünkü hiçbir şeyin tesadüfü olmadığını, dünya da gerçekleşen bütün olayların Cenab-ı Hakk'ın gücü ve kudreti nispetinde meydana geldiğini bilmeliyiz. Herşeyin dizgininin onun elinde olduğunu ve sonucunda ona ait olduğunun idraki içersindeyiz. Bu sebeple herşeyin en güzel en nihai sonucu olan sabrın her şeyi çözücü bir dayanak ve her kapıyı açıcı bir anahtar olduğunu görmeliyiz. Hayal kırıklıklarıyla öğreniyor insan sabırlı olmayı, bir de kaybettikçe. Acılarsa sabrın son sınavı. Gün geliyor bütün çektiklerinin ödülü bir an bahşediliyor insana. Uzun yolculuklardan sonra bayrağı dikerken kaşif kutuplara, ya da dağın tepesine, sabır der ki; bütün çektiklerine değdi ve ben hep seninleydim bu an için. Sabır züğürt tesellisi değil gerçeğin ta kendisi. Ayet-i Kerime'de "Ancak (musibetlere) sabredip güzel iş yapanlar böyle değildir. İşte onlar için bir bağış ve bir büyük mükâfat vardır." (Hud/ 11) buyrulmaktadır.
Yalnız sabır her yiğidin harcı, her kişinin gücü değildir. İnsanlar imanları nispetinde düçar oldukları musibetlere, ibadetlere, verilen mükafatlara sabredebilirler. "Onlar, sabreden kimselerdir ve yalnız Rablerine güvenip dayanmaktadırlar." (Ankebut/ 59) Zorluk ortamları, kişilerin içlerinde yaşadıkları asıl karakterlerinin ortaya çıkmasına neden olur. Bir insanın cesur mu yoksa korkak mı, cömert mi yoksa cimri mi olduğu; insaniyetli, vicdanlı, merhametli mi yoksa düşüncesiz ve bencil bir ahlaka mı sahip olduğu hep zor şartlar altında ortaya çıkar. Tüm hayatını, sahip olduğu herşeyi Allah (cc)'a adamış, Rabbimiz'in rızasını kazanabilmek için her türlü fedakarlığı göze almış bir insanın ahlakındaki üstünlük de yine bu şekilde anlaşılır. Her ne zorluk ya da sıkıntıyla karşılaşırsa karşılaşsın, imanın verdiği şevk, azim ve iradeyle büyük bir sabır gösterir. En zor şartlarda bile elinden gelenin, güç yetirebildiğinin en fazlasını yapmaya, içerisinde bulunduğu zor koşullara rağmen başkalarına yardım etmeye çalışır. Allah (cc)'ın bu tür şartları insanları denemek için özel olarak yarattığını, insanın refah içerisindeyken olduğu kadar zorluk içerisindeyken de fedakar bir ahlak göstermekle yükümlü olduğunu bilir. "Ey iman edenler! Sabır ve namaz ile Allah'tan yardım isteyin. Çünkü Allah muhakkak sabredenlerle beraberdir."  (Bakara/ 153) emri mukabilince bu fedakarlık ve sorumluluğu yerine getirmeye ve sabır çilesi ile yoğrulmaya; Rabbimizden gelen sıkıntılara yine Rabbimizin emrettiği doğrultuda direnmek, Allah (c.c) en yakın olduğumuz secdeye kapanmaktır sabretmek. Bela ve musibetlere sabır, ibadetlere sabır ve günah işlememeye sabır dediğimiz sabır çeşitleri ile her mana ve zamanda karşılaşmak, bu yönde imtihana tabi olmak mümkündür. İşte buna işareten Yüce Allah kitabında "Yoksa Allah içinizden cihad edenleri belli etmeden, sabredenleri ortaya çıkarmadan cennete gireceğinizi mi sandınız?" (Al-i İmran/ 142) buyurmaktadır.
Resulü Kibriya (s.a.v) "Gerçek pehlivan güreş meydanında hasmına karşı galip gelen değildir. Pehlivan odur ki ! Başına gelen sıkıntılara karşı sabreder ve nefsine karşı galip gelir." buyurmuştur. Ancak şunu da unutmamalıyız ki Allah'u Teala (c.c) bizlere asla taşıyamayacağımız yük yüklemez. Bunu bizatihi Allah (c.c) Kur an ı Kerim de bildirmiştir. Öyleyse insanın özünde, fıtratında başına gelenleri taşıyacak güç vardır. Yeter ki biz bunun ve üzerimizde ki sıkıntıların Mevlamızın taktiri olduğunun bilincinde olalım. Belki de başımıza gelen sıkıntıların sonucunun hakkımızda hayırlara vesile olacağı ihtimali de unutmayarak, her sıkıntıya derman olan sabır ilacını kesinlikle elden bırakmayalım. "Rabbinin rızasına ermek için sabret." (Müddessir/ 7) ayeti kerimesine mazhar olma temennisiyle, Rabbim bizleri sabreden ve sabrı tavsiye eden kullarından eylesin.
 Vesselam...

Bakmadan Geçme