ÖNCE, İNSANLIĞI BİLMELİ İNSAN!..

Bahri Yıldızbaş yazdı

• 1998 yılı, bahçede çocuklarla oyun oynuyorum. Çiçeği burnunda memur hanım, koşa koşa yanıma geldi ve heyecanla “Milli Eğitim müdürü sizi arıyor” dedi. 

• Odama geçtim ve sekreteri bizi görüştürdü. Müdür bey ile biraz sohbet ettikten sonra, Babacan, adil ve çalışkan İbrahim Çamur müdürüm; 

“Bahriciğim, X…. okuldan sana bir eleman gönderiyorum. Müdür beyle tartışmışlar, bilgin olsun. Kolaylıklar diliyorum.” “Tamam, müdür bey.” dedikten bir saat sonra, açık olan kapıdan memur hanımla birlikte, uzun boylu, şaşkın ve isyan bakışlı bir genç ile birlikte içeri girdiler. Uzun uzun konuştuk.

• Muhabbet öykülere, duygusallığa ve şaşkınlığa bıraktı yerini. Uzun ve çok uzun. Yetiştirme yurdunda büyümüş, bir yıla yakın bir süre önce önce bir okula atanmış. Oradaki müdür, geç kalıyor diye dinlemedin istememiş ve başka bir okula göndermiş. Gittiği okulda da sözde idareciler ve müdür ile anlaşamamışlar, aslında anlayamamışlar ve olmaması gerekeni yapmış. Kendisine hakaret edilince, müdüre fiili harekette bulunmuş. Yurtlarda büyüyen ve devlet kurumlarında işe yerleşenlere “uyum eğitimleri” verilir. Bir ve gerekirse iki yıllık adaylık süreleri olur. Aksi taktirde, devlet memuru olamaz ve sokaklara gönderilebilirler. Sonra çıkan mevzuatla, formatör olduktan sonra Van ve Ankara’da, yetiştirme yurdundan gelen gençlere “uyum eğitimlerini” vermeye başladım. Hepsi ile abi kardeş, baba evlat olmuştuk. 

• Gelelim bizim R…’e. Öylesine temiz, yürekli ve sadık biri ki, anlatılmaz yaşanır. Sadece sevgi ve ilgi istediğini fark etmek yeterli. Kollarında kesiklerle, sabahlar geç kalmıyor. Akşama doğru geliyor. Konuşuyoruz, sohbet ediyoruz, babası olmadığı İçin o şefkati vermeye çalışıyorum. Derken, bir gün:

—  ‘R…, seninle bir anlaşma yapalım.” dedim. 

— “Olur müdürüm.” dedi. 


— “Çok geç kalıyorsun, artık ilaç kullanma.” 

— “Ne kullanayım?” deyince… 

• Bir kahkaha attım. Adam haklı. “Hop diye bir şey olur mu?” 

— “Sevgili R…., ilaçları bırakmak İçin, bir süre spor yap ve her gün yürü. 

— “ Olur müdürüm.” 

• Benim söylediğim hiç bir söze ‘hayır’ demiyor. Bana güvenmeye ve beni sevmeye başlamış. Sabah oldu, R…. yine yok. Hatta, hiç gelmedi. Cep telefonundan arıyoruz, kapalı. Bir gün sonra, öğleye doğru bahçe kapısında görününce, sanki oğlum askerden geliyor kadar sevindim. Sağlam gelmişti. 

— “Hoş geldin R…, ‘hasta falan değilsin değil mi?’ “Hayır müdürüm” dedi ve işini yapmaya gitti. Yemekten sonra çağırttım. 

— “Evladım, sen iyi misin ?” 

— “İyiyim müdürüm, o gün ilaç kullanmadım dört saat yürüdüm. Sızıp kalmışım.” Dürüstlük! 

— “Bir saat yürüseydin.” 

— “Yürü dediniz, az yürü demediniz ki.” deyince hem kahkaha attım, hem kızardım. 

• Derken, adaylık kalktı. R….‘i, okulda herkes sevdi, bizde onu çok sevdik. Sevilmeyecek birisi değildi ki… 

• Sözde müdürcüklerin, sürgün ettirdikleri, kavga ettikleri sevimli ve isyankar genç; öylesine vefalı, sadakatli ve yürekli çıktı Kİ. 

• Mesai saatleri dışında ve hafta sonları; yolda, caddede, okul maçlarında, törenlerde, stadda ve neredeyse her yerde, nefesini hissedip geriye dönüp baktığımda, R…. vardı. “Çocuğum, burada ne yapıyorsun?” diye sorduğumda, “Sen rahat ol müdürüm, her yerde seni takip ediyorum.

Gönüllü koruman olmuşum.” İlk sorduğumda, ağlamıştım. Bir daha da sormamış ve gelme diyememiştim. 

• Sürekli sorumluluk veriyor, kurumlara, valiliğe, milli eğitime, çarşıya arkadaşlarımın dükkanlarına gönderiyor, telefonlara baktırıyor, yazışmaları öğretiyor ve bazen de bizim eve gidiyorduk. Söz dinleyen sadakatli ve kafası çalışan bir gençti. Kendi memleketine tayin istedi, milli eğirim müdürü ile şartları zorlayarak, il dışı atamasını yaptırdık. Orada evlendi, memur oldu, gazetecilik ile birlikte, özel kaleme baktı. Sendika ve dernek başkanlığı yaptı. Şimdi ekmeğinin ve çocuklarının babası, güzel insan.

Van Rekabet Kurumu İlköğretim Okulu’nun açılış görevi bana verilmişti.  Açılışı, Rahmetli Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel yapmıştı. Açılıştan sonra, personelimle fotoğraf çektirmiştim. Albümdeki fotoğraflarda görünce, teşekkür İçin Whattsaptan O’na gönderdim.

Yazdıkları ile yine beni ağlattı.

Sevgi ve vicdan, insanım diyen herkeste bulunmalı. Anlayış, sabır, empati, adalet, eşit yaklaşım, merhamet ve güveni, her öğretmen barındırmalı. Bu özellikler ile birlikte, tüm eğitim müdürleri; babacan, can, cesur, nezaketli ve millet adına, devleti temsil etme ehliyetine sahip olmalıdırlar.

Bakmadan Geçme