Ömrünü tutamaz insan...

Ömrünü tutamaz insan, giden de yiten de ömürdür.
Tutamadığı gibi içinden de çıkamadığı durumlar vardır.
Kimi sade bir ömür yaşarken kiminin keşmekeş hayatları vardır.
 Bir ucundan tutturamazsın hayatın, öteki ucu da kaostur çıkamazsın.
x Bazen tırmanırsın, çıktığını zannedersin.
Oysa attığın adımlar boşadır, aynı yerde uğraşır, durursun.
Yaşamak için biriktirmek, biriktirdiklerini de tüketmek gerekir.
Tüketirken de aslında ömründen ve başından geçenleri savurursun.
 Öyle bir savrulur ki, uzak diyarlara kadar ulaşabilir sesin.
 Sessizliğinin çığlık olduğu zamanlardır bu hayatın içinden geçen.
Kim vurduysa gider göğsüne saplanır hançer.
Zulüm görür, riya görür, hayal görür insan, sonra da gördüklerine inanamaz.
Bazen şarkılar bile anlatır mısralarında duyduklarına inanamazsın.
Dedim ya hayat çok keşmekeştir. İçinden çıkılması çok zor anlar yaşatır insana.
Çıkamadıkça da, gömülürsün çoğu zaman ve dipsiz bir kuyunun içinde zannedersin kendini.
 Oysa en yüksek sıçrayışların, en diplerden geldiğini bilmelidir insan ki içinde büyüttüğü umudu ona ışıklı bir yol olsun.
 Bir umudu olmalı insanın, bir hayali, bir hedefi, bir ağacı olmalı, bir sevdası, bir dostu olmalı işte…
Hayatın engebeli yollarını aşmak için, giderken bile bir şeyler bırakmalı bu dünyaya.
Bir çocuk, bir eser, bir kitap, belki bir bina ama olmalı işte bir şeyler.
Bir söz, bir nasihat, bir iyilik, bir kan vermeli mesela…
Bir çocuk okutmalı, bir hastaya bakmalı, bir hayat kurtarmalı, birine yoldaş olmalı olmalı işte…
Böylece hayat tat verir insana. Çünkü uğruna bu dünyada kayda değer bir şeyler bırakmıştır.
Kitaptır bu kimi zaman, amel defterin kapanmaz sen olmasan da okur ve bilgilenir insanlık, faydalı olmaktır bu insanlığa.
Sultanlara bile kalmamış bu dünyada, hırsla varsıllaşmak neden ister ki insan.
Ömür gidiyor dedim ya, tutamıyor insan, giden ömrünün ardından, tükeniyor insan…
İşte 'O' sonu düşündüğün anlarda Yılmaz Odabaşı'nın o şiiri gelir aklıma;
Ey Hayat dersin!!!
Yaşam bir ıstaka; gelir vurur ömrünün coşkusuna...
Hani tutulur dilin, konuşamazsın…
Tırmandıkça yücelir dağlar…
Sen mağlupsun, sen ıssız ve kalbinde kuşların gömütlüğü; tutunamazsın!
Eloğlu sevdalardan dem tutar, aşk büyütür yıldızlardan;
Senin ise düşlerin yasak, dokunamazsın...
Birini sevmişsindir geçen yıllarda...
Açık bir yara gibidir hâlâ...
Hâlâ ne çok özlersin onu, ağlayamazsın…
Yolunda köprüler çürür…
Sesin, sessizlik sanki bir uğultuda…
Savurur hayat kül eyler seni, doğrulamazsın!
Yapayalnız bir ünlemsin, dünyayı ıslatan şu yağmurlarda…
Her şey çeker ve iter, anlatamazsın...
Yaşam bir ıstaki, gelir vurur işte ömrünün coşkusuna…
Sesinde çığlıklar boğulur ama bağıramazsın…
Sonra vakit erişir, toprak gülümser sana;
Upuzun bir ömrün ortasında…
Ne hayata ne ölüme, yakışamazsın…
Sevgiyle ilerleyin

Bakmadan Geçme