Günümüzde en tehlikeli durum insanın öfkesini kontrol edememesidir.
Öfke anı saniyelik bir patlama biçimidir. Temelinde çözülememiş sorunlar, oturulup konuşulamamış meseleler, sağlık nedenleri yatar.
Hayatın tecrübesinden geçenler bu anın kazasız belasız atlatılması için sabrı öğütler.
Her gün haberlere yansıyan kavgalar, yaralamalar ve öldürmeler anlık öfke patlamalarının ürünüdür.
Büyükler aklıselime, sabretmeye davet ederlerken, bu andan sıyrılacak kısa süreç için şeytana lanet edilmesini öğütlerler.
"Euzu billahi mineş şeytanir racim!" Duası bu durumlar için söylenir. Anlamı:
"Allah'a sığınmak, şeytandan uzaklaşmaktır."
La havle çekmekte inançsal yöntemlerden biri, ya sabır yerine geçen dilektir.
Sosyal bilimciler, psikologlar öfke anını yaşayan insanın derin soluklar almasını, en az yüze kadar içinden sayı sayılmasını önerir.
Yüksek tansiyon, şeker hastalığı çabuk öfkelenmeyi tetikleyen sağlık sorunlarıdır. Ayrıca ergenlik, menopoz ve andropoz dönemleri yaşayan insanlarda çabuk sinirlenip, öfke patlamasıyla karşı karşıya kalabilirler.
Yaralayan, küfreden ve hatta cana kıyanların sinirleri yatıştırıldığında: 
"Neden yaptın?" Sorusuna verdikleri yanıt:
"Bir anlık öfke! Pişmanım…"Sözleridir. Oysa sonuçta kırılmalar, yaralanmalar hatta ölümler, gönülden kopmalar ve birlikteliklerde çözülmeler vardır.
İnsan kaynaklarında yönetici olarak görev yapanlar, devlet yönetenler, aile reisleri tüm bu bilgileri bilmek ve ona göre davranmak zorundadırlar.
Hani derler ya…
Bazen öfkelenin karşısında sessiz kalmak en akılcı tavırdır. Bu söz çok doğrudur. Bu başarıldığında öfkesine mağlup olanın sinirleri yatışabilir ve ardından pişmanlıkla beraber özür gelebilir. Ve öyle insanlar vardır ki yaratılışlarına öfke hâkimdir. Onlara karşı yapılacak tek akılcı davranış biçimi suyuna gitmek, hoş görmek ama mutlaka iyi halinde yapıcı eleştiri yapmaktır.
Geleneklerimiz ve değerlerimiz arasında önemli yer alan özür dilemeyi büyüklük sayan alışkanlık; çoğu zaman kırılan kalplerin, yaralanan gönüllerin en iyileştirici merhemi yerine geçer. Bu alışkanlığı sürdüren toplumlarda kan davası diye bir olgu bulunmaz.
Kırk derecesinin üzerinde sıcakların yaşandığı sıcak ve kavuran yaz günlerini yaşıyoruz.
Aile içinde, sokakta, caddede, alışveriş merkezlerinde, trafikte sabrımızı sonsuz kılar, hoşgörüye sığınırsak ve varsa sağlık sorunlarımız çözüme kavuşturursak inanıyorum ki öfke patlamaları yaşamaz tam aksine sabrımızı da bu güzellikler içine katarsak öfke kontrolünü yapabiliriz.
Bakınız Yunus Emre ne güzel sesleniyor o doyumsuz dizeleriyle:
Bir Kez Gönül Yıktın İse
Bir kez gönül yıktın ise 
Bu kıldığın namaz değil 
Yetmiş iki millet dahi 
Elin yüzün yumaz değil 
Bir gönülü yaptın ise 
Er eteğin tuttun ise 
Bir kez hayır ettin ise 
Binde bir ise az değil 
Yol odur ki doğru vara 
Göz odur ki Hak'kı göre 
Er odur alçakta dura 
Yüceden bakan göz değil 
Erden sana nazar ola 
İçin dışın pür nur ola 
Beli kurtulmuştan ola 
Şol kişi kim gammaz değil 
Yunus bu sözleri çatar 
Sanki balı yağa katar 
Halka matahların satar 
Yükü gevherdir tuz değil 
 
                     
                     
                     
                     
                    