NEME LAZIM, BE SULTANIM !!

Bahri Yıldızbaş yazdı...

Kanuni Sultan Süleyman, en yüksek duruma getirmiş olduğu devletinin akıbetini hayal eder, “günün birinde Osmanoğulları da inişe geçer, çökmeye yüz tutar mı?” diye derin derin düşünmeye başlar.

Bu gibi soruları, çoğu zaman süt kardeşi meşhur alim Yahya Efendi ‘ye sorduğundan, bunu da sormaya niyet eder. Güzel bir hatla yazdığı mektubu, keşfine inandığı Yahya Efendiye gönderir.

— “Sen, ilahi sırlara vakıfsın. Kerem eyle de, bizi aydınlat. Bir devlet, hangi halde çöker? Osmanoğulları’nın akıbeti, nasıl olur? Bir gün olurda, izmihlale uğrar mı?” şeklinde mektubunu gönderir.

Güzel bir hatla yazılmış mektubu okuyan Yahya Efendinin cevabı, bir bakıma çok kısa, bir bakıma içinden çıkılmaz bir hal alır:

“Neme lazım, be Sultanım!”

Topkapı Sarayında bu cevabı hayretle okuyan Sultan, bir mana veremez.. Yahya efendi gibi bir zatın, böylesine basit bir cevapla işi geçiştireceğini pek düşünmez. Söylenmeye başlar:

— “Acaba, bilmediğimiz bir mana mı vardır bu cevapta?” Nihayet kalkar, Yahya Efendinin Beşiktaş’taki dergahına gelir, sitem dolu sorusunu tekrar sorar:

— “Ağabey ne olur, mektubuma cevap ver. Bizi geçiştirme, soruyu ciddiye al !”

*** Yahya efendi duraklar:

“Sultanım, sizin sorunuzu ciddiye almamak kabil mi? Ben sorunuzun üzerine iyice düşündüm ve kanaatimi de açıkça arz etmiştim.”

— “İyi ama, bu cevaptan bir şey anlamadım. Sadece, “neme lazım, be sultanım” demişsiniz. Sanki beni böyle işlere karıştırma, der gibi bir anlam çıkarıyorum.”

“Sultanım! Bir devlette zulüm yayılsa, haksızlık şayi olsa, işitenler ‘de neme lazım’ deyip uzaklaşsalar, sonra koyunları kurtlar değil de çobanlar yese, bilenler bunu söylemeyip sussa. Fakirlerin, muhtaçların, yoksulların, kimsesizlerin, feryadı göklere çıksa da bunu da taşlardan başkası işitmese, işte o zaman devletin sonu görünür. Böyle durumlardan sonra devletin hazinesi boşalır, halkın itimat ve hürmeti sarsılır. Asayişe itaat hissi gider, halkta hürmet duygusu yok olur. Çöküş ve izmihlal de böylece mukadder hale gelir….”

Bunları dinlerken ağlamaya başlayan koca sultan, söyleneni başını sallayarak tasdik eder, sonra da kendisini böyle ikaz eden bir alime memleketinin sahip olduğu için Allah’a şükreder, bu türlü ikazlardan geri kalmaması için tembihte bulunarak oradan ayrılır…

***

Notlarımda olan bu mektup, iki üç gündür kafamı şişiren ve beni huzursuz eden konulardan dolayı aklıma geldi de, öyle paylaştım.

— 6 yaşındaki kız çocukları, yeni evlendirilmiyor. 2003-2012 “Haydi Kızlar Okula” kampanyasını yürüttüğümüz yıllarda, bu konuları tüm açıklığıyla yazılı ve görsel medyaya taşıdığımızda, tehditler almıştık ve kimse bize sahip çıkmamıştı. Raporlar bakanlıkta. Meydan çakallara kalınca, koyunlar dere atlayamaz. Bu kızımız şikayetçi olmasaydı, atıp tutanlar ve sosyal medyada boy gösterenler neredeydi?

— Yani; “Bu memlekette, ilkokul çağındaki binlerce çocuk evlendiriliyor ve istismar ediliyor. Biraz büyüyünce de, anne oluyorlar. ‘Çocuk büyüten, çocuklar.’ Ve hepimiz suskunuz, ta ki bir şikayet oluncaya kadar.

Eğitimde, ekonomide, dahiliye ve hariciyedeki karmaşada, adalet bakanının ‘keşke övmez olaydım, adil olmayan karar benim konum DEĞİL eski bir konu’, içişleri bakanın ve kocaman yardımcının mafya liderleri ile fotoğraflarına  ‘isteğim dışı’ diye cevap verip gırgır geçmeleri, TÜİK’e göte %’de 85-90, gerçekte çoğu ürünlerde %’de 300 artış varken, gurup başkanının TBMM’de et fiyatlarının düştüğünü söylemesi ve en sonunda çevre bakanın ‘poşete zam yapmadık, hala 25 kuruş’ gibi, kahvedeki insanların konuşmadığı, konuşanlarında sonradan sıkıldığı cümlelerle ülke yönetmelerinden dolayı, Sultan Süleyman’ın mektubunu sekiz yıl sonra, yeniden  paylaşmayı uygun gördüm.

Devlet yönetenlerin; devlet ve aile terbiyeleri, bilgileri, tecrübeleri, nezaketleri, güvenilirlikleriyle birlikte, konuşmaları ciddi ve kararları adil olmalıdır.

Yönetenlere ve yöneticilere; Sultan Süleyman’ın mektubu İLE birlikte, ABD Kurucu Başkanı George Washington’un, General Georgia’ya yazdığı mektubu ve rahmetli Süleyman Demirel’in üç mektubunu okumalarını tavsiye ediyorum.

Emektar emekli, hem okur, hem söyler ve hem tarafsız yazar muallim.

Not: 500 yıl önce yazılmış bu mektup, Osmanlı arşivlerinde yer almaktadır.

 

Bakmadan Geçme