Mutlu aşkın sırları (2)

İnsanlar arasındaki fiziksel yakınlık ve tutum benzerliği dostluk ilişkilerini olumlu yönde etkiliyor. Hayatınızdaki insanın en yakın dostunuz olduğunu düşünecek olursak, sevgililerinizi gözünüzün önünden geçirip, sizin için durumun ne olduğuna bakmakta fayda var! "ÇOCUKLUKTA OLUŞTURDUĞUMUZ BAĞLANMA STİLİ ROMANTİK İLİŞKİLERDE VE DAHA SONRASINDA DA EVLİLİKLERDE NASIL ETKİLİ OLABİLMEKTEDİR? " Bu sorunun cevabını ancak birden fazla mekanizmayı açıklayarak verebiliriz. Öncelikle, güvenli bağlanma stili kişinin kendisini karşısındakine daha çok açmasına, paylaşmasına, onunla daha yakınlaşma arzusuna sahip olmasına; bunun da daha güvenilir, yakın ve tatminkar bir ilişkiye neden olduğunu söyleyebiliriz. Bağlanma stili ile olumlu ve olumsuz duyguları ifade etme arasında da bir ilişki olduğunu biliyoruz. Güvenli bağlanma stiline sahip kişiler olumsuz duygularından ziyade, daha olumlu ve duruma daha uygun duyguları paylaşmaktadırlar ki bu da beraberinde daha tatminkar bir ilişkiyi getirmektedir. Bunun dışında, yine güvenli bağlanma stiline sahip yetişkinler karşılarındakinin davranışlarını daha destekleyici olarak görme eğilimindedirler. Ayrıca, kişinin samimiyet derecesi, kişinin kendisine ait düşünce, duygu ve umutlarını paylaşmasının yakın ilişkilerde etkili olduğu görülmektedir. Daha doyurucu ve tatminkar ilişkiler yaşadıkları bilinmektedir. Romantik ilişki ve evliliklerin sürekli ve tatminkar oluşu kişinin duygularını yönetebilmesi bağlanma stili ile ilişkilidir. Çocukluk döneminde tıpkı romantik ilişkilerde ve evliliklerde olduğu gibi üç grup davranış hem çocuklar hem de yetişkinler için tehdit oluşturmaktadır. Tehdit oluşturan ilk grup açlık, yorgunluk ve hastalıktır. Kişi için zorluk yaratan bir başka grup davranış ise çocuklukta annenin/ bakıcının, yetişkinlikte de eşin reddedici tutumu, orada bulunmaması, terk etmesi veya yeterince dikkatli olmamasıdır. Yine tehdit oluşturan üçüncü grup ise, çevredeki değişiklikler ile ilgili olan alarm durumlarıdır. Arkadaşların kişiyi eleştirmesi veya bir sosyal çevreden dışlanmışlık duygusu gibi. Tüm bu durumlar bir çocukta olduğu kadar bir yetişkinde de yaşamsal bir kaygıya neden olur. Yetişkinlerin bir yakın ilişkide de evlilikte bu tür sorunlar yaşadığında duygularını yönetebilmeleri, eşlerinden yakınlık ve destek isteme veya istememe davranışları bu çerçevede değerlendirilebilir. GÜVENLİ İLİŞKİ; kişi kaygılı olan eşini sakinleştirir, onunla yakınlık kurar, yani ona istediği desteği sağlar. Bu da kişinin kaygısını azaltır ve ilerisi için farklı kaygı yaratacak durumlar ile daha kolay başa çıkabilmesine neden olacak bir güven duymasına neden olur. KAÇINAN İLİŞKİ; kaygılı kişi yakınlık ve destek aradığı zaman karşı taraf bu ihtiyaca cevap vermez. Yani karşı taraf kaygılı eşi desteklemek veya rahatlatmak için bir şey yapmaz. Bu durumda kaygılı olan taraf zamanla kaygısını bastırma yolunu seçer ve duygusal olarak bu eşe ve ilişkiye olan yatırımını keser. KAYGILI/KARARSIZ İLİŞKİ; kaygılı kişi karşı taraftan istediği destek ve yakınlığı görmez fakat bu durumda kişi bu yakınlığı, temas ve desteği alabilmek için fazlasıyla ısrarcı davranır. Bu kişiler kaygılarını azaltabilmek için tüm dikkat ve enerjilerini bağlandıkları kişiye yönlendirirler. Bu aşırı obsesif ilgi karşı tarafın onları neredeyse reddetmelerine neden olur. Kişiler eşlerini ya aynı özellikte bağlanma stilleri olan kişilerden ya da ''tamamlayıcı'' özellikteki bağlanma stillerine sahip kişilerden seçiyorlar. Yeni evli 322 çiftle yapılan bir araştırmada, kaçınan ya da kaygılı /kararsız bağlanma stili olan bireylerin yine kendileri gibi kaçınan ya da kaygılı/kararsız bireylerle evlendikleri görülmüştür. Bağlanma stili ne olursa olsun tüm kadın ve erkeklerin güvenli bağlanma stiline sahip bireylerle evlenmeyi tercih ettikleri görülmüştür. Bu durum, insanın ne olursa olsun eninde sonunda kendisine onu tehlikelerden koruyacak ve de çevresini keşfetmesinde ona yardımcı olarak ''güvenli bir liman'' arayışında olacağını göstermektedir.

Bakmadan Geçme