MUHTAÇLIĞIMIZI ARZ ETTİĞİMİZ

Mustafa M. Atilla yazdı...

Çok insan kaderini yaşamaya başladığında içinde yaşadığı; kader dediğimiz hem kendi hemde dünyanın kaderi hakkında daha son noktayı zihninde oluşturamamış veya yanlış oluşturmuş birçok kişi olduğunu görüyorum. Nasıl yani?! Kader dendiği zaman akıllara, ezelden süregelen yanlış bilgi silsilesinde yer alan, çizilmiş bir hayat, çizilmiş bir dünya hikayesi geliyor. Hikayesi tamam fakat çizilmesi yanlış olan düşüncenin kaderinde rol alan ayrı ayrı düşüncelerin setindeki aktörleriyiz,Hepimiz.

Bir tv programı izliyorum, kader üzerine konuşmacı ve program düzenleyicisi; onlarca dakika kader konusunu, fikirleri ile anlayabildikleri oranda seyircilerine karşılıklı anlatmaya çalışıyorlardı. Bir kısmı gerçeği dolaylı yoldan yansıtıyordu; fakat işin özünü bir türlü kısa ve öz olarak ortaya koyamadaklarını,seyircinin anlayabileceği açıklamaları oluşturamadıklarını, ilerleyen saatte son noktayı koyarlar ümidi ile uzun süre o programın akışını zihnime kaydettim, ama maalesef bir türlü aradığım birkaç kelimeden oluşan cümleyi kuramadılar.

Aradığım kader konusunda ki cumle şu! KADER; dünyanın ve kendimizin kaderini çizmeyi biz insanlara bırakmış olan Allah, bizlerin dünya üzerinde yapacağımız, hem dünya için hemde kendimiz için her şeyin habercisi olduğu, bilgisinin olduğu,bildiği her şeyin adın da kader koyduğudur. Yani tek kelimeyle bildiği şeyin adıdır kader. bunu böyle bilmek işin aslını kavrayabilmektir.

Alın yazısı,kaçınılmaz olan kötü ve iyi talih, önceden ve değişmez bir biçimde belirlenmiş olay ve yaşam akışı, kaçınılmaz davranış ve düşünceler, yazmışta gerçekleşti, bu benim kaderimmiş meğer, buna benzer düşünceler bu konuyu tamı tamına anlayamamış olduğumuzu gösterir.

Bu konuyu neden yazdım; çünkü kader konusu hem çok önemli hemde yaşamımızın her karesinde ki aklın suçunu kadere atılmayacağını anlatmaya çalışan, benimde kavradığım din konusunda bilirkişiliği üstlenen insanlarında vardıkları son noktayı okurlarıma anlatmayı,ayrıca çoğu kişideki yerleşik yanlış düşünceyi zihinden silmek ve düzenlemek içindir.

Mütemadiyen yazılıp çizildiği halde ,hala kaderimiz ne yapalım,kaderimizse çekeriz, kaderimiz böyleymiş, kaderden yana hiç şansım olmadı,kaderimin bir oyunu, kaderimin cilvesi bu, söylemi dillerden hiç mi hiç düşmüyor.

KADER; biz insanoğlunun dünyaya gelişinden, dünyadan gidişine kadar olan zamanın her anında yaptığımız,yapacaklarımız,düşündüklerimiz, ibadetlerimiz, faydalarımız,zararlarımız, çalışmalarımız,icatlarımız,hayırlarımız,kötülüklerimiz,iyiliklerimiz, yedirip verdiklerimiz,dualarımız, yaşam biçimimiz, aklımıza neler geliyor sa her şeyin; insanın kendi elinden olacağı,Allahın bunu yazmadığı, yaptırmadığı, fakat bildiği levhi mahfuzda toplayıp sorguda soracaklarının açıklamasının ve şahitliğinin de yine insanın kendi uzuvlarının olacağı; kesin hesap gününün konu başlığını oluşturur daima.

Eğer destekleyici bir açıklama gerekirse,inananlar için söylüyorum: kaderi Allah çizseydi veya yazsaydı hesap günü karşısına çıktığımızda sırıtır onun hesabı karşısında benim kaderimi sen yazmadın mı,sen çizmedin mi diye cevabımızı hazır eder,nasıl temize çıkarız diye daha dünyada iken sınavı kazanma kurgusu yaparmıydık!! yapardık. ne yaptığını bilen Allah, o fırsatı bize malesef tanımamıştır. çünkü biz insanlar bahane oluşturmada, suçu başkasına yüklemede özel yaratıldık sanki.

Kurguladığımız yaşamı veya yaşam tarzımızı, yaşayacağımız yeri, kuracağımız yuvayı, ekmek kapısını, seçimlerimizi, tercihlerimizi vs kendimizin yapması kadar doğal hiçbir şey yoktur; fakat bunları yaparken hem bu dünyayı hemde öbür alemi düşünerek,birlikte yürüttüğümüz zaman mükemmel bir kurguyu yapmış oluruz.

İşin en önemli tarafına; kurgu boyutunun kapıları, yarattığı hesaba tabi olacaklara açık olan, yardımda asla gecikmeyen, yardımı esirgemeyen alemlerin yaratıcısına sırtımızı yasladığımız zaman, yani! tüm kurgularımızın, yardımında duaları devreye soktuğumuz zaman, önü,ileriyi,geleceği bilen rabbimiz o iş konusunda yazılmamış kaderde,O, o zaman ortağımız olur. Yine; yani ancak yardım istediğimiz, MUHTAÇLIĞIMIZI ARZ ETTİĞİMİZ zaman dilerse uygunluğuna göre kadere müdahale edebilir.Bu benim naçizane görüşümdür.

Değerli okurlarım arasında bilhassa gençlerin kulağına küpe olarak takmak istediğim bu konuyu, inandığım, mantığımın yol gösterisi sayesinde oluşturduğum, şahsi düşüncemi yazdım. Nokta atışı da yapmak istediğim bu konuyu altmış yıllık ömrümün süzgecinden geçirip faydam olur diye yanlış bilenlere düzeltme mahiyetinde tuşlara basıyorum.

Altın değerinde olan,yaşamınızın seyrinde çok çok dikkate almanızı istediğim, her şeyde olduğu gibi, kader konusunda da ALLAH’IN kaderimizdeki müdahalesine sebep olacak birkaç ışığından (Nurundan) en önemlisi anne duasının alınmasıdır sevgili gençler. Annelerin de çocuklarına ayrım yapmadan dua yapmayı, kendilerine alışkanlık haline getirmeleri müdahaleye yön vericidir.

Müdahalede esirgemediği yardımlardan; Kutsal bayram namazları akabinde yapacağımız dualar, şahitli sabah namazı duaları, hasta ve yaşlı ziyaretleri, zekat ve sadakalar, vicdan ve merhamete yoğunlaşmak.

Yine; insanoğlunun talebi ile müdahaleye sebebiyet verebilecek konulardan önemli olanlarından biri; Ona sığınarak evlilik, yuva kurma düşüncesi. Bu yuvayıda kurarken ev yapma,ev alabilme, hani derler evlenenle, ev yapana ALLAH yardım eder, işte tecrübeye dayalı bu söylem, yeterki kafanda oluştur ve sığın.

Kurulacak bu yuvanın meyvesinin tohumunu atarken de isminin anılması (Bismillahirrahmanirrahim) denmesi,kaderin sıfır noktası başlangıç noktasıdır bu düşünce.

KADER tarlasına duasız,içkili atılacak her tohum istenilen başağı oluşturamadığından verimin kalitesiz olacağını yine arz ediyor rabbimiz bize. Başak büyür fakat daha sonra rüzgarlarla sağa sola savrulur,suyunu kaybeder… Geçer gider.

Her sabah uyandığımızda başlar oluşturduğumuz kaderimiz; ilmiyle sağımızda solumuzda iki yükü olmayan melekle başlarız güne, ara ara fısıldarlar müdahale için kulağımıza, doğru değil, yavaşla, yeme bu kul hakkını, biriktirme başına bela olacak malı mülkü,ömrünü iyi yolda tüket, eziyet etme,bu helal bu haram, yükselme, böbürlenme, küçümseme hiç bir yaratılmışı, ve bunun gibi onlarca binlerce kaderin çerezlerini.

Ama biz insanoğlu, nefsimizin esiri olarak ne ilahi emirleri nede meleklerin kayda geçmeden önce bize fısıldadığı fısıltıyı ne duyarız ne de dikkate alırız. YAŞARIZ ÖMRÜMÜZÜ. Nerde inceyse orda kopsun misali gibi.

 

Bakmadan Geçme