ŞİMDİ
SONGÜL ALTINKAYNAK - GÜLVANİ
Yıkılmaz dağ idim ben de bir zaman
Komalıktan beter hastayım şimdi
Olurdum herkesin derdine derman
Feleğe darılmış yastayım şimdi
Kötü gidişata verilse ayar
Canımdan daha çok ihtiyacım var
Müjdelensem olacağım bahtiyar
Yollardan gelecek sesteyim şimdi
Gerdikçe sabrımı en acı gerçek
Artınca günbegün sırtımda şelek
Yüklenince bütün gücüyle felek
İşkence çekmede ustayım şimdi
Vuslat kokusunu alamayınca
Düşlerden düşlere dalamayınca
Mahur makamından çalamayınca
Hüzzam makamında besteyim şimdi
Kader yarasını saramaz oldum
Bir metre önümü göremez oldum
Gönül dağlarında duramaz oldum
Dumanlı dağlarda sisteyim şimdi
Çalmıyor kapımı huzurdan paylar
Mühür vurur söze dile kolaylar
Yüzüme gülmüyor haftalar aylar
Gülvani dertlerle danstayım şimdi
EYLÜLLER OLA
İZZET IRMAK
Gökyüzünün gözyaşı mevsimidir belki de. Eylül... Hayatın bütün notaları ile yüreğimizde unutulmuş bir şarkı gibi dolaştığı ay. Bir yaprak düşmesi sessizliği yahut içimizde kopan bir fırtına gibi… Sevmenin de, susmanın da en doğru mevsimidir eylül.
Bazen bir sonbahar akşamında, yer fıstığı renginde bir yaprağın tenimize değdiği anda başlar kelebekler uçuşmaya. Büyük sözlerle değil, anlamlı bir bakışın taşıdığı küçük bir gülümsemeyle büyür. Ve biz insanız; kırılırız, severiz, özleriz… Sonra yine severiz.
Çünkü sevmenin en güzel hali, bazen de kuş seslerine eşlik eden sessiz bekleyişlerdir.
Eylül der ki; bazı insanlar hayatımıza bir sonbahar güneşi gibi doğar. Ne kavurucu yaz güneşi gibi yakar, ne de kış soğuğu gibi üşütür. Sadece içimizi ılıklaştırır, bir bardak çayın buğusu gibi. Biz o buğunun ardında hem kendimizi hem de kendi aynamızdan gönlümüzdekini yeniden görürüz.
İnsan olmak, işte tam da budur: Severken kırılmak, kırılırken sevmeye devam etmek.Bir dostun gülümsemesinde teselli bulmak, bir sevgilinin sessizliğinde bile umut aramak.
Eylül sevginin de, dostluğun da, insan olmanın da en güzel mevsimidir. Bazen bir vedadır, bazen de yepyeni bir başlangıç. Biz her seferinde, sararan yaprakların altında, gönlümüzü yeniden toprağa ekeriz. Büyük bir umutla, tedirgin bir bekleyişle.
Hayat, her sonbahardan sonra, yeni bir ilkbaharı saklar mı içinde bilinmez; ama sıradaki kış mevsimine hazır olmak, tatlı bir sıcaklık vaat eder. Eylül belki de bunun uyarıcısıdır.
Eylüller ola...
YETER Kİ ŞÜKRET
HAVVA KESKİN
Her zaman tabiatın yeşil olsaydı rengi,
Bulunur muydu acep cihanda onun dengi,
Yaradan onun ile kurmuş bütün ahengi,
Bütün renkler güzelde sen yeşilden hiç şaşma,
Âlimlik taslıyorsun fazla haddini aşma.
Sevinci ne bilirdik hüzünlü yaşamadan,
Düz yola kavuşulmaz bayırı aşamadan,
İnsanlar yaşayamaz bendinden taşamadan,
Bütün bunlar insana verilen bir alamet,
Şükretmesini öğren Allah verir selamet.
Dallar uzanmasaydı ağaç neye yarardı,
Dili olmasa kulun neyi nasıl sorardı,
Mecnunu olmasaydı Leyla’yı kim sarardı,
Gurbet ellerde bile elbet vardır bir yaren,
Dediklerimi düşün zaten yok başka çaren.
Havva der ki arkadaş yürü Allah yolunda,
Yüzünde gülümseme tatlı sözler dilinde,
Aslında mutlu olmak biz insanın elinde,
Hayat bir sınav ise bizce önemli zaman,
Bizleri biz ediyor içimizde ki iman.
DİLİM
NURULLAH ÖZDEMİR
Evvel baldan tatlı kelam dökerdi
Lal oldu konuşmaz yoruldu dilim
Kavrulan çöllere nergis ekerdi
Gülşene şeydâya kırıldı dilim
Mest-i elest idi nûr-i cemâle
Yandı ataşına erdi kemale
Bülbül hicapkârdı onda ki hâle
Dikenli kundağa sarıldı dilim
Kâğıt yoldaşıydı kalem sırdaşı
Uçkun mısraların mahir nakkaşı
Hece çocuğuydu şiir gardaşı
Sinsice sırtından vuruldu dilim
Ateş buz tutardı sular yanardı
Kalpler delinirdi akıl kanardı
Taşlar lisan için ona banardı
Sessiz bir çığlığa gömüldü dilim
Hayâl girdabında döndü semâha
Bir deva dilendi durdu penâha
Anladım sükûtun bitmeyen âha
Sefil Narmânî'ye darıldı dilim
18 Mart 2017
EDEP YÖRESİ
SİBEL ORCAN
Özünde doğruyu bulan birinin
Hak yolunda sabrı, töresi olur.
Aşkın deryasına dalan birinin
Kâbe’si kalp, edep yöresi olur.
Nefsini susturan yumar gözünü,
Kalbin aynasında görür yüzünü.
Hakk’a teslim eden her bir sözünü
Tevekkül kapısı, çaresi olur.
Zaman öğütürken ömür taşını,
Her adımda siler benlik yaşını.
Dost ağzından duysa bir yanlışını,
Gönül terazisi doğrusu olur.
Tevazu yürekte saklı bir sırdır,
Çözmeyi bilene hikmeti vardır.
Aşkla yürüyenin yükü ağırdır,
Sevdayla yoğrulan yâresi olur.
Hakikat tatlıdır, çilesi acı,
Bir yetim sevmeden olunmaz hacı.
Yeşerse de her gün hayat ağacı,
Yaşam, iki nefes süresi olur.
01.07.2025-Manavgat/Antalya
İSTERDİM
DEMET AKYÜREK
ŞİİRLERİN PERİSİ
Yüreğimdeki kalp kırıklarını,
Kaldırıp atmak isterdim.
Yılların yorgunluklarıyla birlikte
Sonsuzluğa bırakmak isterdim.
Öyle çok, öyle çok isterdim ki
Artık huzurla uyumayı:
Kararlarda bikarar olmayı:
Yolları yakın, gecelerde sabah olmayı isterdim.
Hangi zamanlar olmadı ki
Acımasın yüreğim.
Yüreğinde kanayan yaraları,
Kalp otağında biriktirdiğin acıları,
Sonsuz boşluklarda yok olmasını,
Nasıl istedim.
Soğuk rüzgarların, artık bana doğru esmemesini,
Yağmurların artık beni de ıslatmasını,
Ne çok isterdim, yüreğim ne çok isterdim.
Ne çok isterdim, yaşanan acıların yaşanmamasını,
Hayatlardan, keşkeleri çıkarmayı,
Umutların bir yağmur olup üzerimize yağmasını,
Çok geç mi kalmışız yüreğim?
Çok mu geç?
Dualarımızı Rabbime, kuş kanadıyla göndermişiz.
Çok mu geç kalmış ,o kuş bilmiyorum?
Yoksa, daha vaktimi gelmemişti huzurların?
Bizler mi kıymet bilemedik yoksa.
Bizler sadece ağladık ta dimdik mi duramadık?
Biz bu hayatı taşıyamadık mı yüreğim ,taşıyamadık mı?
Çareler bulamadık mı ,yoksa çare olamadık mı?
Hüzünleri sonsuzluğa bırakamadık mı?
Cesur mu olamadık, bu hayatta?
Yüreğimiz için yaşayamadık mı?
Hep incittiler mi seni yüreğim?
Ömrünün taşlı yollarında...
O kadar isterdim ki!
Bitirmeyi artık bitirmeyi acıları...
Kaç vurgunlar olacak hayatında?
Daha kaç kurşun saplanacak, bu yorgun yüreğine?
Yeter diyecek mi, bu hayat artık?
Yeter, artık bitsin bu yorgunluklar!
Yeniden kalkmayı becerebilecek mi?
Bu yorgun yürek, becerebilecek mi?
Öyle çok isterdim ki, yüreğim öyle çok,
Biriktirdiğim acıları defnetmek isterdim.
Mevtlerin mevta olduğu, o yorgun yüreğime,
Kapıların aralanmasını isterdim, güzelliklere...
Daha gidecek çok yolumuzun olmasını isterdim, be yüreğim,
Sonsuz mutlulukların doğmasını isterdim,
Yorgun yüreklere ...
CENNET GÜLÜ GİBİ
BAKİ ORTAK
Göz göze gelince dünya susardı
Cennet gülü gibi sen aşk kokardın
Gülüşün içimde gonca açardı
Cennet gülü gibi güzel kokardın
Sana her bakışta kalbim titrerdi
İçimde bin yıllık sızı bitmezdi
Bir tek gülüşüne ömrüm yetmezdi
Cennet gülü gibi güzel kokardın
Bir ömür adını kalbe yazardım
Her dem hayalinle mest olup vardım
Sen yoksan içimde yangın azardım
Cennet gülü gibi güzel kokardın
Gönlümde aşkına kuşlar uçardı
Sensiz her nefeste hicran biçardı
Dudakta sevdanın ismi geçerdi
Cennet gülü gibi güzel kokardın
Sensiz gecelerde gamla çökerdim
Adını andıkça içten dökerdim
Bu sözleri yazan Kul Ortak derdim
Cennet gülü gibi güzel kokardın
SEN KİMSİN Kİ?
SEMANUR DİLEK - DİVANE
Takkemi önüme koydum düşündüm
Aklımı fikrimden soydum,düşündüm
Kalbi o soruyla oydum,düşündüm
"Sen kimsin" ki aşk umarsın rüyada
Sana mı kaldı aşk koca dünyada.
***
Döndüm, döndüm kavga ettim yastıkla,
"Biz kaderle neden sebep küstük"le
Derdime sarıldım yeniden sıdkla
Mucizeler gerçek olmaz riyada
Sana mı kaldı aşk koca dünyada.
**
Yedi kat sevdanın en alt katına
Razıydım ayağım bassam sathına
O altın kanatlı vuslat atına
Binip gitti herkes ,bir sen piyade
Sana mı kaldı aşk koca dünyada
**
Sevda diye sarıldığın boş çıktı
Merhametli zannettiğin taş çıktı
Ah DİVANE'm dört mevsimin kış çıktı.
Derdin ağır, hasret ondan ziyade
Sana mı kaldı aşk koca dünyada…
Bakmadan Geçme




