Mavi Şehrin Kalemleri

Mavi Şehrin Kalemleri

ADIMIZ ÇOCUKTU

İSMET BOZKURT (DİLSİZ KALEM)

Dört mevsim çocuktuk dünyaya inat

Rengarenk yüzümüz çiçek açardık

Süzülür göklere açardık kanat

Yorulmak bilmezdik dağlar aşardık. 

 

Anamız dikerdi kilimden heybe

Çalardık gizlice bağlardan meyve

Memiş emmi söver hayde be hayde

Korkup ardımıza bakmaz koşardık. 

 

Bacağımız çemrer geçerdik çaydan

Çıtırgaç yakardık firik buğdaydan

Harmandan kalkardık ancak bir aydan

Oyunda kağnıya eşek koşardık. 

 

Televizyon yoktu savaş bilmezdik

Kardeşi can bilir düşman olmazdık

Uzak yollar yürür bir an yılmazdık

Çocukça sevinir oynar coşardık. 

 

Şimdi bilmez olduk oynamasını

Derin suya girip boylamasını

Düğünde bayramda toylamasını

Aynı yaşta kalmak için yaşardık. 

Mavi Şehrin Kalemleri

VAR OLMANIN AĞRISI 

BİLGİ ŞAKAR - EĞİTİMCİ ŞAİR YAZAR

Şu koskoca dünya şu masmavi gökyüzü,

İçime çektiğim hayat veren hava ,

Bağırarak onların sözcüsü olmamı istiyorlar.

 

Ben mi ben konuşmayı yeni öğrenmiş gibiyim

Yüzlerce kitabı okuyup noktalasam da

Bunca güzelliği bunca ahenk ve düzeni

Anlatacak kadar kelime haznem yok benim.

 

Bir ağaca bakıp bulutun toprağın güneşin emeğini görsem de

Sığ kelimelerle anlatmam imkansız. 

 

O muazzam gücün karşısında saygıyla eğilirken, 

Kafamdaki düşünceler ve kalbimde büyüyen düşler ürperiyor.

Her koku her renk her desen her çizgi  bütünlüğü temsil ediyor.

 

Kafam yığınla anlamlı cümleyle dolup taşarken,

Dilimdeki sözlerle boğuluyorum.

İçim aleve kesmişken donuk bir düş kırıklığı kesiyor zamanın ellerini.

 

Ve ben evrendeki milyonlarca canlıdan sadece biriyim,

Bütün hücrelerimde var olmanın keskin ağrısını duyuyorum.

Mavi Şehrin Kalemleri

TUT/KAL

ŞÜKRAN GÜNEŞ

Ey deli rüzgâr, es !

Es, doldur iliklerimin yelkenlerini

Şişir, götür beni 

Senli benli aşk ülkesinin meskenine

Gecem gündüze döner 

İçimin yangınını yağmurunla sula,

Ferahlayayım...

 

Açtırırsın kalbime beş vakitte

Gökkuşağının yedi rengini birden

Boya karamı ak sevdanla

Giydir üzerime yedi renkli bir fistan

Busenle özgür kalsın

İki kaşım arası yıllanmış hüzünler

Muradımsın de bana

Mutluluktan bayılayım ...

 

Soğuk iklimlerde demir attığım limanında 

Yıllardan kalma buzullarımı çöz

Her bir damlanda 

Çevirirsin bin acımı tatlıya

Sana müteşekkir olurum sevgili

En çok ta bundan

Aşkın sarhoşluğuna kapılıp

Hiç ayılmayalım...

 

Hayat ver

Dokunuşunla titreyen saç tellerime 

Göbek adım güneşten, 

Adım aşktan , 

Soyadım damardan olsun katrelensin sevinçlerim

Saadetten

Uyanmayayım bu aşk uykusundan

İnim inim inleyeyim aşk nağmelerinle

Ellerin yanaklarımda konuşlansın

Kördüğüm olalım aynı tende 

Bir deri içinde biçim alalım

Tek yürek, tek beden

Hiç ayrılmayalım..

 

Kapanmasın aman ellerim yüzüme!

Oynaşmasın kara bulutlar yüreğimde 

Raksetmesin yaşlarım, horona heveslenip

Alın yazımda parlayasın ay gibi

Göz kapaklarımı zorlamasın sel baskınları 

Çağlayanlarım kabarmasın göğsümü delip

Hıçkırıklarla dövünmesin müjgânlarım

Şefkatine sarılayım...

 

Nicedir küskündür gönlüm

Hasrettir çocukça gülmelere

Zemheri gecelerde zehirli sarmaşıklar arasından

Çağlamasın vurgun yemişliklerim 

Yer çekimine mağlup olmasın dermanlarım

Kanım içime akmasın hatta

Mutluluk nasıldır söyleyin bana?

Dedim ya bilmiyorum

Bünyem alışık değil ki

Dil tutulması yaşıyorum

Söyleyemediklerimi

Ah hangi tut/kal'la

Beş duyuma yapıştırayım.... 

07.08.2020 – ANTALYA

Mavi Şehrin Kalemleri

HER DAĞIN DUMANI KENDİNE

HİKMET KIZIL

Herkes kendi yükünü omuzlarında taşır. Kiminin yükü görünür, kimininki sessizdir; kiminin fırtınası gökyüzünde kopar, kimininki kendi içinde. 

Sen kendi yağmurunu gördüğün için, hep en ıslak sen sanırsın kendini. Ama bil ki, yeryüzünde hiç kimse yoktur ki rüzgârın, karın ya da ateşin değmediği bir vakti olsun. 

Herkesin başında bir duman var; kimisi onu saklamayı öğrenmiş, kimisi de dumanın içinde yaşamayı.

Vefâsızlığa uğrayan tek sen değilsin. İnsan, insanı her çağda yaralamıştır; bazen sözle, bazen suskunlukla, bazen de bir ömür boyu beklenmiş bir dönüşün hiç gelmemesiyle. 

Nice dostluklar, nice sevgiler, mezar taşsız gömülmüştür sessizce. 

Çiçekler götürdüğün kapılardan boş dönmen, seni tek yaralı yapmaz; çünkü her kapı, ardında kırık bir hikâye saklar. 

Senin kırıkların sende görünür, başkasınınkiler belki gülüşlerinin altına gizlenir.

Her dağın derdi kendine göredir. Bir dağın tepesinden bakınca diğer dağın dumanı sana ince bir sis gibi gelir; ama yakınına gidince anlarsın ki o sis, içinde kaybolan hayatların buharıdır. 

Herkes kendi imtihanını taşır; kimisi sessizlikle, kimisi haykırışla. Kimi acısını başkalarının sırtına yükler, kimi de en derin yerinde saklar, kimselere söylemeden.

Bu yüzden kendi yorgunluğunu evrenin merkezine koyma. Senin ateşin seni yakar, başkasınınki başkasını. 

Senin fırtınan seni savurur, başkasınınki onu.

Ve bil ki, hayatta en büyük güç, kendi acını küçümsemek değil; başkasının acısını görebilmektir. 

Çünkü herkes bir şekilde yaralıdır ve dünya, yaralarını birbirine göstermeden yürüyen insanların kalabalığıdır.

Mavi Şehrin Kalemleri

SAĞ OLSUN CANIN BAŞIN 

REYHAN YILMAZ 

Bilir misin bu gurbet mecalimi kesiyor 

Dönüp dönüp bakarım hasret ile yüzüne 

Öyle bir poyraz ki bu durup durup esiyor 

Yanıp yanıp bakarım hasret ile yüzüne 

 

Olsaydım ah gözünün üstünde duran kaşın 

Ölseydim dizlerinde sağolsun canın başın 

Kınalanıp gelseydim telli duvaklı eşin

Anıp anıp bakarım hasret ile yüzüne 

 

Dinmiyor hep sızlıyor kabuk tutmuyor yaram

Dermanısın derdimin al'a dönüşsün karam

Gece gündüz yazarak aklım seninle yoram 

Kanıp kanıp bakarım hasret ile yüzüne 

 

Susturamam gönlümde öten şeyda kuşunu 

Durduramam gözümde aşka akan yaşını

Dağlar Kızı bağrında taşır sabır taşını 

Sinip sinip bakarım hasret ile yüzüne 

13.08.2025

Mavi Şehrin Kalemleri

O GÜN BUGÜN DEĞİL

ÖZCAN KIYICI

Kim bilir, belki bir gün yüreğimdeki tüm kapılar sana kapanabilir.

Belki içimde ne kadar çiçek varsa sana ait; 

Sararıp solabilir.

Yüreğimden yüreğine uzanan bir köprü var ya;

Hani kaya gibi sert, aşkımız kadar sağlam…

Belki bir gün o bile yıkılabilir.

Birbirimize söylediğimiz ne kadar duygusal sözler varsa,

Hepsi ama hepsi yetersiz kalabilir.

Belki de aramıza aşılmaz dağlar girer, kim bilir.

Mesafeler günbegün artabilir.

Belki bütün bunlardan çok daha fazlası yaşanabilir aramızda.

Ama o gün bugün değil.

Yüreğimde bunca sevgi varken sana ait;

Bütün bunları düşünmenin hiç sırası değil.

Her aşka bir ömür biçiyorlar.

Ölümsüz aşkların masallarda olduğunu söylüyorlar.

Kim bilir, belki de haklılar.

Belki bir gün bizim aşkımız da sona erebilir.

Tükenebilir ne kadar heyecan varsa içimizde.

Coşkularımız son bulabilir.

Hatta sürekli sevgi sözcükleri söyleyen dillerimiz var ya.

Belki bir gün onlar da lâl kesilebilir.

Her fırsat bulduğunda birbirimize koşan ayaklarımız bile yere çakılabilir.

Bizi anlatan şarkılar susabilir.

Belki de yüreğimizin tüm kapıları kapanabilir birbirimize.

Yaşanmış onca anı anlamını yitirebilir. 

Hayat bu.

Yarının ne getireceği bilinmez ki.

Yine de…

Yine de o gün, bugün değil.

Her gün yeniden doğuyorsun yüreğime.

Her gün biraz daha çoğalarak…

Yokluğun zaten nefessiz bırakıyor beni.

Seni doya doya yaşamak varken,

Yaşarken ölmenin hiç sırası değil.

Mavi Şehrin Kalemleri

ŞİİR OLDU

HİKMET ELİTAŞ

Şiir oldu elbisemiz

Şiir oldu pardesümüz

Ne var başka bize uygun

Eynimize en yakışan 

Şiirlerden daha temiz ...

Gölgemiz şiirden oldu.

*

Şiir oldu hep sesimiz 

Şiir oldu dilekçemiz ...

Suç saydılar sevdamızı,

Şiir oldu kelepçemiz

Öfkemiz, ifademiz.

Deşmeyin kanar yaramız

Sesimiz şiirden oldu.

*

Şiir umman, şiir deniz

Yoksa şiir hiç bir şeyiz...

Şu topraktan çağıldayan

Öyle billur, öyle temiz.

Gündüzleri işimizde

Geceleri düşümüzde 

Dehlizlerin derininde

Çaremiz şiirden oldu. 

*

Alın yazımız, çilemiz

Çağlardan çağa uzarız.

Kalsak da çaresiz, halsiz

Haykırırız hakikati

Tutuşup yansa gövdemiz.

Sevmemiz şiirden oldu

Töremiz şiirden oldu.

 

Ne olduysa yârdan oldu

Hazinemiz, hikayemiz

Rütbemiz şiirden oldu.

Mavi Şehrin Kalemleri

BUGÜN YİNE 

DÖNDÜ ÇETİN

Şiir yazmak geldi içimden

Yine sitemli yine duygulu

Yüreğimin dibine çöken 

Dilimin ucundan akıp giden

Boğazımda düğümlenen

Sıcacık kahve kokan

Okunduğunda hıçkırıklara 

Boğan 

Sonra yağmur olup yağan 

Şiirler

 

Bugün Yine 

Şiir yazmak geldi içimden

Tesbih tanesi gibi yüreklere 

Yutkuna yutkuna dizilen

Şelale gibi akıp

Kalemden kağıda dizilen

Okunduğunda hıçkırıklara 

Boğan 

Sonra yağmur olup yağan 

Şiirler

 

Bugün Yine 

Şiir yazmak geldi içimden 

Şiirlerimin yoğun duygularını 

İçinde tutan

Çocuk ruhlu güzel yüreklere

Dokunduğunda

Gönüllere nağme nağme oturduğunda

Hafızalarda ebedi silinmeyen

Sonra hıçkırıklara boğan 

İşte bu benim dediğim 

Şiirler 

Kırşehir

Bakmadan Geçme