HAYATA YENİLMEYİN
ESMA BOLAT
Hayat bazı insanlar için uzun ve meşakkatli bir yoldur! Kimileri için ise, zorluk çekenlere nispeten kolay! Yine de ömür yolu, hep inişli çıkışlı yürünür. Yaşıyorsak ve nefes alıp veriyorsak kazancını da görürüz, kayıplar da veririz.
Zorlu yaşayanlar açısından düşünecek olursak, darbe üstüne darbe almışlardır. Bazen en sevdikleri insanlardan, bazen en beklenmedik bir olaydan bazen de hiç ummadıkları yerden derin yaralar alırlar. Düşmandan gelen çelmeden düşünce çok acımaz canın, ama can dediklerin canını yakarsa o acı zor silinir kanayan kalpten... İyi niyetine bin pişman ederler!
Gönül sarayının sevdiklerin tarafından yıkılması, en büyük yıkımdır. İnsanoğlunun da kaderi bu olsa gerek. Zorluklar karşısında yaşadıklarımız ne kadar güç ve hiç bitmeyecek hissi verse de geçmeyecek sıkıntı yoktur.
Öyle anlar olur ki, dert sadece bizde var sanırız. Böyle durumlarda, hayatın her zaman dik yokuşlardan ibaret olmadığını, düzlüğe çıkacağımız günlerin de geleceğini unutulmamalıyız.
Malum her kış sonrası bahar gelir, her gecenin ardından güneş doğar. Her ölüm sonrası bir kundak açılır dünyaya.
Hayat denilen handa acı ile tatlı kardeştir. Kısır bir döngüdür yaşam, gelgitler arasında koşulan. Yani acılarımız ve sevinçlerimiz kol kola gezer. Kötü olmasa iyinin, karanlık olmasa aydınlığın kıymeti bilinmez ki yoksa.
Öyle anlar olur ki, yaptığımız mücadeleden yoruluruz, bıkarız hatta pes ederiz. Kalıp savaşmak ile kaçıp kurtulmak arasında kararsız kalırız. Hayatın acımasız tarafları ile mücadele ederken, kendimizi bulmakta zorluk çekeriz. Çünkü hayat zorluklarla dolu bir er meydanıdır ve bizler bazen yılarız. Ancak, pes etmek, zayıflıktır. Kaçmak sorunların çözülmesine yardımcı olmaz, aksine bizleri daha da karamsar yapar, çaresizliğe iter. Beyaz bayrak çekmek sağlam karakterli insanlara yakışmaz. Yensek de, yenilsek de, güç bizdedir. Zorda kaldığımız anlarda yapılacak en önemli şey, insanın kendine olan güveninden ödün vermemesidir. Başaracağına inanmaktır.
Şayet gücümüzü basite alıp, inancımızı kaybedersek kötülüğe yenilmiş oluruz.
Kişinin en özgüvenli olduğu zamanlar, genelde yaşadığı zorluklardan sonraki dönemleridir. Bunu kendi hayatında tecrübe etmiş ve düşüp kalktıktan sonra deneyimlemiş biri olarak bizzat onaylıyorum. Kendime olan özgüvenin zirve yaptığı, gücümün farkına vardığım zamanlar, en dibe düştüğüm yıllardı. Acılarım bittiğinde, ben kendimi bulmuştum. Savaşın tek galibi bendim. Tırnaklarımla kazıyarak elde ettiğim zafer, sadece benim zaferimdi. Kendimle gurur duyuyorum. İşte bunun için, zorlukla savaşmayı çok önemsiyorum. Kimse düşmekten korkmamalı. Çünkü insan daha güçlü kalkıp, zirveyi görüyor ve en yükseği hedefliyor.
Kanatlarını açınca ne kadar uçabileceğini test eden bir kartala benziyor düştüğünü sanan kuş. Serçe dahi olsan, kendi kanatlarınla uçmayı öğrenmeli, kendi yolunu ve yönünü kendin bulmalısın!
Unutmayalım ki; yanımızda yürüyen sadece kendi gölgemizdir, ona eşlik eden ise kendi vücudumuzdur. Biz düşersek, başkası kolay kolay yardım etmez. Yeniden hamle yaparsak, kendimiz kalkarız.
“Düşenin dostu olmaz.”diye boşa dememiş zaten atalarımız.
Yalnız savaşmayı, yalnız yaşamayı, kendine yaslanmayı ve yalnız ağlamayı öğrenmelisin!”
Sen düştün diye kimse utanmaz. Düşmek kader olabilir ama kazanmak için savaşmak kendi çabamıza bağlıdır. Hiç kolay değil küllerinden yeniden doğmak. Her insan Anka olamaz!
Yorgun Diriliş kitabından
RUHSUZ ŞİİRLER
AYŞEGÜL GÖK
Ruhsuz şiirler dolaşır her yerde,
İçinde aşk kokusu olan.
Adı var kendi yok,
İçi boş bir kalp görürüm karanlığın gölgesinde,
Bu da ruhsuz şiirlerden nasibini almış.
Ruhsuz şiirler görürüm,
Eskimeyen şarkıları diline dolamış.
Ruh var, duygu yok,
Aşk var, âşık olan yok.
Her dize yalancı bir yankı,
Her kelime boş bir ses,
Gerçek hisler kaybolmuş çoktan,
Şiirler mezarlığında sessizlik gezer.
Hep ararım ,
Kalem ucunda kanayan bir yürek,
Bir damla gözyaşı,
Bir nefeslik hakikat…
Çünkü şiir, ancak kalpten doğarsa yaşar,
Aksi sadece rüzgârın savurduğu,
Ruhsuz bir gölge olur satırlarda.
27.08.2025
EYLÜL AHENGİ
İLHAMİ BULUT
Kalbimden çıkardığın şu sözlere bak
Kendini görmüyor musun mısralarda
Şiir oldun şimdi belki de haberin yok
Yarpuz kokusunu sürükledi eylül suları
Mutluluk çekmiş gidiyor buralardan
Aşkın peşinden koşamadık ah gülüm ah
Bir yangını ki tutuştu ikimizin arasında
Eylül kıvamındaki o altın bakışların var ya
Şimdi sızmış gidiyor mahur şarkılardan
Bazı çiçekler var ki sadece kalbimizde açar
Onlar ne görülmüş ne de bir emsali vardır
Gizli kuşlar hatıra çizerken yaprak uçlarına
Gözlerinde birkaç damla bir de mavi ışık kalır
Bir ikindi sonrası ani bir yağmur kaçağı
Ki dilimde ıslanıyor şiir turuncu tanelerle
Sen ki bende benden daha fazlasın
Kalbim aşk alkışını gizlice senden alır
Ters yüzüyorsun ters kalbimde bazen
Fır dönüyor şavkın suların aynasında
Mavi köpükler ki bir serap muhtemelen
Encamın şeker gibi tadı kalbimde kalır
Dilim dolaşmadan bu şiir bitmez artık
Aşka kaçacağımıza aşktan kaçıyoruz
Her bakış bir damla aşktır bu dünyada
Unutma yarışı başladı hüsran olacağız
Bir bulut geçse nemlenir ayrılığın kalbi
Su gibi yürüyemedik aşkın özüne doğru
Elmacık yuvasından fırlıyor gözler
Hüznün bir tebdili mi yoksa bu eylül ahengi.
Kalbime girerek erdin sırrıma
Biraz bekle sana bir müjde vereceğim
Bu sevdanın tabiri sana kalsın
Ben gideceğim…
SONU OLMAYAN RÜYA
EHMED KARDOK
Uykusuzluk
Kapatıyorum gözlerimi dünyaya,
Gözlerime uyku yasaklanmış gibi ,
Harfler sözcükler, cümleler
Bu yaz sıcağında
Sıralanmış dolaşıyor beynimde ...
Rihteri ölçülemeyen depremler oluyor içimde
Avazım çıktığı kadar bağırırcasına
Haykırırcasına ...
Nedenlere, niçinlere,
Nasıllara cevaplar bulma peşinde koşuşturuyorum ...
Soğuk soğuk sesler duyuyorum
Yaslanıyorum duygularıma
Özlemlerime, sensizliklerime
Dağlarda yankılanıyormuş gibi
Başımda yankılanan seslere...
Vazgeçeyim diyorum
Meydanı onlara bırakayım
Belirsiz nağmeler dökülüyor dilimde
Sokak aralarında kaçışan gölgeler
Karanlığı daha da zifiri yapan o düşünceler ..
Kafamın içi savaş meydanı
Cevabı olmayan sorular
Gün bitecek gibi
Ve ben hala o savaşın içinde yalnız
Ne yenen nede yenilen bir savaşçı ...
BEN
NESİM CANAYTAN
Ben ;sonradan değil ta doğuştan deliyim..
Mevlana değilim ne olursanız olun gelmeyin...
Tahtalarım eksik değil onları ben söktüm
Ben iyi ustayım gerekirse çakarım
Baktım olmadı tüm tahtaları yakarım.
Benim tersim düz düzüm ise terstir
Tek bir servetim var aldığım nefestir.....
Hem karda yürürüm izimde bellidir benim
Saman altında su yürütmem direk ateşe veririm.
Ne it’i anarım nede çomağım var
Yılanı deliğinde çıkaracak tatlı dilli de değilim...
Ne yılana dokunurum zira bin yıl yaşasın
Yılandan zehirli insanlar var bilirim.
Ben ağlarım siz güldüğümü sanırsınız
Ağlayarak kahkaha atarım halbuki
Siz nasıl bilirseniz ben öyle değilim
İnsanlığı seviyorum ben sizden değilim...
HER MELANKOLİK ANLAR
TARIK TORUN
Bir bakışın hükmünde kırılmış derin çizgi
Al hüznü ellerine silemez keskin silgi
Yorgun umutlar yüklü o kara gözlerinde
Kırılmış sarı benzin bir hayat özlerinde
Haline bir bakınca her melankolik anlar
Ateşi yakan değil asıl ateş yananlar
İçindeki boşluğun kolları semada mı?
Yüreğindeki sızı özde mi temada mı?
Kaderin sivri hattı hedefe teğet geçmez
Dünya hüzün olsa da insan ondan vazgeçmez
Yüzüne bir bakınca her melankolik anlar
Ecel şerbeti gibi hayatı boş sananlar
Sebepsiz keder alır beni derinden derine
Ateş kaplar gözümü çıkar gam seferine
Anlayamam kederi sarar atmosfer gibi
Uçurum ne kelime yerin yedi kat dibi
Düşünce derinlere her melankolik anlar
Bir şelale misali taştan düşüş sunanlar
Gürültülü bir sukut kaplarsa dört bir yanın
Bir cendere içinde sıkılır tatlı canın
Bir titreşim huzmesi Işık akar karanlık
Her şey gölge ve oyun zaman durur bir anlık
Vakit senden öteye her melankolik anlar
Zamana hükmedenler onu canda tutanlar
Ateşi yakan değil asıl ateş yananlar
25.05.2015
ATATÜRK MİLLETLE ÖZDEŞ
YUSUF DEĞİRMENCİ
On dokuz mayısta doğdu bir güneş
Atatürk her zaman milletle özdeş
Düşmanla hareket ederken kalleş
......Yurtseverler hep ataya inandık
......Özgürlüğü sayesinde kazandık
Padişah milletin sırtında yüktü
Samsunda düşman planı çöktü
Dokuz eylül düşmanı denize döktü
...... Biz milletçe Atatürk’e inandık
.......Hürriyeti sayesinde kazandık
İnsanlık onurunu eliyle verdi
Kadın erkek eşitlikti tek derdi
Kadınlara seçin seçilin dedi
…..Eşitliğe sevdalı bir insandık
…..Eşitliği sayesinde kazandık
Huzur ile döndü yurdun her yanı
Hukuk kuralları korur insanı
Hak tartan terazi hâkim vicdanı
.…Biz hukukun üstünlüğüne inandık
.…Adaleti sayesinden kazandık
Sözünüzle siz oldunuz iffetsiz
Çamur attın Atatürk’e mesnetsiz
Nasıl dil uzattın ona şerefsiz
……Biz sizi imanlı Müslüman sandık
…..İstiklali sayesinde kazandık
Bunu bilmeyenler kör sağır bunlar
İnkârcı yalancı bir sığır bunlar
Din iman taciri bir yığın bunlar
..…İnsanlığı sayesinden kazandık
..…Yobazları soysuzları anladık
31.5.2017
ARTIK
YUSUF KAZAK
Eski bir hatırasın artık
Zihnimin kovuklarında yatan
Karanlıkla sırdaş olacak hatıra
Hiçbir ışığın giremeyeceği
Geçitsiz diplerime yuva yapan...
Posası kalmış bir bağsın artık
Senle sarhoş olduğum aklımda
Kekre oldu ballı iksirin
Gülüşünü damıtarak yaptığım
Harap oldu sümbül bahçelerin
Saçlarının tohumlarıyla büyüyen…
Kayıp bir hazinesin artık
En cevval kâşiflerin gözünden kaçan
Toprağın pabuçlarındaki hazine
Daha da gömüleceksin yürüyünce her şey
Zaman, güneş ve ben…
Eski bir kitapsın artık
Kayıp lisanlarla yazılmış kitap
Anlaşılmaz sahifelerle dolu
Hasretinden epeydir kör olmuş
Gözlerimle
Asla okuyamayacağım…