ANNE
İZZET IRMAK
Doğurdun emzirdin büyüttün beni
Kucağında geçti her günüm anne
Güzel ninnilerle uyuttun beni
Sevgisiz olmadı bir günüm anne
Sensiz mevsimlerin güzü gibiyim
Sulara yazılmış yazı gibiyim
Dertli ozanların sazı gibiyim
Senden uzaklarda sürgünüm anne
Sıcacık yüreğin çiçek destesi
Gözlerin gönlümün anlam ustası
Bütün şiirlerin sensin bestesi
Dilinde bitmeyen türkünüm anne
Geçmişin sızısı hiç silinmiyor
Alın yazısına bal çalınmıyor
İnsanın değeri pek bilinmiyor
Biraz da bu yüzden durgunum anne
İzzet'im boğuldum kendi suçumda
Manayı kaybettim yittim biçimde
Dalgalarla boğuştum kendi içimde
Hayat sahnesinde yorgunum anne
BU GECE SENİ ARADIM
DAVUT MORTAŞ
Bu gece sen yoktun...
Evi altüst ettim, seni ararken.
Aklıma gelmedi yüreğime bakmak,
Küçücük bir yere nasıl sığdın, anlayamadım.
Gündüzü de kattım geceye,
Yine seni bulamadım...
Sesin yoktu duvarda, aynada izlerin…
Her şey yerli yerindeydi, bir tek sen eksiktin.
Kapılar sustu, pencereler sessizdi,
Bir ben vardım; sana benzeyen her şeye küskün.
Sana anlatacak o kadar yalnızlık biriktirdim ki,
Bir dokunsan, dökülecek hepsi…
Gölgenle konuşuyorum bu gece,
Çay soğudu, ama bekleyişim hâlâ sıcak gibi.
Gittin ya…
Saatler durdu, ama kalbim seni beklemekten yorulmadı.
Adını fısıldadı rüzgâr,
Göğe bakarken bile gözlerim seni sordu.
Ve şimdi…
sen yoktun bu gece,
Ama her şey sendi:
Karanlık, sessizlik ve ben…
ROMANTİK DEĞİLİM
OĞUZ BATIN
Aşkın rüyasıymış yalanı sevmek,
Kalbim çizik dolu, içim kül, demek.
Bir gül uğruna dikenlere boyun eğmem,
Sevdayı alıp sokağa dökemem.
Yaz gecelerinde yıldız aramam ben,
Adımı kalbine kazıma, boş heves.
Bir mum yakamam, karanlığa inat,
Gözlerine şiir yazmak bana ters.
Ne mektup yollarım ne de çiçek,
Sitemle büyür bende her emek.
Bir çift söz yeter bazen veda için,
Sonsuzluğa gerek yok, ben içindeyim.
ROMANTİK DEĞİLİM, sadece gerçeğim,
Sana düş değil, aynadan bir izim.
Kalbimle değil, aklımla sevdim,
Şiir yazsam bile, aşkı reddettim.
İNŞAATÇININ KADERİ....
NESİM CANAYTAN
Sırtına çantanı vurup çıktığında arkanda eşini, çocuklarını, alışık olduğun kokuları, sesi, huzuru bırakıp gidersin gurbete.
Yalnızca bir şehir değil, bir hayat değiştirirsin.
Zaten her ayrılışta boğazına bir yumru oturur,
sanki görünmez bir el boynuna ip dolamış gibi...
İçin sıkışır, gözlerin dolar ama göstermezsin.
Ne yapacaksın "rızık" dersin, "nasip" dersin,
sırtlarsın dünyayı.
Ama sırtladığın sadece bir çanta değildir.
O çantanın içinde umut vardır, özlem vardır, yarım kalmış hayaller, beklenmiş bayram sabahları vardır.
Eşinin sana hazırladığı elbiseler vardır belki,
ama o elbiseler yalnızca kumaştan ibaret değildir;
her birine sinmiş bir dua, bir gözyaşı, bir yürek çarpıntısı vardır.
Katlarken her birini, içinden geçirmiştir;
“Evimin direği, gönlümün eri sağ salim dönsün...”
Gidersin, bir şehre varırsın, betonun, demirin, iskelelerin soğukluğuna alışmaya çalışırsın.
Sabah ezanıyla kalkar, şantiye yolunu tutarsın.
Çalışırsın.
Elbiseni, çorabını kendin yıkarsın.
Kimseye yük olmamaya çalışırsın.
“Olsun,” dersin, “param sağlam, sigortam var.”
Ama bazen yemek kalmaz, yetişemezsin,
olur ya, para da bitmiştir.
Yine de “bir tas çorba, biraz ekmek yeter bana” dersin.
Alışmaya çalışırsın yokluğun alfabesine.
Oysa çoğu zaman hiçbir şey istediğin gibi gitmez.
Ya sigortan eksiktir, ya paran aylarca ödenmez.
Bir telefon edemezsin, “gönderemedim” demeye utanırsın.
Ya hakkın yenir, ya da bir gün, hiç beklenmedik bir anda incecik bir iskeleden boşluğa kayar ayakların…
Düşersin.
Ve düşerken sadece sen düşmezsin; çocuklarının geleceği düşer, eşinin yüreği düşer, annenin duası yarıda kalır, bir ömür, bir aile, bir hayat düşer...
Ya ölürsün, ya da sakat kalırsın.
İkisi de aynı kapıya çıkar bazen; unutulmaya.
Çünkü inşaatçının kaderi, taşıdığı demirden, diktiği kolonlardan daha ağırdır; çünkü onun yazgısı,
hiçbir plana sığmaz...
İYİ NİYET KALELERİ
MUĞDAT ALADAĞ
Güller çoktan solmuş durumda
Kim demiş kardeşlik hep kan bağında
Tırnakla et çoktandır yol ayrımında
İyi niyet kaleleri bir bir yıkılmakta
Ne zaman kötü eksik bu dünyada
Ne kahpelik eksik iki hanlı dünyada
İnsanlık kaç zamandır uçurumun kenarında
İyi niyet kaleleri bir bir yıkılmakta
VİRGÜL KOYMAYAN
TUBA DEVRİM
Ey kendi kendini kaybetmiş adam
Sözüne bir nokta virgül koymayan
Soğuk duvarları say ki güçlü dam
Kozuna bir nokta virgül koymayan
Rahşan yüreğime yetim sığınan
Ebabiller gibi konup sakınan
Şahikada uçan dertten yakınan
Düzene bir nokta virgül koymayan
Afakta görünen bulutlu ruhum
Rüzgarla avunan umutlu tohum
Sevgini savunan kimsesiz merhum
Mazine bir nokta virgül koymayan
Tozlu sayfalardan çıkarıp yazdın
Sandın ki öldürüp mezara kazdın
Asit değil sanki kavuran bazdın
Çözene bir nokta virgül koymayan
Bir duruşun olsa yada bakışın
İtina gösteren hayat akışın
Aczini bilmeden değer takışın
Üzene bir nokta virgül koymayan
Ömürlük kolların sararken zoru
Bilmediğim yerden gelirken soru
Dilin mi gönlün mü hangisi doğru
Pozuna bir nokta virgül koymayan
YİNE
SEVİLAY İMAL
Şiirlere dönmeliyim
Dökmeliyim içimi
Beni anlayan satırlara
kırgınlıklarımı yazmalıyım
Bitmeyen yalnızlıklarımı
Hasretlerimi anlatmalıyım sayfalara.
Seslenmeliyim sana
Sevgimi serpiştirmeliyim haykırırcasına
Uzatmalıyım ellerimi avuçlarının arasına
Demeliyim sana
Yokluğun canımı acıttı
Mahkûm bıraktın beni
Sensiz yaşamaya.
Yine
Başlamalıyım
Uzun uzun seni anlatmaya
Sessiz sessiz belki ağlamalıyım
Çağlayan misali akmalıyım sana
Ve yine
Demeliyim
Geldim gönül kapına.
ANNEM
İLHAN KESKİN
Aç avuç içini, kirli çamaşırlarımın kalıntılar kalmış elinde.
Emek denen meşakkatlerin var, anıları dün gibi hala taze.
Ağlamalarım, gecelerini uykusuz bırakırken, seni yorgun.
Şefkat denen hasleti, senden başkasında bulamadım annem.
Sevgin hala büyütemez, kucağın da çocuk görür gözlerin.
Ve endişeler sancısına tutulmuşun, gözlerin yollara düşmüş yine
Beklemelerin nöbete kalmış, için yangın, endişeler had safhada.
Beni hiç kimse, senin gibi endişelenip yollarımı beklemedi, annem
Şimdi saçlarına aklar düşmüş, yollara düşmüş gözlerin beklemektesin.
Ve bizler, öyle umarsız dalmışız ki dünya haline, unuttuk seni anne.
Bilmedik en çok sen özlersin ve bilmedik en çok sen gözlersin yolları.
Hiçbir kimse, hiç bu kadar, tez elden özlemedi, senin kadar annem.