Mavi Şehrin Kalemleri

Mavi Şehrin Kalemleri

AKŞAMIN HÜZNÜ

AYŞE ARIKAN

Gün battı, çöktü yine ufk-ı dilâra âhuzâr,

Ruhumda gezmekte hazânın garip rûzgâr.

 

Bir perde-i sükût inerken cemâlimize,

Aşkın da serinliğiyle dolar her diyâr.

 

Şeb giydi siyâh atlasını, her köşe mahzûn,

Ney nâğmeleriyle ağar gönülde âr.

 

Ey aşk! Bu firâkınla karardı felek-i zîr,

Ağla ki dökülsün gözümden saf-ı efkâr.

 

Gönlümdeki her dert o semâvî renk olur,

Akşamla boyanır nice mecnûn izâr.

 

Şâhım  aşkına düşmüş bir ademdir,

Her geceye mecnûn olur, her şeb olur yâr

Mavi Şehrin Kalemleri

NEREDEN BİLECEKSİN

BEYDAĞI’NIN KIZI

GÜNVER KORKMAZ

Sararan yaprak gibi rüzgâr beni savurur

Hüzünlerle doluyum nereden bileceksin

Anılar canlandıkça sol yanımı kavurur

Hüsranlarla  doluyum nerden bileceksin

 

Alın yazın silinmez ilmek ilmek gizlenir

Zamanı geldiğinde hayatında gözlenir

Huzurla yaşadığın mutlu günler  özlenir

Sancılarla  doluyum nereden bileceksin

 

Bu dünyada ne zormuş hayat senle yaşamak

Umut ile yaşarken umutsuzca savaşmak

Çaresizlik içinde düşlerinle uğraşmak

Kamçılarla doluyum nereden bileceksin

 

İnsan oğlu bazanda gülerkende ağlarmış

Yaraya bez bağlayıp için için dağlarmış

Gözpınarı çaresiz hüsran ile dolarmış

 Acılarla doluyum nereden bileceksin

 

Büyüdükçe büyürmüş yaraların bağrında

Kimselere olmazmış hayatta hiç sorgunda

Beydağı kız gizlidir sancıların acında

Hazanlarla doluyum nereden bileceksin

20.8.2024

Mavi Şehrin Kalemleri

YAKINSIZ

NİMET TANER

İçimizde sürüp giden yüzyıllara unutmamaya bir çizik de otlardan 

Bir çizik yulaftan arpadan üzümden

Dallarımız uzasın diye umutlanmaya 

Çiçek yanlarımızı sulasın yağmurlar

 

Şimdi güneşi uyutacağım 

Gök örtü üstümüzde 

Hoşuma gidiyor akıldan böylesi çözülmek 

Bizden bilge gökyüzü hilal diliyle anlatır bulutlarla oynadığını yıldız kırpıp 

 

Papatyadan taç yaptığını 

Uykusundan gece öyle uyanırmış 

Gök söyledi bunları 

Ama güneş biraz daha uyumalı

Yakınsız mıdır uzaklarımızın gözleri

Mavi Şehrin Kalemleri

ZİKİR

AZRA NİMET ÖNER

Ah sevgili;

Seni düşünmeye başladığım anda,

Herodot gelip yamacıma, ismine çıkan cümlelerin haritasıyla, aşkın tarihini yazmaya başlıyordu.

Homeros öte yandan İlyada destanının yapı taşlarını diziyordu, parmak uçlarında gezdirdiği göz nuruyla... 

 

Her insan kendi hayalinin tanrısıdır diyerek 

Suretini resmediyordu yazdığı her hikâyenin künyesine. 

Rüzgâr öfkeliydi dev adımlarla yanımdan geçerken hoyrat ellerini uzatıp 

Hayaline ve kokuna dair ne varsa 

 

Silip süpürmek istiyordu.

Ah sevgili; ben seni özlerken,

Fuzuli su kasidesini yazıyor

İstanbul'a, yağmur yağıyordu usul usul.

 

İmbata küsen lodos 

Dağda meltem kesiyor

Yüreğim gözlerimden af diliyor 

Gözlerim hazar deniziyle boy ölçüşüyordu 

 

Ben seni düşünürken; beynim kafa tasıma, 

Yüreğim göğüs kafesime, 

Ruhum bedenime,

Sığmıyor! 

 

Sözler meramımı anlatmaya yetmiyor,

Gündüzler ise hasretime dar geliyordu... 

Bir son bahar sarısına saklanıp geceyi bekliyordum 

Gece, kara pelerini altında beni sırlar, beni saklar yarasa kanadında, diye düşünürken   

 

Hasret, ecel olup 

Karanlığın soğuk elleriyle enseme yapıştığı an, umudumu ürkütüp hevesimi bitiriyordu.

İşgüzardı gece 

Karanlıktı gece bir şahin gibi her an pusuda bekliyordu 

 

Keder bulduğu her aralıktan sızıp, ruhumun arka sokaklarında dipsiz kuyular açmaya çalışıyordu.

Duygularım bir anda, nika ayaklanmasını başlatıp seni korumaya başlıyordu! 

Sebat duygum,

Gözlerini alıp fotoğraftan içime savururken, içim aydınlanıyordu 

 

Gözlerin içimde yanan iki kandil 

Gözlerin birer deniz feneri sanki her biri iki ayrı yakadan gelip fırtınayı haber veriyordu 

Sığınıp gözlerinin mahzenine ölümü bekliyordum 

Sabır duygusu 

 

İsmini doksan dokuz besmeleyle okuyup kulağıma üflüyordu durmadan 

Günü geceye geceyi sabaha devirirken her lahza can çekişiyor 

Yine de ölmüyordum 

Asıl ölüm seni unutmaktı, ismini zikretmemekti

 

Ecel de karanlık da bunu bilmiyordu.

Ah sevgilim; her yıkım sonrası enkazdan çıkar çıkmaz beş harfli ismini üç harfe sığdırıp aşk diyor bekliyordum ölümcül bir nöbette 

Suskunluğun vuku buluyordu her vuslat arifesinde 

Sevdaya dair yazılmış söylenmiş tüm kelimeler yaralanıyordu şair dilinde 

Şarkıların aklı karışıyor 

 

Gözlerime kar yağıyor 

Yüreğim üşüyordu kimsesizliğimle

İklimsiz mevsimler yazılıyordu takvimlerde 

Ah sevgilim 

 

Ben hasretine canımı berdel ederken, fetva veriliyordu yedi tepede liyakat hükmüyle 

Ölüm emri iniyordu aşkın yurduna 

Aynı anda 

Hüseyni makamında bir sala yükseliyordu şehrinden 

Melekler feryat figan 

Mahşer utanıyordu mahşerliğinden.

Mavi Şehrin Kalemleri

SONSUZ MUŞTULAR

HATİCE ERDOĞAN

Ölmeden çürümek de neyin nesi

Beyhude mi yani nefes almak

Kızılca bir toprak şimdi ellerim

Ve parmaklarımdan vaveylalar taşıcak 

Dehlizine girdiğim bu hengamede 

Kim bilir yine  ne kıyametler kopucak

Buz gibi sıcağım,yanarak da donarım

Şimdi kim beni nerden anlıycak

Çatlıycak cisim suretleri şaşıcak

Hangi girdabın eşiği bu 

beni nasıl bulucak

Abad mı edicek kahrın

 lütfun beni mi yakıcak 

Söyle hangi kilitli arşın mührü 

Beni sensizlikten mahrum kılıcak.

Baktığım her makberde sen varsın

Işıktan kale ve bozulmamış beyitler

Ve mülteci devrim sana yeisten haller

Git gidişin korkutmaz beni

Yokluğun zaten öyle birşey asla öldürmez

Çok çok ötede bir şey zaman ve mekan

Sonsuzluğu kucaklayan küçük ademler

Beyitler kan tutmuş kalıpta donmuş  ruhlar

Sonsuzluğun sahibi sonsuz muştular

Mavi Şehrin Kalemleri

YA KAN DAMLAR YA KATRAN

DERYA GÜLTEKİN

Depreşse vicdan,

Depreşse izan,

Tartılsa mizan,

Tartılsa zan...

Kiminin yarasından

Ya kan damlar ya katran.

 

Semaya açılırken eller,

Yanık bir türküde sızlıyorsa yürekler,

Yaradan ya kan damlar ya katran.

 

Düşün ki;

Bir ayrılık düştü yüreğine,

Ateş düşmesi gibi…

Kapıya dayandı bir korna sesi

Ve omuzlarını getirmiş adamlar...

Koparıp götürmeye geldi,

Göz göre göre

Emeğini, ekmeğini, hayallerini…

Zar zor topladığın ümitlerini…

Ya da bir sevdiğini...

Koparmaya geldi

Omuzlarını getirmiş adamlar.

 

 Düşün ki;

Köroğlu oturdu boğazına,

Yutkunamadın.

Zincirler vuruldu kollarına,

Vedaya el kaldıramadın.

Bağı çözüldü dizlerinin,

Dayanamadın.

Yığıldın...

Yıkıldın...

Akibet

İnsansın.

 

Açılmış ya da açılacak yarandan

Neler akmaz ki insandan?

Ah akar,

Can akar,

Kan akar...

 

Derdi hak olanın yarasını,

Er geç YARADAN sarar.

Mavi Şehrin Kalemleri

SÖYLE VEFASIZ

AYNUR GÖKALP 

Ne kadar çabuk unuttun beni

Hiç mi acıman yoktu senin vefasız

Akıttın gözümden kanlı yaşımı

Aramak zor muydu söyle vefasız.. 

 

Sen üzülüpte sakın ağlama

Yakıp yüreğimi birde dağlama

Seviyorsan eğer bir haber yolla

Aramak zor muydu söyle vefasız..

 

Mecnun gibi düştüm ben çöllere

Sen bırakıp gittin beni ellere

Unutturmadı bil kimse seni de..

Aramak zor muydu söyle vefasız.. 

 

Seni her an arar oldu gözlerim

Resmine bakıp hepte özlerim

Hasretin çok derin nasıl gizlerim..

Aramak zor muydu söyle vefasız.. 

19.05.2025 - BURSA

Mavi Şehrin Kalemleri

BİR HABER VER 

TURGAY POLAT

Kar yağdıysa başa yağdı,

Senin kışla ne işin var?

Hayal yine yıla kaldı,

Senin düşle ne işin var?

 

Biraz umut, biraz vurgu,

Gariplikten gelir duygu.

Ahirette çıkar sorgu,

Bu hesapta ne işin var?

 

Ben de keder, ben de gam,

Geçmedi kolay tek bir an.

Zahmet yüklü yüreğim kan,

Bu hazan da ne işin var?

 

Dolu yağdı baştan yana,

Çok koşturdum baştan yana.

Kül oldum hep yana yana,

Bu yangın da ne işin var?

 

Gönlünde ki aşkı yaşa,

Olmak ister isen paşa.

Varma başka bir uğraşa,

Boş uğraşta ne işin var?

 

Gelen geçer, izden eser,

Bu hislere sen de ses ver.

Ayrılır mı tek bir nefes?

O birlikten bir haber ver.

01.05.2025

Bakmadan Geçme