MAVİ ŞEHRİN KALEMLERİ

Vansesi Gazetesi ile Van Yazarlar ve Şairler Derneği işbirliğiyle mavi şehrin kalemleri yazıyor.

Sevgi Yetimliği

Necla Arpa Gülaçar

Sevgili Dostum!

Yetimlik ile Sevgi ayrı ayrı anlamları olan kelimelerdir. Yetimlik babanın olmayışı veya ana babanın olmayışı, yoksunluğu yani. Sevgi ise bir duygudur neredeyse her canlıda olması gereken bir duygu. Sevginin yoksunluğu ise bir nevi yetimliktir. Çoğumuz sevgi yetimi olarak büyüyoruz, şekilleniyoruz.

Anası babası varken de yet imdir çoğu insanlar, özellikle kadınlar sevgilerini ifade etmezler ya da ifade etmeyi bilmezler. Çünkü öğütülmemiştir çoğu yadırgayarak, başa kakarak büyütürler çocuklarını. Baba "gece gündüz çalıştığını" Anne ise "saçını süpürge ettiğini başı sıkıştığında sütünü helal etmeyeceği" tehdidi ile çocuğunu terbiye etmeye çalışır.

Sert bir kayadır Anadolu'da baba figürü. Anadolu kadını babasının başını okşadığını hatırlamaz, erkek çocuğa iltifatlar yağarken kız çocukları boynu bükük eksik etektir ondan hizmet beklenir, edep beklenir. Çünkü o kızdır fazla yüz verilirse şımarır haddini aşar.

Benim çocukluğumda kızlar böyle yetiştirilirdi. Sevgide ise hep cimri idiler kız oğlan fark etmez sevgiyi israf etmezlerdi. Sevgi yönünden büsbütün yetimdi o günün çocukları... Buna rağmen kızlar yine de babalarını çok severdi.

Hani babaları hayallerini anlatsa o hayaldeki kız olurlardı tüm yetimliklerine rağmen yine de sevgi dolu bir yuva hayal ederlerdi. Günün birinde evlenecekler babalarında arayıp da bulamadıkları sevgiyi eşlerinde bulacaklarını hayal eden sevgi yetimleri... Boşuna bir hayaldi çünkü aynı zihniyete sahip ebeveynlerin yetiştirdiği erkek çocuklar nasıl sevgi dolu olabilirdi.

"Annesinin aslanoğlu""babasının çok çalış kazan oğlum" dediği bir erkek evlat...

Annesinin kız kardeşlerinin sevildiğini görmemiş bir erkek evlat... Eşini ve çocuklarını nasıl sevip baş tacı edecekti ki. Anadolu'nun sevgi yetimi olan kızları... Baba ocaklarından sırf sevgi bulacakları bir yuvaları olsun diye kaçarcasına evlenirler ya da evlendirilirler...

Fakat yazık ki bu kaçış onlara pahalıya patlar sevgi ve şefkat değil,

çoğunun bulduğu... Babalarına benzeyen adamlar kocaları olmuştur. Bir zamanlar sevgisini kendilerinden mahrum eden analar, kızları başka bir eve gitti diye şefkat, merhamet, sevgi tohumları filizlenir içlerinde çünkü bilirler kızlarının hayal kırıklığını, aynısını kendileri yaşamıştır.

Bir bumerang, bir kısır döngüdür bu. Kadının fizyolojik olarak erkekten daha güçsüz olması asırlardır erkeğin kadının üzerinde tahakküm kurmasına sebep olmuştur. Kadın ihtiyaçları gören bir mekanizma olarak görülür.

Erkeğin şehevi duygularını tatmin eden ya da edemediği zaman hakarete uğrayan kapı dışarı edilen... Çocuğunu doğuran, bakımını üstlenen, erkeğin ütüsünü, çamaşırını, yemeğini, düzenini hazır eden, konu komşuya akrabaya baş eğdirmeden misafir ağırlayan...

Ah sevgi yetimi kadınlar ve sevgi cimrisi erkekler! Kadınlar bunca saydığımız şeyi her halükarda yine yapardı, sadece eksik olan şefkatli bir yürek, birkaç sevgi sözcüğü, kırlardan toplanmış birkaç çiçek, o zaman severek büyütür çocuklarını.

Sevgi katar aşına... Gönülleri yıkmak çok kolay, tamir etmek çok zor. Nedense toplum olarak kolayca yıkıyoruz, sonrasında toparlamak da zorlanıyoruz.

Sevgili Dostum!

Yıllar önce bir kadın fısıldar şekilde şöyle söylemişti. Kaç yaşında olursam olayım ben bir kadınım. Bir babanın kızıyım, bir adamın karısıyım, bir erkeğin anasıyım yani tüm erkeklerin arasındaki bağım. Babamdan şefkat öpücükleri almak isterdim. Başımı okşasın isterdim. Eşimin bana ince davranmasını, iltifat edip bir kadın olduğumu htirmesini, kapının önünde yetiştirdiğim çiçeklerden de olsa toplayıp bana bir demet sunsun isterdim ve isterdim ki oğlum eşini de sevsin beni de sevsin, dünyanın en kıymetli annesi benmişim muamelesini yapsın bunu para ile değil davranışları ile yapsın yeterdi bana.

Ama kızım dedi ben Anadolu kadınıyım sert adamlar arasında büyüdüm. Çatık kaşlar, kaba sözler hala nasıl böyle narin ve naif duygulu  kalabildim ve hala neden bu beklentilerim var diye şaşıyorum kendime.

Sözün kısası şu; Elbette genelleme yapmak doğru değil, sevgi dolu  ailelerde yetişen insanlar, kadınlarda yok değil.

Anadolu'da geçmişte genel tablo buydu.

Şimdi metropollerde durum daha vahim kadın çalışma hayatına girdiğinden ötürü daha çok yoruluyor hatta sevgi yoksunluğunu düşünecek vakti olmuyor.

Özel günlerde hatırlanmadığı, hediye alınmadığı için üzülüyor. Eminim ki çoğu kadın, o Anadolu'daki kadın gibi sadece hatırlanmak istiyor. Güzel sözler duymak istiyor, sevildiğini hmek istiyor. İnanın sevgi hissi hepsinden kıymetlidir keşke hiçbir çocuk, kadın, erkek, aile toplum sevgi yetimi olmasa... Geç kalmış sayılmayız kaderimizi değiştirebiliriz yeniden sevebiliriz unutmayalım dağıtıkça artan tek şey sevgidir.

Gülümsemek bulaşıcıdır ve gülümseme sevginin işaretidir, sevgi kaynağının kapağıdır.

Sevgiler sana!

Sevgili Dostum!..

 

 

 

Empatilizim

Şerife Teber

İnsanoğlu; bir annenin evladına duyduğu merhamet ile yaklaşmalı yeryüzündeki bütün varlıklara, dünya ancak o zaman güzelleşebilir. Dışarıdaki onca aç canlı varken, hiçbir şey olmamış gibi yemeğini yiyen, sıcacık evinde oturan, kış vakti soğuğu tatmayan, açlık hissini yaşamayan bir vicdan ne kadar merhamet sahibi olabilir ki.

Azıcık bir ağrın olurken, hiç hastanelerde günlerce ağrı-sızı çeken bir insan gelebildi mi aklına? Bir gün çok acıktığında, açlıktan ölen insanları düşündün mü? Bir acı yaşayıp gözyaşı döktüğünde, başkasının acısını hiç hti mi yüreğin? Bir kadının çığlığına koşabildin mi? Sokakta üşüyen çocuğa kol kanat gerebildin mi? Kapının önüne bir kap su, aş bırakabildin mi? Hayvanlar açlıktan ölmesin diyebildin mi? Gülenle gülüp, ağlayanla ağlayabildin mi? Çevrendeki iki insanın derdini dinleyebildin mi? Hiç tebessüm etmeyi öğrendin mi? Ne çok eksiğiz değil mi?

Peki, ne hakkımız var güzel bir dünya istemeye. Haydi, kendinden başla! Güzel bir varlık olmaya. Savaş, kan, gözyaşı... Söyler misin ne fayda verdi sana. Peki, kıyıya vuran cansız bebeğin bedeni hiç göğsüne ağrı girebildi mi? Mesela nefes alamayacak gibi oldun mu hiç? Dışarıda dilenen bir çocuk gördüğünde hiç memleketin meselesinden sorumlu htin mi kendini. Dünyanın dengesi böyle olmamalı, insanlar böyle eksilmemeli...

Şefkat, hoşgörü, güler yüz, tahammül yeniden can bulmalı bu topraklarda. Her şey empati ile güzelleşecek ve o zaman ağaçlar çiçek açacak tüm yüreklerde.  Ve o zaman merhamet yağacak kalplerimize.

 

 

Gökyüzünü boyarım

Gülcan Güngör

Gökyüzümü

Boyadığım renkte görmek isterim,

Herkes mavi biliyor diye mavi değildir o!

 

Çoğu zaman bembeyaz bulutlarla

Bembeyazdır gökyüzü...

Sonra güneş batınca kızıl oluverir

Hava kararınca siyahtır mesela

 

Savaşlarda, kavgalarda

Çocuklar ağlayınca mesela

Toz dumandır gökyüzü!

 

Ağlamaklıdır havası

Herkes mavi istiyor diye

Mavi değildir gökyüzü!

Benim gökyüzüm mesela

Hayal gibidir...

 

Çocuklar uykuya dalarken;

Pamuk gibidir

Şefkat ile boyanmıştır gökyüzü

 

Çocuklar ağlarken

Yel gibidir, savurur kötülükleri

Bulutların da hapseder

Mutlulukla boyanmıştır gökyüzü

Çocuklar yalnızken

Sıcaktır yokluğunu htirmez

Samimiyet ile boyanmıştır gökyüzü!

Çocuklarının canını acıtmaz

Korumaya feda eder maviliğini

Fedakârlık ile boyanmıştır gökyüzü!

 

Dedim ya hayal gibidir gökyüzüm!

Buna hayal kurmaktan vazgeçmemiz

Çocuklar inanır ancak!

Sizin gök gökyüzünüz sadece mavi,

Bizimse mavi dışında her şey...

 

 

Sakal Risalesi

Ünal Şarman

Doğudan batıya

Kuzeyden güneye

Rivayeti geliyor sakallının

Şu riya dolu yüzüne!

Sana müşfik bir gazel yazarsam

Sakalından bir tutam verir misin?

Ey atam İbrahim!

Sakal iplikle dikilir terzinin elinde

Hayran bırakılırım incelik sanatında

 

Gök denizden nem kaptı kapalı

Kızıl bir ekin biçer oldu tırpancılar

Gümüş suyuna batınca sakalın

 

Uzun emeli olanlar bilir

Sevmek fetihle başlıyor(muş)

Denizler kurudu ya ondan!

 

Eriştim vecizeler yüzyılına

Kaygılar buldum iğdiş

 

Kuzey ışıklarını takip eden,

Konargöçerler görürüm düşümde

Zannımca unuttular İpekyolu'nu

Marazlı şiir söyledim öylece

Efgan yüzlü dayım için

Oysaki dokunuşuyla çoğalır toprak

Dilenir tendeki merhameti

 

Şu sayısız dönemeçte

Yaratılış 6'dan beri sürmekte

Süreğen ve olağan her şeyde

Kıymetler türetilir

Giyinmeye kıymetini,

Sonsuz sırasını beklerken

Kıymetçe ölçüldüm

Küçüldüm büyükçe

 

 

Ya Hak

Kübra Öztaş

Nice âlemler bildim de

Ben-i âdemi bilemedim

Vehammiyetinin hududunu gördüm

Yol aradım ışık aradım bulamadım

Senden ala ışık yokmuş bunu anladım

Ya hak kapını arala, ben geldim

 

Kor alevlerden geçtim, yel oldum estim

Kanyonlarda coştum sel oldum aktım

En nihayetinde ehlileştim

Sergüzeşttim geçtim

Sukutunda huzuru buldum da

Ben-i ademi bilemedim.

 

Gevheriler işittim buhariler duydum

Yollarında yürüdüm

Zemheride üşüdüm

Kapında yattım da, sonra demlendim

Senden ala huzur yokmuş anladım

Ya hak kapını arala, ben geldim.

 

 

Yok Başka Yol

Metin Özdoğan

İster zengin ister fakir ol

Gezsen de dünyayı bol bol

Seni de taşır bir gün dört kol

Yok bundan başka yol

 

Son yolculuğa çıkacaksın benimle

Belki vedalaşamadan sevenlerinle

Sarılacaksın beyaz kefene

Buluşacağız seninle son nefeste

 

Kara toprak sarar kollarına

Kuşlar gelir konar toprağına

Yapayalnız kalırsın burada

Uyanırsın cevap için Yaradan'ına

 

Ben kim miyim bilirmisin

Nasıl ki var senin bir ismin

Tabut diye bir şey bilirmisin

İşte odur benim ismim iyi bildin

 

Tabut derler benim adıma

Son yolculuğa çıkarsın dünyada

Gidersin dönüşü yoktur birdaha

Çünkü karışırsın karatoprağa

 

Son duraktır benim götürdüğüm

Kimseyi geri getirmemek işim

Ben götürür bir daha geri getirmem

Götürür kara toprağa emanet ederim.

Bakmadan Geçme