LATİF BİR HİKAYE

Bahri Yıldızbaş yazdı...

SÂHİ SİZ, "O" MUSUNUZ?..

Eski tarihlerde bir medresede eğitim gören çok samimi üç arkadaş, medreseden mezun olduktan sonra birbirlerinden ayrılmaları çok zor olmuş. Yedikleri, içtikleri ayrı gitmeyen bu üç samimi arkadaş, nerede, hangi işte ve hangi görevde olurlarsa olsunlar, birbirleri ile;

— İrtibatı asla kesmeyeceklerine,

— Doğru Yol’dan,

— Adalet ve Hakkâniyetten ayrılmayacaklarına,

Dine ve Vatana hizmet dâvasından hiçbir zaman geri kalmayacaklarına dair söz vermişler.

Aradan yıllar geçmiş, birbirleri ile irtibat kuramamışlar. Çünkü o dönemde, iletişim araçları sınırlı imiş. Bunu bilen arkadaşlar; ‘Zaman hepimizi yıpratır, yaşlanırız, şeklimiz şemâlimiz değişir, ileride karşılaştığımızda bir birlerimizi tanımakta zorluk çekebiliriz. Onun için, aramızda bir şifre belirleyelim. Oradan birbirimizi tanırız’ diye, şifre belirlemeye karar vermişler. Çok kısa ve hatırda kalıcı bir şifrede anlaşmışlar.

O da:

“BEN O' YUM !”... olmuş.

Aradan uzun yıllar geçmiş, bizim üç idealist dava arkadaşının her biri bir köşeye savrulmuş:

— Biri Müderris (hoca),

— Diğeri sayılır bir tüccar,

— Bir diğeri de Mutasarrıf (vali) olmuş.

Tüccar olan şehir, şehir dolaşırken, bir şehirde arkadaşının o şehrin mutasarrıfı (valisi) olduğunu öğrenir. Hemen kadim dostu ve dâva arkadaşını ziyaret ve tebrik etmek ister. Kapıya varır ve görüşmek ister. Fakat güvenlik ve bürokrasi çarkını aşmak kolay olmaz. Görevlilere kendini tanıtıp, vali beyin medrese arkadaşı olduğunu, yıllar öncesinden tanıştıklarını, anlatmışsa da fayda etmez ve sırasını beklemek zorunda kalır.

Vakit çok geçmiş ve kendisine bir türlü sıra gelmemiş… Nice sonra, bizim tüccarın aklına mezuniyet günündeki belirledikleri şifre gelmiş.

Derhal küçük bir kâğıt parçasına: “BEN O’ YUM” diye yazmış ve görevliye uzatarak bunu, vali beye iletmesini istirham etmiş. Onun bu ricasını isteksizce yerine getiren görevli, az sonra geri dönüp aynı kâğıdı tüccara uzatmış.

Bizimki şaşırmış… Asıl şaşkınlığı, kâğıdın arkasını çevirince yaşamış. Kağıdın arkasında:

* ‘SEN O' OLABİLİRSİN, AMMA ‘ BEN O' DEĞİLİM!”* yazmaz mı!

Bu kıssa, günümüz insanlarını ne kadar da güzel anlatıyor DEĞİL mi? Yani, bizleri!

Hakikat şu ki, nice arkadaşlar; makamla, parayla, şöhretle tanışıp, her imkâna sahip olunca, âdeta "Tanınmaz" hâle geliyorlar ve: "Ben O değilim" çizgisine savruluyorlar.

Çünkü bu kişiler, ulvi ideallerle yola çıktıkları halde, amaca ulaşmak için: Yolda bulduklarını, yola çıktıklarına değişen ve amacına ulaşmak için her yolu mübah gören zayıf insanlardır...

Kıssamıza uygun bu gün:

“Ben O’yum!” diyebilen kaç gerçek dost ve arkadaş var ?

Öte yandan;

“BEN O' DEĞİLİM! diyenler dünyaya sultan olsa ne yazar?

Gerçek dostlarımızın çoğalması temennisiyle, hayırlı ve huzurlu günler dilerim.

Ben hâlâ "O'YUM" ve olmaya çalışıyorum. Al.

Sağlıklı, hatırlı, mutlu ve huzurlu günler ile birlikte; ‘ BEN O’yum’ diyenlere sevgiyle, selamlar.

Bakmadan Geçme