Konu değişimse en büyük bizim kuşak… (2)

Şahbettin Uluat yazdı...

Eskiden internet mi vardı? Memlekette internet çıkıp yaygınlaştığında tıpkı 386 model bilgisayarlarla tanıştığımız zamanlar gibi heyecanlanmış, bağlantılara ulaşmaya çalışmıştık. En sonunda ben evime ilk kablolu interneti çektirdiğimde, aylar boyunca doğru dürüst bağlanamadım. Bağlanmayı beklerken defalarca bilgisayar karşısında uykuya geçtim.

O günlerin bağlanma sesini bütün bu işe ilgi duyan yaşıtlarım bilir. Düdükle cızırtı arasında bir ses sözde  bizim internete bağlanmakta olduğumuzu bildirirdi ama her defasında eninde sonunda durur, “bağlanamadım” mesajı verir sonra yeniden ötmeye başlardı. O günlerin meşhur web tarayıcılarından biri Netscape, biri AOL idi. İnternet Explorer sonraki zamanlarda ortaya çıkmıştı. Ulaştığımız siteler genellikle İngilizceydi. Google ya yoktu ya fazla bilinmiyordu, Yahoo en çok kullanılan arama motorlarındandı.

O günlerde bırakın kablosuz görüntülü akıllı telefonları bildiğimiz kablolu, geleneksel telefona ulaşmak bile her babayiğidin kârı değildi. Telefon santralleri yetersiz ve verimsizdi. Şehirlerarası haberleşme PTT’nin üst katında bulunan santral çalışanı hanımlar tarafından elle yapılan bağlantılarla gerçekleştiriliyordu. Görüşme talepleri sıraya alınıyor, sırası geldikçe bağlantı kuruluyordu. O bildiğimiz önce jetonla, sonra kart ile çalışan telefon kulübeleri de memleketimizde biz yaşarken ortaya çıktı.

Evlere telefon bağlantıları da sırayla gerçekleştiriliyordu. Önce başvurup para yatırıp sıra alınıyor sonra santral olanaklarına göre talepler yerine getiriliyordu.

Van Postanesinin giriş katında bir de telgraf bölümü vardı. Orada karşıya ulaşma hızına göre acele, ELT gibi değişik adlarla ve kelime sayısına göre ücretlendirilerek telgraflar kabul ediliyordu.

Cep telefonları da bizim zamanımızda kullanılır oldu. Pahalı oldukları için önce zengin iş insanları aldı. Çok geçmedi marka marka, çeşit çeşit ortalığa dökülünce diğerlerine de sıra geldi. Onların da ilk zamanlar alt yapıları yetersizdi bağlantıları çok sorunluydu. Zaman içinde nicelik ve nitelik bakımından gelişme göstererek bugünkü 4 G, 5 G teknolojilerine, pek çok özelliği olan birleşik cihazlara ulaşıldı. Böylece zaman içerisinde dededen toruna herkesin eline geçti.

Bizler siyah önlük, beyaz yakalarla okula başladık. Orta öğrenimimiz esnasında şapka takmanın zorunlu olduğu dönemi de biz gördük. Şapkasının önünde yeşil kurdele olanlar Erkek Sanat Enstitüsü, Kırmızı olanlar Ticaret Lisesi idi. Atatürk Lisesi mavi miydi, tam anımsayamadım.

 Yağmurlu havalarda şapkalarımızın üzerine naylon koruyucu takardık.

Düğün salonu nedir bilmezdik, düğünler bahçelerde, evlerde olurdu.

Cadde ve sokaklarda öküz arabalarını, at arabalarını, faytonları da, günümüzün son model elektrikli araçlarını da bizler gördük. Faytonlara asılıp yağlı kırbacın hedefi olanlar da bizim kuşak oldu, bugün artık son model araçların direksiyonlarına kurulanlar da.

Dibekte buğdayı biz döverdik. El değirmeni ile bulguru ya da kavutu (hangisiydi tam hatırlayamadım) biz çekerdik.

Çarşıdan alınıp deniz kenarında ya da akarsularda yıkanmış, kurutulmuş olan yünü bir tahta üzerine çakılı uzun çivilerden oluşan tarakta annelerimiz, ninelerimiz inceltirlerdi. Sık sık dizlerine sürüp hareketlendirdikleri teşi ile o yünleri yine kendileri büküp ip haline getirirlerdi. İp yumaklarını şişlerle çoraba ya da kazağa dönüştürürlerdi.

Uzun kış ayları boyunca ayaklarımızda beyazıyla, kahverengi olanı ile burnu desenlisi ile bu çoraplar olurdu.

*

Bizden önceki kuşakları dikkate aldığımızda değişimi en hızlı yaşayan kuşak biz olduk, bu kesin artık biliyoruz. Biliyoruz ancak bizden sonraki kuşaklar için artık aynı şeyleri söyleyemeyiz.

Değişim dağdan yuvarlanıp düşen ve gittikçe hız kazanan kaya parçası gibi bir şeyse ki öyledir; belli ki bizden sonraki kuşaklar için daha da güçlü dönecek.

Yani biz öncekileri geçtik ama bizden sonrakiler giderek artan o doğal hızlarıyla bizleri de geçecek.

 

Bakmadan Geçme