KOGNİTİF DAVRANIŞÇI TERAPİ NEDİR?

KOGNİTİF (BİLİŞSEL) DAVRANIŞÇI TERAPİ NEDİR?

 

 

PSİKOTERAPİ ruhsal rahatsızlık veya sorunları sözel etkileşim yoluyla (görüşmelerle) çözme tekniğine verilen genel addır.

 Tüm ilaçların ve tüm psikoterapi yaklaşımlarının benzer etkinlikte olduğu varsayımı günümüzde geçerliliğini yitirmiş görünmektedir. Bazı tedavi yaklaşımlarının diğerlerinden daha etkili olduğu ve kullanımlarını destekleyen daha çok verinin bulunduğu bir dönemdeyiz

Kognitif terapi ruhsal rahatsızlıkları açıklarken ve nedenlerini araştırırken psikiyatri biliminin verilerine dayanır. Bu rahatsızlıkların çözümünde kullandığı sözel ve davranışsal yöntemler de aynı şekilde bu bilimsel ilkelere ve öğrenme kuramlarına dayalıdır.

 Ortaya konulan bu tedavi yönteminin etkinliği bilimsel olarak sınanmış ve yüzlerce klinik araştırmayla bir çok ruhsal rahatsızlıkta etkili olduğu gösterilmiştir.

 Dayandığı temel itibarıyla diğer psikoterapilerden farklı olan kognitif terapinin tedavi uygulamaları süreç ve içerik olarak yapılandırılmıştır. Öncelikle kişinin güncel sorunlarına odaklanır, süre olarak daha sınırlı, ve daha çok sorun çözme hedeflidir.

 Kognitif terapi sadece başvuranların güncel sorunlarını çözmez aynı zamanda bütün yaşamları süresince sorunlarını çözmekte kullanabilecekleri özel bir takım beceriler de öğretir.

Bu beceriler çarpık düşünceleri saptamak, inançlarını değiştirmek, çevreyle yeni ilişkiler kurmak, ve davranış değişikliğidir.

Olayları algılama biçimimizin bizim duygusal tepkilerimizi etkilediği gerçeği kognitif terapinin ana çıkış noktasıdır. Yani “OLAYLARI OLDUĞU GİBİ DEĞİL, OLDUĞUMUZ GİBİ GÖRÜRÜZ”.

 Örneğin bu yazıyı okurken okuduklarımızı bir değerlendirmeye ve yoruma tabii tutarız. Bu satırları okuyan bir kişinin “çok güzel, tam benim aradığım tedavi türü" diye düşündüğünü varsayalım, bu kişi kendisini mutlu, hevesli hissedecektir.

  Bir diğer kişinin ise buraya kadar yazılanları okurken aklından “iyi gibi görünüyor, ama ben yapamam, ben de işe yaramaz” şeklinde düşünceler geçmişse bu kişi de kendisini karamsar ve isteksiz hissedecektir.

 Bu satırları okuyan her insan kendine göre bir değerlendirme ve yorumlama yapar, sonuçta ortaya çıkan duygu ve davranış bundan etkilenir.

Yani kişinin duygusal tepkisi doğrudan durumdan (örneğin burada yazıyı okuma) değil, durumla ilgili düşüncelerinden etkilenir.

Boş bir levha gibi doğarız, çevremizden bize üç tür mesaj gelir;

-Kendimizin ne olup olmadığıyla ilgili bilgi

 -Diğer insanların ne olup olmadığıyla ilgili bilgi

-Yaşadığımız dünyanın ne olup olmadığıyla ilgili bilgi

 Biz bunlara TEMEL İNANÇLAR diyoruz. Hiç birimiz normalde bunların farkında değiliz. Sadece bunların etkileri olayları değerlendirmemizde ve olaylara verdiğimiz tepkilerde ortaya çıkar. Bir bebeğe “ sen bir tanesin, özelsin, akıllısın, beceriklisin, değerlisin…” iletileri gelse bebek kendisine giydirilen giysiyi yaşamı boyunca taşıyacaktır.

 Çocuk ilk 1,5 yaşa kadar sürekli çevreden söz dışı mesajlarla kendisinin ve çevresinin nasıl olduğunu anlar. BEN BANA VERİLENİM”. Ağladığında yumuşak ses tonuyla kucakta tutulup göz teması kurulan davranışla bunların yapılmadığı bir tutumda çocuk kendini nasıl hisseder? Diğerlerini nasıl hisseder? Besleyen, tehlikeli, değer vermeyen, acılarla dolu yaşam….

Çok küçük yaşlardan itibaren olumlu olumsuz inançların her birinin bir çekirdeği olur içimizde. Yaşımızın ilerlemesiyle kurduğumuz ilişkilerle, çekirdeklerin kimisi çok küçük kalırken kimisi büyümeye başlar. Sunum yapacağında özgüveni olan, sevilen, önemsenen kişi bile yetersiz kalabilir. Başaramayacağım çekirdeği büyük olan kişi her işte kendisini başarısız hisseder.

VAN HABER VANSESİ

 

Bakmadan Geçme