Kardeşinin derdi ile dertlenmek

Hangi ülkede yaşıyorsa, hangi dili konuşuyorsa, hangi ırka mensup olursa olsun Müslümanlar kardeştir. Yaşayış tarzları, örfleri, adetleri, kültürleri farklı da olsa da kardeştir. Dünyada millî devletlerin sınırları olabilir ama İslam kardeşliğinin sınırı olAmaz. Yüce Allah (c.c) "Ey iman edenler! Eğer küfrü imana tercih ederlerse, babalarınızı ve kardeşlerinizi bile dost edinmeyin. İçinizden kim onları dost edinirse, işte onlar, zalimlerin ta kendileridir." (Tevbe/ 23) buyurmuş ve babalarınız ve kardeşleriniz dahi olsa şayet iman etmemiş, dolayısıyla Müslüman olmamışlarsa onlar dahi sizden değillerdir. Tam tersi ise iman etmiş ve İslam dinine girmişlerse rengi ve ırkı ne olursa  olsun onlar bizim bizlerde onların kardeşleriyizdir.
İslam dini kardeşlikte sınır tanımazken bu gün bizler acaba dünya üzerindeki kardeşlerimizin durumundan ne kadar haberdarız. Onların dertleriyle ne kadar dertlene biliyoruz. Evet içinde bulunduğumuz Mübarek Ramazan ayında davetlerle, verdiğimiz zekat ve fitrelerle belki yanı başımızda bulunan kardeşlerimizle hemhal oluyoruz ama bizi taa uzaklarda bekleyen, belki görürler, belki gelirler tesellisiyle yaşayan kardeşlerimizin olduğunu hiçbir zaman unutmamız gerekir. Onlar acı çığlıklarıyla çırpınışlarıyla kendilerini fark ettirmeye çalışmaktadırlar.
Bu çırpınışlar ve bu çığlıklar annelerinin gözleri önünde diri diri ateşe atılan Arakanlı çocukların çığlıklarıdır. Bu çığlıklar alevler içersinde yanan çocuklarını gören annelerin çığlıklarıdır. Bu çığlıklar başlarına bombalar ve kimyasal silahlar yağan Suriyeli kardeşlerimizin çığlıklarıdır. Dünya üzerinde yaşanan bunca acı, gözyaşı ve zulümlerden dolayı  "Zalimler için Yaşasın Cehennem" demek ve Ya Rabbi Cennetinde hak, cehenneminde haktır, diye haykırmak belki bir nebze bizleri teselli etmektedir. 
Bizlerin bu acı sahneleri görmemiz ve duyarlı olmamız için  gereken ilk şart Ümmet şuuruna sahip olmaktır. Bizlerde şuan bu eksiklikten dolayı bunca eziyet ve zulme duçar olmaktayız.
Mevlamız: "Mü'minler ancak kardeştirler. Öyleyse kardeşlerinizin arasını düzeltin. Allah'a karşı gelmekten sakının ki size merhamet edilsin."  (Hucurat/10)
Bugün herhangi bir yerde bir Yahudi öldürüldüğünde dünya ayağı kalkarken, her gün yüzlerce Müslüman öldürüldüğü halde, kimsenin kılı bile kıpırdamıyor. Dinimiz bizleri tüm kardeşlerimizden mesul tutmuşken, Peygamber Efendimiz "Kardeşinin derdiyle dertlenmeyen bizden değildir" buyurmuşken, Afrika da, Filistin de, Çeçenistan da, Afganistan da, Suriye de ve en son Arakan ile Myanmar da yaşananlardan sonra eli kolu bağlı oturmak ne dinimize ne kardeşliğimizle nede insanlığımızla bağdaşacak bir durumdur. İftar sofralarına otururken sınırlarda mülteci olan, içecek suyu, yiyecek yemeği hatta oturacak yeri bile olmayan insanları, küçücük yavruları düşünerek, göz yaşlarıyla dualar edelim. Elimizdeki maddi imkanları seferber edelim. Bu bayramda bayramlıklarımızı kardeşlerimize yardın olarak gönderelim. Gönderelim ki belki onlara bir nebzede olsun bir teselli bir ilaç olsun.
Peygamberimiz (s.a.v)'in buyurduğu gibi "Dünyanın herhangi bir yanında bir kardeşinin eline diken batsa, onun acısını duyan ve derdini paylaşmayan, bizde değildir. Hadisi şerif gereğince duyarlılığımızı eyleme dökmeli ve bunca yaşanan zülüm ve gözyaşını duymalı, duyurmalı ve haykırmalıyız. Haksızlık karşısında susan dilsiz şeytandır, tehdidine mazhar olmamak için gerekli her türlü gayreti göstermeliyiz. Özellikle bu konuda duyarlı tüm sivil toplum örgütlerine ve diğer kuruluşlara sonuna kadar destek vermeliyiz. Aksi takdirde zalimlerden ve çaresizlerden hiçbir farkımız olmaz.
Selam ve dua ile…
[email protected]
vanhaber,ömer gündüz,köşe yazıları

Bakmadan Geçme