Mahkeme Şartlı Tahliye Kararı Verdi

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), Abdullah Öcalan’la ilgili kararını açıkladı. Kararda, Öcalan’a şartlı tahliye olasılığı olmaksızın ömür boyu hapis cezası verilmesiyle ilgili olarak Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 3’üncü maddesinin ihlal edildiğine karar verildi. Kararda, Abdullah Öcalan’ın 17 Kasım 2009 tarihine kadar İmralı Adası’ndaki cezaevinde tek başına tutulmasına vurgu yapılarak 17 Kasım öncesi ve sonrası ayrımına gidildi.

18 Mart 2014 Tarihli Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi Kararı…

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), Abdullah Öcalan’la ilgili kararını açıkladı. Kararda, Öcalan’a şartlı tahliye olasılığı olmaksızın ömür boyu hapis cezası verilmesiyle ilgili olarak Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 3’üncü maddesinin ihlal edildiğine karar verildi.
Kararda, Abdullah Öcalan’ın 17 Kasım 2009 tarihine kadar İmralı Adası’ndaki cezaevinde tek başına tutulmasına vurgu yapılarak 17 Kasım öncesi ve sonrası ayrımına gidildi.

BAZI NOKTALAR İHLAL EDİLDİ, BAZILARI EDİLMEDİ

AİHM, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin insanlık dışı ve aşağılayıcı muameleyi konu eden 3’üncü maddesiyle ilgili Türkiye’nin bazı noktaları ihlal ettiğine bazılarını ise ihlal etmediğine karar verdi.

“CEZAEVLERİ CEHENNEM OLMAMALI”

Kararın birçok noktasında yargıçların görüşlerinin birbirinden ayrışması dikkat çekti. Kararda İtalyan yazar Dante’nin “Siz ki, buraya girenler, bütün umutlarınızı geride bıraktınız” sözlerine gönderme yapılarak, “Cezaevleri, cehennem olmamalıdır” denildi.

Kararda şöyle denildi:

1. Mahkeme zehirleme girişimi iddialarını oybirliğiyle kabul edilemez bulmuştur.

2. Dörde karşı üç oyla, 17 Kasım 2009’a kadar tutukluluk koşullarıyla ilgili olarak Sözleşme’nin 3’üncü maddesinin ihlal edildiğine karar verilmiştir.

3. Altıya karşı bir oyla, 17 Kasım 2009’dan sonra cezaevi koşullarıyla ilgili olarak Sözleşme’nin 3’üncü maddesinin ihlal edilmediğine karar verilmiştir.

(Abdullah Öcalan Şubat 1999’dan 17 Kasım 2009 tarihine kadar özel güvenlikli İmralı Adası’ndaki cezaevinde tek başına tutuldu.)

4. Dörde karşı üç oyla, cezaevi ziyaretleriyle ilgili olarak Sözleşme’nin özel hayat ve aile hayatına saygıyı düzenleyen 8’inci maddesinin ihlal edilmediğine karar verilmiştir.

5. Oybirliğiyle Sözleşme’nin 7’nci maddesinin ihlal edilmediğine karar verilmiştir.

6. Şartlı tahliye olasılığı olmaksızın ömür boyu hapis cezası verilmesiyle ilgili olarak Sözleşme’nin 3’üncü maddesinin ihlal edildiğine oybirliğiyle karar verilmiştir.

7. Sözleşme’nin 5, 6, 13 ve 14’üncü maddeleri uyarınca yapılan şikayetler hakkında hüküm vermeye gerek olmadığına oybirliğiyle karar verilmiştir.

8. Oybirliğiyle sorumlu devletin, Sözleşme’nin 44’üncü maddesi uyarınca kararın kesinleştiği tarihten itibaren üç ay içinde mahkeme masrafları ve harcamalar için başvuru sahibine 25 bin euro ödemesine karar verilmiştir.

“MADDİ, MANEVİ TALEP YOK”

Kararın ‘Zarar’ başlıklı kısmında, başvuru sahibinin maddi veya manevi zararla ilgili herhangi bir talepte bulunmadığı belirtildi ve şöyle denildi:
“Mahkeme, şartlı tahliye imkanı olmaksızın ömür boyu hapis cezasına çarptırılması nedeniyle Sözleşme’nin 3’üncü maddesinin ihlal edildiği yönündeki tespitinin, başvuranın zararını yeterince telafi ettiğine inanmaktadır.”

“ŞARTLI TAHLİYE İMKANI SAĞLANMALI”

“Cezaevleri cehenneme açılan kapıya dönüşmemelidir” denilen kararın sonuç kısmında AİHS’nin tutuklunun sosyal hayata katılım ve şartlı tahliye haklarını gerektirdiğine vurgu yapıldı. “Başvuruyu yapan, 1999’dan bu yana şartlı tahliye imkanı olmaksızın hapis cezası çekmektedir” denilen bu bölümde, şu ifadeler dikkat çekti:

“Bu kararın kapsadığı dönem içinde (Mayıs 2005-Mart2012) bu ceza aşırı sert biçimde uygulanmış, başvuranın Sözleşme’nin 3’üncü ve 8’inci maddesindeki hakları ihlal edilmiştir. Dava edilen devletin, bu ihlalleri gidermek için sadece başvuranın cezaevi koşullarını iyileştirmesi, aile üyelerinin ve avukatlarının ziyaretlerini kolaylaştırması veya tıbbi bakım imkanlarını sağlaması yeterli olmaz. Aynı zamanda, başvuruyu yapanla aynı koşullar altındaki tutuklular için şartlı tahliye imkanlarını sağlayacak yasal mekanizmaları oluşturması gerekir.

“TÜRKİYE, ÖMÜR BOYU HAPİS CEZASINI KALDIRAN ÜLKELER ARASINA GİREBİLİR”

Ancak Türkiye, cezai ehliyeti olan suçlular için ömür boyu hapis cezasını kaldıran ülkeler arasına katılarak bir adımdaha ileri gidebilir. Bu şekilde insanlık adına da güçlü bir örnek oluşturacaktır.”

ÖCALAN’IN ŞİKAYETİ

Abdullah Öcalan, avukatları aracılığıyla açtığı davada “İmralı’daki ilk yıllarında sosyal izolasyonda tutulmuş ve serbest bırakılma olanağı olmaksızın müebbet hapis cezasına mahkum edilmiş” olmasını “insanlık dışı muamele” şeklinde değerlendirip, bu nedenlerle Ankara’nın, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin kötü muamelenin önlenmesiyle ilgili 3’üncü maddesini ihlal ettiği tezini ileri sürmüştü.

AİHM’İN 8. MADDESİNİ ÖNE SÜRDÜ

Öcalan, telefon görüşmelerine, mektuplaşmasına ve ailesi ile avukatlarıyla görüşmelerine kısıtlama getirilmiş olmasının da Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin özel yaşama saygıyla ilgili 8’inci maddesine aykırı olduğunu savunmuştu.

ZEHİRLENDİĞİNİ DE İLERİ SÜRMÜŞTÜ

PKk Lideri, İmralı’da “kademeli biçimde zehirlendiğini” de ileri sürmüş, bu durumun Avrupa sözleşmesinin 2’inci maddesine aykırı olduğu tezini işlemişti.

KARARDACPT RAPORLARI BEKLENTİSİ

Kararın büyük ölçüde AİHM gibi bir Avrupa Konseyi organı olan Avrupa İşkence ve Kötü Muameleyi Önleme Komitesi’nin (CPT) Abdullah Öcalan raporları üzerine inşa edilmesi bekleniyordu.

SON RAPORDA KÖTÜ MUAMELE GÖRMEDİĞİ BELİRTİLMİŞTİ

Öcalan’ı 1999 yılından bu yana İmralı’da 6 kez ziyaret eden Komite son raporunu geçen hafta açıklamıştı. Raporda, Öcalan’ın materyal tutukluluk koşullarında sorun olmadığı ve kötü muamele görmediği belirtilmiş, buna karşılık avukatlarıyla ve yakınlarıyla görüşmesinde yaşadığı sorunların giderilmesi istenmişti.

Türk hükümeti, CPT raporları temelinde son yıllarda Abdullah Öcalan’ın tutukluluk koşullarını Avrupa standartlarına taşımış, Öcalan’ın hücresindeki materyal koşullar iyileştirilmiş, İmralı’ya başka mahkumlar transfer edilmiş, Öcalan’ın hücre dışı ve açıkhava faaliyetlerinde bulunması sağlanmıştı. CPT, geçtiğimiz yıllarda açıkladığı raporlarında Öcalan’ın zehirlendiğine dair iddiaların gerçeği yansıtmadığını bildirmişti.

AİHM’nin kararında, Öcalan’ın belli bir süre mahkumiyetten sonra dosyasının gözden geçirilmesini sağlayacak hukuksal bir mekanizmanın yaratılması talebinde bulunabileceği de belirtiliyor.

AİHM, geçen yıl İngiltere’ye karşı aldığı bir kararda, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına mahkum edilenlerle ilgili yeni bir içtihat yaratmıştı.

GEÇMİŞTEKİ DAVA VE BAŞVURULAR

Abdullah Öcalan’ın AİHM önünde Ankara’ya karşı 1999 yılında açtığı ilk dava Mayıs 2005’te karara bağlanmış, AİHM, Öcalan’ın, gözaltının hukuki olup olmadığı hususunu ileri sürebileceği bir iç hukuk yolunun olmaması, yakalandıktan sonra hemen bir hakim önüne çıkarılmamış olması, bağımsız ve tarafsız bir mahkeme tarafından yargılanmamış olması ve adil yargılanmadığı ve adil olmayan bir yargılama neticesinde ölüm cezasına mahkum edildiği gerekçeleriyle Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin birçok maddesinin ihlalinde hüküm kılmıştı.

AİHM buna karşılık, Öcalan’ın yakalanışının “uluslararası komplo” olduğu, “Kürt kimliğinden ötürü ayrımcılık gördüğü” ve Kenya’dan getirilişinin Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ne aykırı olduğu tezlerini geri çevirmişti.

AİHM, Öcalan’ın maddi ve manevi tazminat taleplerini de reddetmiş, Ankara’yı davacıya 120 bin Euro mahkeme masrafı ödemekle cezalandırmıştı.

AİHM, Abdullah Öcalan’ın, “Türkiye’nin 2005 yılında açıklanan AİHM kararını uygulamayıp kendisini yeniden yargılamadığını” gerekçe göstererek 2007 yılında yaptığı bir diğer dava başvurusunu ise 2010 açıkladığı bir kararla reddetmişti.

Bakmadan Geçme