Farkında olmadan kendiliğinden gülen gözlere, muzip sırıtışlara ortak olan çiçek. Bütün baharları ilkbahar edasında gördürten çiçek. Hani yüzünü güneş ne tarafta ise oraya doğru çeviren çiçek. Neden çevirir? Sürekli bekler sevdiğini.Ona her sabah yeni bir umutla uyanır.Gülen gözlerle sabahın ilk ışıklarında sevdiğine bakar.O kadar çok sever ki sevdiği ile bütünleşir ve tıpa tıp ona benzer. Ben sen oldum der adeta.
Farklı bir hikâyesi var bu çiçeğin. Diğer bütün aşklar gibi onunda hikâyesi anlamlı. Şöyle ki "Apollon bir gün, Okeanos'un güzel kızı Klytie'yi, bir dere kenarında görür, beğenir. Yakışıklı bir delikanlı olan Apollon kendini kıza âşık ettirir. Kendisi de aynı şekilde âşık olur.Ama vefasızlık ve bıkkınlık içten içe yer Apollon'u. Böylece gel zaman git zaman uzaklaşır Klytie'den. Bu uzaklaşmaya kızın sevgisinin fazlalığı sebep olduğu söylenir. Klytie kendini kahreder, karşılıksız kalan aşkı nedeniyle kederinden ölür. Sevgisi yüzünden mezara giren ve güneşin parlak ışıklarını göremeyecek olan, Klytie'nin naşını heliotrope, yani gün çiçeğine koyarlar. Günçiçeği Apollon'a olan fazla sevgisini hala gösterir, o ne taraftaysa yüzünü ona döner. Aşkına karşılık bulamadığı için üzüntüsü hiç geçmez ve boynu büküktür hep."Bunu niye mi anlattım? Dücane Hocanın dediği gibi "Varın gidin siz de öyleyse, düşün yollara hakikati bilmek için hakikat adına, aşk adına, aşkın adına. Mecali kalmamış ellerinizi hiç değilse son bir defa kaldırın da kapı yüzünüze kapanmadan evvel o kapıyı siz kendiniz kendi yüzünüze kapamayı deneyin!"Sevgi ile kalın…