Gözyaşlarım kan kırmızı!

Televizyonun uzaktan kumandasının tuşlarına öylesine basarken TRT kanallarından birinde yaşlı bir kadının söylediği yöresel bir türküyle karşılaşıyorum. O bittiğinde başka bir yöreden başka bir otantik türkü. Programın adı, Anadolu'da Unutulmuş Türküler... Karadeniz... Doğu ve Güneydoğu... Trakya... Türkçe, Azerice, Kürtçe, Zazaca, Lazca... Ve televizyon ekranının altında akıp geçen alt yazıda Şemdinli kırsalında sıcak çatışmada hayatını kaybedenlerin isimleri sıralanıyor. Ve bir Kürt anası ağıt söylüyor, Anadolu'da Unutulmuş Türküler programında. Türkçe yazıyla söyledikleri geliyor ekrana... Ardından bir semah... Ve bir Yörük kadın... Toroslardan yanık bir türkü çığırıyor... Türküler olunca Ahmet Arif'in Anadolu şiirinden dizeler takılıyor dilime: Beşikler vermişim Nuh'a Salıncaklar, hamaklar, Havva Ana'n dünkü çocuk sayılır, Anadolu yum ben, Tanıyor musun? Çok güzel bir program... İbadetlerden, ayinlerden örnek veriyor... Ve ezan sesi... Çan sesi! Binlerce yıl sağılmışım, Korkunç atlılarıyla parçalamışlar Nazlı, seher-sabah uykularımı Hükümdarlar, saldırganlar, haydutlar, Haraç salmışlar üstüme. Ne İskender takmışım, Ne şah ne sultan Göçüp gitmişler, gölgesiz! Selam etmişim dostuma Ve dayatmışım... Görüyor musun? Anadolu... Bin bir renkli kültürler mozaiği. Yaşlı bir ana daha beliriyor ekranda... Karadeniz'den Lazca bir türkü... Ve ekranın altından Şemdinli çatışmasında vurulup düşenlerin isimleri... Tıpkı birer yıldız gibi kayıp geçiyorlar gözlerimin önünden. Ağlıyorum... Gözyaşlarım kan kırmızı!
Anlıyor musun?
 

Bakmadan Geçme