EHL-İ MUHABBET

Yaşar Adıyaman yazdı...

İnsan aciz bir varlıktır. Duygu dünyası, vicdanın, yüreğin, cesaretin, edebin, sanatın ve edebiyatın ekseriyetinde güç kazanır.

İnsan olmanın gereği ehl-i muhabbetten hâsıl niyetidir. İyilik ve kötülük zıt kutuplu iki olgunun etrafında bir bütünlük sağlar. İnsan olarak bizim amacımız ve niyetimiz iyiliklere revan olmaktır. İyilikleri çoğaltmak adına mücadele etmektir. İnsan iyilik ekseriyeti ile donatılmıştır.  Kötülük bir nevi hastalık belirtisi ruhların iyilikten yoksun olmasıdır. Kalp yumuşak huylu bir manevraya sahiptir. Kötülükten katılaşarak kapkara bir taşa dönüşürse insan kendini bulmakta zorlanır. Bunun tedavisi kötülüğe karşı iyilik etmekten ziyade ehl-i muhabbetten geçer, Muhabbet ehli bir varlık olan insan kendini tanımaz ise işte o zaman kötülük etmeye başlar. Akıl ile kalp bütünleşmemiş ise insanlıktan nasibini almamış demektir.  O vakit aciz eder. İnsanlık namına herhangi bir emare taşımıyor ise taciz eder. Kötülükleri körükler, yakar, yıkar ve ölümü unuttur. Erenlerin sırrına varamaz.

Dünya her canlıya yetecek kadar geniş bir mahzene sahip iken, erenlerin sırrına varmayan, kötülük menzili ile kendine ayna tutmuş insanlar yüzünden zindana dönmüştür.

Yüzyıllardan beri savaşlar, kaoslar, ihanetler, katliamlar, vahşetler, fecaatler ve entrikalar insan düşüncesinin ürünü olarak ortaya çıkmıştır. Hal böyle iken yüzyıllardan beri dünyanın eko dengesini bozan tek canlı insan olmuştur. Hâlbuki " Su akar yolunu bulur " insanın gönlündeki en güzel anlatısıdır.

Gönül sırrına erenler ise dünyayı yaşanabilir kılan umudumuzun son tohumlarıdır. Eskiler derki "Gönül sırdır"  Olur olmaz herkesle her şeyin paylaşılamayacağına dair bir şifre sanki. Çünkü insanoğlu ayıp arar, kusur arar. Senin üzüntün onun neşesi olur. Gönül ancak güzel görene, güzel konuşana, güzel saklayana açılır. Onlara da ehl-i muhabbet denir. Gönül sırrına erenlerle ehli muhabbet edilir.

Ehli muhabbetin olmadığı yer çorak topraklara benzer. Zaman içinde çöle döner.  Bırak canlı yaşamayı canlının uğramadığı bir yalnızlık rıhtımına dönüşür. Tıpkı insanın yalnızlığı ile baş başa kalıp, gecelerin sessizliğine büründüğü gibi. İnsan yalnızlaştıkça duyguları da gönül dünyasına tercüman olur. Yalnızlığı ile hemhal olup gönül diyarının erenleri olur.  Hani derler ya " Kendi kendine konuşanlara deli denir. "  İşte deliliğin mertebe olduğu yer, makama dönüştüğü seyyah rahlesinin dil ucu naatlarıdır.  Yani ermişlik makamının veli anahtarını artık gönülden taşır. Şiirle, edebiyatla tanışır...

Ehl-i muhabbet bir dünya inşa etmenin umudunu hep taşımaktayım. Bunun en ulvi yolu muhabbet ehli dostların varlığı, şiir dolu yüreklerin nazenin öyküsü, çocukların kalbini taşıyan güzel insanlar, iyiliklere revan olmuş gül yüzlü tebessüm dolu canlar ve insanın sırına vakıf dostların olmasıdır. Biz güzel dostlarla, sanatsal, kültürel, edebiyat ve şiirsel muhabbetlerle iyilik dolu bir dünya inşa edebiliriz.

Günümüz modern çağında internette yer alan bilgiler ile bilgiye ulaşılabilirliği kolay kılmaktadır. Bu yüzden insanlar her şeyi biliyor havasına bürünebilir. Bu kibrin emaresidir. Bilgi bilince dönüşmediği sürece tehlikelidir. Ehli muhabbet ile pekişmeyen bilgi ham bilgidir. Acı verir, elem verir, keder verir.

Bilinçli bireylerin yetişmesinin en yegane yolu ehli muhabbetten geçer. Muhabbet ehli insanlar sevmeyi bilir, haddini bilir, saygıyı bilir, inancı bilir ve kendini bilir....

Bilginin bilincine var olmanın bir diğer önemli yolu okumaktan geçer, okumak günümüz insanı için en elzem konuların ana başlığını oluşturur. Çünkü bilincimizin ana olgusu okumaktır ve ehl-i muhabbet ile benliğimizi pekiştirmektir.

 

Bakmadan Geçme