Dünya ve Ahiret Efendimizin Mevlidi Şerifi (2)

Van Emekli Müftüsü Nimetullah Arvas yazdı...

Geçen haftaki yazımızın devamı…

Efendimiz aleyhisselatu vesselam’ın, önceki peygamberlere indirilen kitaplarda, dünyaya teşrif edeceği hakikati mevcuttur. Tahrif edilmemiş bölümlerde bile, mesela; Tevrat, Faran dağlarından bahsediyor. Faran dağları ise Mekke’dedir. İsa aleyhisselam, Peygamberimizi müjdelemiştir. Yuhanna adlı İncil’de açıkça bildirilmiş ise de Hristiyanlar bunu başka şekilde tevil ediyorlar. Meşhur sahabi İrbad b. Sariye radıyallahu anh’ın rivayet ettiği bir hadiste; Efendimiz ‘’Adem henüz yaratılmadan önce, Allah katında ben peygamber idim. Bundan size haber vereyim. Ben İbrahim’in duası, İsa’nın kavmine müjdesi ve annemin gördüğü rüyayım. Annemin gördüğü rüyada, ondan bir nur yükseliyor ve Şam’ın burçlarını aydınlatıyordu. Diğer peygamberlerin annelerinin de bu şekilde rüyaları vardır’’ buyurmuştur.

  • Hazreti İbrahim’in duası


“Rabbimiz! İçlerinden onlara bir peygamber gönder; onlara âyetlerini okusun, kitabı ve hikmeti öğretsin ve onları her kötülükten arındırsın. Şüphesiz, sen mutlak güç sahibisin, hüküm ve hikmet sahibisin.” (Bakara 129)

Bu ayet-i kerimede Hazreti İbrahim diliyle Efendimizin peygamberliği için dua etmiştir.

  • Hazreti İsa’nın müjdesi

‘’Hani, Meryem oğlu İsa, “Ey İsrailoğulları! Şüphesiz ben, Allah’ın size, benden önce gelen Tevrat’ı doğrulayıcı ve benden sonra gelecek, Ahmed adında bir peygamberi müjdeleyici (olarak gönderdiği) peygamberiyim” demişti. Fakat (İsa) onlara apaçık mucizeleri getirince, “Bu, apaçık bir sihirdir” dediler.’’ (Saff 6)

 

  • Annesinin duası

Peygamber Efendimizin validesi, Efendimize hamile iken rüyada kendisinden yükselen bir nurun Şam burçlarına kadar her tarafı aydınlattığını görmüştür. Mevlid’in müellifi Merhum Süleyman Çelebi Hazretleri, mevlidinde bu olaydan şu şekilde bahseder:

Dedi gördüm ol habîbin ânesi

Bir acep nûr kim, güneş pervânesi

Berk urup çıktı evimden nâgehân

Göklere dek nûr ile doldu cihân

 

Peygamber Efendimizin dünyaya gelmeden önce onun peygamberliğinin delilleriyle alakalı çokça kitaplar yazılmıştır. Bu kitapların bölümlerinde, daha dünyaya teşrif etmeden önceki deliller, dünyaya teşrif ettikten sonraki deliller, hayatıyla ilgili deliller, üstün ahlakıyla ilgili deliller, nübüvvet ve risaletin tasdikiyle ilgili deliller, dönemin gayrimüslimlerin bilginlerin risaletini tasdiki gibi delilleri ihtiva eden çokça eserler yazılmıştır. Büyük alim Süleymaniye Medresesi tasavvuf kürsüsü müderrisi Abdülhakim Arvasi hazretleri, veciz bir ifade ile Efendimizi şöyle takdim ediyor. ‘’Her peygamber kendi zamanında, kendi mekanında, kendi kavminin hepsinden her bakımdan üstündür. Muhammed aleyhisselam ise her zamanda, her memlekette, yani dünya yaratıldığı günden kıyamete kadar gelmiş ve gelecek bütün varlıkların en üstünüdür. Hiçbir kimse, hiçbir bakımdan O’ndan üstün değildir. Bu güç bir şey değildir. Dilediğini yapan, her istediğini yaratan O’nu böyle yaratmıştır. Hiçbir insanın, O’nu methetmeye gücü yetmez. Hiçbir kimsenin O’nu tenkit etmeye iktidarı yoktur’’ şeklinde ifade buyurmuşlardır.

Mekke’de ki yaşantısıyla alakalı, O’na düşman olan müşrikler dahi güzel bir yaşantı sahibi olduğunu itiraf etmişlerdir. Henüz peygamberlikle vazifelendirilmeden önce                          El-Emin(Güvenilir) lakabıyla anılmıştır. Çünkü herkes O’na güveniyordu. O güven veren bir peygamberdi. Gökyüzünün emini Hazreti Cebrail, yeryüzünün emini de Hazreti Muhammed’dir. Bir gün kendi kavmine bir ziyafet vererek onları bir araya topladı. Bu ziyafetten maksat onları İslam’a davetti. Efendimiz onlara ‘’Bu dağın arkasında bir düşman ordusu vardır desem bana inanır mısınız? ‘’ diye sorunca ‘’Evet, çünkü biz senden hiç yalan duymadık’’ dediler. Peygamber aleyhisselam ‘’O halde ben sizi Allah’tan başka ilah olmadığına ve benim Allah’ın Resulu olduğuma dair imana davet ediyorum’’ buyurdu. Bunun üzerine müşrikler ‘’Sen bizi bunun için mi çağırdın’’ deyip ayrıldılar. 

Peygamber Efendimiz 13 yıl bütün imkanları değerlendirerek, topluluklara giderek İslam’ı tebliğ ederken karşı tarafta Müslüman olanlara, iman edenlere, akla gelmeyecek şekilde işkenceler yaparak onları yıldırmaya, vazgeçirmeye çalışıyorlardı. Peygamber Efendimiz, iman edenlerin önce Habeş’e sonra Medine’ye hicret etmelerini emretti. En son bizzat kendileri de İslam devletini kurmak üzere Medine’ye (Yesrib) hicret ettiler. Medine’ye geldikten sonra mektuplarla hükümdarları, kralları, imparatorları İslam’a davet etmiştir. PTT, Peygamber Efendimizin  İslam’a davet mektuplarını derleyerek kitap haline getirmiştir.

Bakmadan Geçme