BİLİM ve DİN...!?

Bilim, realiteyi (ve gerçeğe ilişkin doğru bilgiyi) arama, bulma, anlama ve açıklama etkinliğidir. Felsefenin de, dinin de hatta edebiyatın da böyle bir çabası vardır. Onlar da kendilerine göre dünyayı, Evren’i anlama ve açıklama hedefi güderler.

Peki bilim ile bu etkinlikler arasındaki fark nedir? Aralarındaki en belirgin fark kullandıkları yöntemdir. Bilimsel bilgiye ulaşmanın kaynağı bilimsel yöntemdir. Dinin bilgilerinin (doğrulama) kaynağı ise vahi, kutsal kitaplar, dini otoritelerdir. Bu yüzden sorgulanmazlar. Sadece iman edilebilirler, inanılırlar (ya da inanılmazlar) İnanmak rasyonel bir süreci gerektirmez, duyguya dayalıdır; bu yüzden bu bilgiler yenilenemez, geliştirilmezler. İş görüleri azdır, onlarla uçak, gemi yapamayız. (Benzer bir durum felsefe ve edebiyat için de geçerlidir; bunu başka bir yazıda ele alacağım)

Bilimsel yöntem ise sınamaya dayalı olduğu için sorgulamaya, eleştirilmeye tabi tutulabilir, hatta ortaya konmuş bilimsel bir bilgi yanlışlanarak yerine doğrusu konabilir. Merak, sınama, sorgulama ve eleştiri bilimsel gelişmenin dinamosudur. Ama din için bu söylenemez. 1500 yıl önce ortaya konmuş bir bilgi o gün neyse bu gün de aynısı geçerlidir. Diğer bir deyişle sorgulanmadan bu gün de kabul edilmek zorundadır. Sorgulamak, yanlışlamak, red etmek dinden çıkmak anlamına gelir.

Başka bir deyişle bilimsel bilgi eleştiriye açıktır ama dini bilgi eleştiriye açık değildir. Bu yüzden dinin bu nevi bilgilerine dogma diyoruz. Onları akıl ile sorgulamadan sadece iman (inanmak) edebilirsiniz. Bu yüzden din çoğu zaman büyük kitleler üzerinde kötü insanların kötü emelleri için kullanılmıştır. Bruno’nun dediği gibi; Tanrı iradesini hakim kılmak için yeryüzündeki iyi insanları kullanır; kötü insanlar ise yeryüzüne kendi iradelerini hakim kılmak için Tanrı’yı (dini) kullanır.

YAZININ DEVAMINI OKUMAK İÇİN TIKLAYINIZ

Bakmadan Geçme