Van Gölü İncileri

PENCEREM ÖNÜ

DENİZ SÖZER

Pencerem önü

Dört duvarın göz aydınlığı

Bir rüyanın uyanıklığı

Öylesine kırılgan, öylesine bir arada

Ellerin dokunduğu her yüzeyde bir hatıra

Bir kaybolan zamanın yankısı…

Şehir, her köşe başında başka bir masal

Bir arada, belki de yalnızca paralel

Şu an, bir geçiş anı olsa da

Zamanın kırılmadığı, delindiği yerde

Bazen dışarıda, bazen içeride

Görünmeyen o şehirde yürürken

Yakalamak bir solukta kaybolan o anı

Dört duvarın göz aydınlığında

Bütün yolculuklar birer rüya

Sesler gelir, dalga dalga sesler gider

Bir hüzün, bir şarkı, bir kahkaha

Hep bir akış, hep bir dönüşüm

Kendini bulan, kaybolan, bulan…

Rüzgrın, kuşların

Ve içinde yaşadığım, yaşadığımız şehrin

Öyle uzaktan ama öyle iç içe içten

Bunlar dört duvarın sonsuz yansıması

Nereye taşır, kim bilir… var mı bilen

Ama her iki yönüyle de

Göz aydınlığında buluşuruz

Sevdiğim, buna inan.

DUYARSIZ YÜREKLER

MUSTAFA GÜNEŞ

Geceler suskun

Birkaç köpek uğultusu

Gökyüzünde kayan birkaç yıldız!

Rüzgrdan da ses yok, her şey suskun

Ama uzaklardan çocuk çığlıkları

Anaların, babaların feryatları

Bozar ruhumda tüm sessizliği

Burnumda kokular tüter

Toz ve kan kokusu, barut kokusu

Bitmeyen zulüm ve katliamlar

Şerefi korunan bir vatanda

Şerefsizlerin tanımadığı diyarda

Her gün onlarca, her ay binlerce

Ah Gazze! Unuttuk seni

Yine yalnızsın, kimsesiz, desteksiz

Kalplerimizde yerleşik bir odacık bulamamış çilen

Bir avuç Siyonist'e teslim ettik seni

Acımasız, katliamcı, bütün hayvani duygulara aşina

Belki tükürülse sel olur boğup tüm Siyonistleri

Oda eksik, etkisiz susuzluk gibi kıtlıklarda....

Belki kendimize tükürmeliyiz tüm gücümüzle

O damlaların sahibi biz olduk şimdilerde

Geceler suskun, biz suskunuz!

Bilmem affedilir miyiz? Umutsuzum

Sadece kelimeler süsler ekranları

Sadece ekranları süsler tüm çığlıklar

Kolsuz, bacaksız küçücük bedenler

Seyrederiz yumuşak yataklarımızdan,

Kahrolsun Siyonizm, kahrolsun zalimler…

Mideler tıklım tıklım patlayacak gibi

Sende ise açlık gürültüsü zulmün tarifi

Uyanır mıyız bilemem

Galiba yıllar sürecek

Birkaç cesur uyanır belki

Güneş batıdan doğarken

Biz doğuya bakıp dururuz

Doğmuyor güneş, doğmuyor...

AĞLA ÇOCUK

MEVLÜT KOÇAK

Masumiyetine ağla! Muhtaçlığına ağla!

Çaresizliğine ağla! Güçsüzlüğüne ağla

Ağla ki her bir damla gözyaşın sana bu zulmü yaşatanlara bir kurşun olsun

Ağla ki her bir hıçkırığın sana sessiz kalanları sağırlaştırsın

Ağla ki seni ağlatanlar tufan yağmurlarına karışsın

Ağla ki seninle ağlamayanlar utancından gözyaşlarına karışsın

Ağla ki seninle ağlamayanlar, seni anlamayanlar

Sana uzanamayanlar sensiz Dünya'da uyumasın

Ağla çocuk!

Yüreğinde ki acıya sebep olanlar daha fazlasının yaşasın

Ağlamana sebep olanlar gözyaşlarına hasret kalsın

Gözyaşını silmeyenler gözyaşında boğulsun

Her bir damla gözyaşın misket bombası olsun seni ağlatanlara...

Ağla çocuk!

Oyuncakların elinden alındığını için ağla!

Parkların bahçelerin harap edildiği için ağla!

Sahillerin sahnelerin dağıtıldığı için ağla!

Hanelerin sokakların viran olduğu için ağla!

Kendi topraklarında sürgün edildiği için ağla!

Öz vatanında garip kaldığın için ağla!

Ağla çocuk!

Gözyaşlarına sebeple olanlara beddua olsun yakarışların...

Hıçkırıklarına sessiz kalanlara Eyvah! olsun yalvarışların....

Seni umursamayanlara tokat gibi yapışsın her bir damla gözyaşın...

Sensiz dünyada huzurlu bulmasın zalim beyinler...

Ne seni ağlatanlar ne de ağlamana sessizce kalanlar...

Ağla çocuk!

Her bir damla gözyaşın Kevser ırmağına karışsın cennette

Her bir hıçkırığın bir kuş sesi gibi yankılansın cennet bahçelerinde

Her bir enkaz bir köşk bir saray olsun senin için

Her bir kardeşin bir melek olsun yanından ayrılmayan...

Ağla çocuk!

Sen ağladıkça haya ediyoruz insanlığımızdan

Sen ağladıkça utanıyoruz Müslümanlığımızdan

Sen ağladıkça bize dar geliyor bu dünya

Sen ağladıkça boğuluyoruz bu hayattan

Sen ağladıkça yüzümüz kızarıyor sesimiz titriyor her bir duada

Sen ağladıkça birliğimiz dirliğimiz varlığımız kayboluyor zalim karşısında

Ağlama çocuk!

Sana ağlama diyemiyorum

Bende ağlıyorum seninle beraber

Utancımdan ağlıyorum gizlice

Çaresizliğimden ağlıyorum sessizce

Ümitsizliğimden ağlıyorum tek başıma

Yalnızlığımdan ağlıyorum senden uzakta

Yalvarışlarında ağlıyorum dualarımda

Hadi, Gel beraber ağlayalım, çocuk!

Ama herkes kendi gözyaşlarını silsin

Kirlenmesin o masum günahsız ellerin

Benim gözyaşlarım da...

EFTAN

DAVUT MORTAŞ

Eftan,

Akşam çökerken

Gökyüzü gümüşe bürünür

Sessizliğin sesi çalınır ufkumda

Bir nehir gibi akar zaman

Her an kayar

Her an unutur kendini

Yüreğimde bir hoşça kal

Bir veda değil bu

Yaşamın kendisi gibi ağır

Kendinden vazgeçmek gibi

Gölgeler düşer ağır ağır

Açılan gözler kapanır derinlere

Ve her şey olur yalnızca bir an

Kelimeler anlamsız

Dualar yarım, sevgiler sessiz

O gümüş akşam,

Sarı bir yaprak gibi

Düşer üstüme ve ben beklerim

Dönüşünü bilmeksizin

Avluda, yolda

Geceleri yarım uykuda

Mübarek bir beklentide

Bir türlü gelmek

Bilmedin, eftan...

ESKİ BAYRAM

GÜNVAR KORKMAZ

BEYDAĞI'NIN KIZI

Ülkemde acılar bir bir tükense

Eski bayram gibi bayramlar olsa

Yürekler birleşse sevgiyi ansa

Geçmiş bayram gibi yuvalar dolsa

Anılarda kaldı yaşanan zaman

Gözde yaşar dinmez deriz ki aman

Geri gelmez yıllar hayaller yaman

Eski bayram gibi huzuru bulsa

Ne güzel olurdu bayram telaşı

Evde baklavalar börekle aşı

Mutfaklarda analar aşçı başı

Doğal yaşam ile doğallık kalsa

Çocukların bayramlıkları özel

Kokulu şekerler güzel mi güzel

Geleneklerimiz ebedi ezel

Rengrenk şekerler olup da alsa

Kültürümüz ömür boyu yaşasa

Birliğin gücünü birde kuşasa

Beydağı'nın Kızı bunu başarsa

Eski Bayram gibi sevgiyle kalsa

BAKIŞIN KEFENİM OLSUN SEVDİĞİM

MUHAMMET BARAN ASLAN (BARANÎ)

Evvelde, ahirde düştünse yda

Yoktur yatacak bana yer dünyada

Ne arzda var kurtuluş ne fezada

Gayrı mihnet de yaraşır eza da

Bakışın kefenim olsun sevdiğim

Nazar eylediğin yere gömsünler

Gözüme mil çekildi milim milim

Ayn, şîn, kf aşkına ben kefilim

Bîkararım sensizlikte, cehilim

Ancak senin hüsnünedir şu meylim

Bakışın kefenim olsun sevdiğim

Nazar eylediğin yere gömsünler

Artık teninde can versin geceler

Yollarında serden geçsin heceler

Taht-ı gönlümden silinsin lekeler

Mihmanım ol gel, kabrime bu sefer

Bakışın kefenim olsun sevdiğim

Nazar eylediğin yere gömsünler.

GELENDE

MEHMET AKÇAY

Mazi canlanır gözümde

Sen gelende sen gelende

Kalkar hüzün dert yüzümde

Sen gelende sen gelende

Parlar gözündeki ağım

Çözülür dizimde bağım

Titrer elimle ayağım

Sen gelende sen gelende

Aklım hayallere dalır

Gönlünü heyecan alır

Gözüm gözlerinde kalır

Sen gelende sen gelende

Erir gönlümdeki karlar

Biter dilimdeki zarlar

Gözlerimin içi parlar

Sen gelende sen gelende

Gözümde ufalır dağlar

Gönülde yeşerir bağlar

Çağlari coştukça çağlar

Sen gelende sen gelende.

DİRİLİŞ RUHU

ATAKAN DAŞDAN

Şehitler yatağı mübarek belde

Ege'nin boynunda zer Çanakkale

Mehmed'in kanını kattığı selde,

Zalimi boğduğu yer Çanakkale

Türk'ün ızdıraplı, çileli yolu

İnliyordu yasla tüm Anadolu

İşgal Conkbayırı ve Gelibolu

Yiğitlere dedi: Vur Çanakkale!

Kuvayı millîye verdi el ele

Asla baş eğmedi, yedi düvele

Yiğitçe verilen bu mücadele

Direniş gücüdür, sur Çanakkale

Bir kızıl kıyamet koparken çetin

Toprakla yoğrulan kemik ve etin

Yok oluşa giden medeniyetin

Diriliş ruhudur, fer Çanakkale

Asım'dan tertemiz soydu yiğitler

Bıyığı bitmemiş toydu yiğitler

Göğüsleri siper, koydu yiğitler

Geçilmez kaledir, zor Çanakkale!

ORMANI KORUYALIM

SERVET BARDAK

Bizim şu yörenin her yeri çorak

Dikelim ağacı yeşersin yaprak

Hoş koksun canlansın güzelim toprak

Ormanlar bizimdir hep koruyalım

Çevreye oksijen daim saçılsın

Bitkiler ağaçlar güzel açılsın

İnsanlar neşeyi sevinci bulsun

Ormanlar bizimdir hep koruyalım

Cıvıldasın dalda kuşların sesi

Senfoniye benzer açar nefesi

Arılar bal yapar yok bunun eşi

Ormanlar bizimdir hep koruyalım

Dört taraf renklendi dallar içinde

Arılar oynasın ballar içinde

Serveti hep gezsin güller içinde

Ormanlar bizimdir hep koruyalım.

Bakmadan Geçme