Van Gölü İncileri
ALKIŞ SESİ
HALİL İBRAHİM ÜNLÜ
Tren her zaman alkışlar istasyonunu
Avuçları patlayıncaya dek
Çaresizlik içinde
Ne hoş geldin diyeni var
Nede güle güle
Her şeye rağmen
Allah'a ısmarladık der
Ve yol alır başlangıçlara
Onunda bir bildiği var elbet
Başlamak mı bitirmek mi
Yoksa sevilmek mi bilinmez
Yine de geçireceği güzel günler olmalı
Bu esmer yolculukta.
GÖRMEK İÇİN KIRILMALI
KENAN GEZİCİ
Anlatacaktım, durmadın
Delice bir vehmi kovaladın
Tüm evrende bir sükûnet var
Onu da sen göremedin
Fakat tabiatı aşan coşku
Bu rengarenkle çağırmakta
Maviyi, sarıyı her şey
Bunlarda giz var, anlamakta
Anlatmak ne mümkün
Renkleri hiç görmeyene
Acı çekmek olgunlaştırır der
Eskiler şairler bize
Bende derim ki kırılan
Bir kalp bazen anlatır bize
Nasıl ki ışık kırılımca
Göreceğimiz tutar
Yolumuzu hep kırılınca
Akıllanır aydınlatanlar
Tasvir etmek yetmez
Bazen renk lazım bize
Kışı, sonbaharı
Yazı anlatmak mümkündür size
Bazen kıyas gerekir
Karşılaştırmak onunla bunu
Zatıyla anlatmak bazen
Bu işin en kolay yolu
Siyahla beyaz dersin
Diğerini anlatmak için
Bazen uyar bazen uymaz
Örneğe başvurursun
Gören göze, duyan kulağa
Hissiyata ihtiyacın
Hikmetle bilmek, anlamak için
Vardır her birin
İnsan başkamı, fehim
Feraset olmalı her daim
Anlamak için özgür bir ruhun
Olmalı her daim.
SEVMEK
LEYLA YİĞİT KAYA
Yürüyor sanki rüzgar yüzümde
Binlerce sen var şu özümde
Dalından sallanan yaprak yüzünden
Uyanırım ansızın sabahın köründe
Nefes almam önce ah sevdam derim
Bilirsin seni anmayınca şuuru gider benim
Sabah kahvaltıda reçel yerim yemin ederim
Belki tatlanır yüzün gelirsin ben sana yeterim
Sensiz sabahlara uyanır akşamları ölürüm
Gün bu ya doğar yine , yürürken sana bilenirim
O ki sevdirdi kalbime işledi adını
Şimdi nerede neden yok geberirim
Alışmak birine sesine yüzüne
Yetmiyor o güzel gülüşüne
Nasıl olurda gidince silişine
Hemen unutmak gelsin fikrime
Unutamam severim ölürüm her gece
Gelmezse gelmesin onsuzda yaz be/yaz
Daha dün gördüm ne çirkinmiş bu ayaz
Nasıl sevmişim dedim kendime be haylaz.
DOĞRU MU?
MEVLÜT EŞGÜNOĞLU
Zalime kaş çatmıyorsun yaptığın iş doğru mu
Anladım kin gütmüyorsun yaptığın iş doğru mu
Dost çağırmış ret edersen bir büyük yanlış olur
Söyle neden gitmiyorsun yaptığın iş doğru mu
şık oldum ben diyorsun mdem öyle aşkı yaz
Bülbül oldun ötmüyorsun yaptığın iş doğru mu
Söz verirsen tutacaksın böyle gördük atadan
Söyle neden tutmuyorsun yaptığın iş doğru mu
Uykusuzluktan şikyet etme dostum sen bana
Neden erken yatmıyorsun yaptığın iş doğru mu
Her beyitte aynı mevzu şartı yoktur gazelin
Niye kabul etmiyorsun yaptığın iş doğru mu
Ne diyorsun Merkezî sen tatlı bir dil yok mudur
Hiç muhabbet katmıyorsun yaptığın iş doğru mu ?
YALNIZLIK VE GERÇEK
KURTAY SERTKAL
İnsan, yalnızlık girdabına düşüp de
Derin bir boşlukta savrulduğunda,
Korkar; yurdu, vatanı bile
Yabancı topraklar gibi gelir ona
En değerli varlıkları bile
Yalnızlık perdesi ardında,
Birer soğuk oyun, masumca oynanan
Hileler gibi hissettirir
Belki de yalnızlık, insana gerçeği
Tüm çıplaklığıyla gösterecek,
Ve en kurnaz tilkinin yüzünü...
Gözlerinin kararmış derinliği açıldığında
Tüm gerçekler nihayet bir araya gelir
Bir arpa boyu kadar yakın olur
Bir müddet sonra, her şeyin yeniden
Eski haline döneceğini umar,
Yine de inanır
Dost bildiği düşmanın yalanlarına
Gerçek bir yana, inanç bir yana...
VEDA VAKTİ
AYŞEGÜL AYAZ
Veda vakti, sevgilim
Bülbüller konmaz gülüme
Kelebekler uçmaz karnında
Bırak beni git karanlığımda
Veda vakti, sevgilim
Semalar ağlıyor benimle
İçimde çaresiz bir yangın
Söndürmek senin elinde
Veda vakti, sevgilim
Sana maviler bırakıyorum
Gökyüzüne bak benim için
Ben hep orada olacağım
Yüzümde acı bir tebessüm
Veda vakti, sevgilim
Güller kurudu zaman
Bak Van Gölü bile durgun
Beni çağırıyor içine
Tamara'dan farkı
Tek başıma gidiyorum ölüme.
SEVGİ YAĞMURLARI
KASIM KARA
Gözü yaşlı yağmurlar
Hasret çeker rüzgar
Özlem dolu bakışlarla
Hüzünlü kemanın sesiyle,
Bir senfoni süzülür,
Acı çeken yürekten
Denizin tam ortasında
Balıkçı teknesi,
Fırtına kopar, köpürür
Denizde dalgalar,
Martılar kanat çırpar...
Tedirgin ürkek halleriyle...
Issız, terk edilmiş köylerde
Sonbahara 'merhaba' de
Sararmış, solmuş geçmişten
Kalan yalnız yapraklar…
Duman kaplar, gökyüzünü
Yol kenarlarında
Gurbet trenlerini beklerler.
Sevdiklerinden ayrı yoksul işçiler...
KÖYLÜ FADİME
ERTUĞRUL AKBAL
(ÇİLEKEŞ OZAN)
Babayın kızının sonuncusuydun
Gözlerin güzeldi göktü Fadime
Ekmek yapardın sen somuncusuydun
Çok becerikliydin köylü Fadime
Büyüdün serpildin genç bir kız oldun
Ahlk terbiyenle kalplere doldun
Çalışırdın günde sararıp soldun
Marifetin çoktu köylü Fadime
Orakla tarlada arpa biçerdin
Destiyi kafana dikip içerdin
İyiyi kötüyü kendin seçerdin
Yorulmak bilmezdin köylü Fadime
Yılmığın içinde tozda kalırdın
Patozun ardından saman alırdın
Yaba anadutu çokda tanırdın
Her işe koşardın köylü Fadime
Alı sever allı fistan giyerdin
Nimete şükreder hepsini yerdin
Köyüm ailem çok kıymetli derdin
Giydiğin yakışır köylü Fadime
Gün doğmadan erken kalkıp doğardın
Davarı ineği sabah sağardın
Üzülünce yağmur olur yağardın
Altın yürekliydin köylü Fadime
Yoksul bir oğlana gönül vermişsin
Onu seviyorum canım demişsin
Yar'in elinden bade içmişsin
Gönlün ne güzelmiş köylü Fadime
Baban olmaz demiş sen de ki aşka
Fakire kız yoktur bulun bir başka
İçi sevmiş bir kez yanmış bu aşka
Yüreğine kurban köylü Fadime
Bir gece oğlana kaçtı dediler
Kardeşleri arda düştü dediler
Anası babası küstü dediler
Çok mu sevdin onu köylü Fadime
Çocukların olmuş yaban ellerde
Sevdan konuşulur burda dillerde
Kokun duruyormuş köyde güllerde
Ocağın hep tütsün köylü Fadime.
ANNEYİM BEN
NURAY DOĞAN
Unu öğütür eler
Suyu kaynatır aş ederim
Ezayı göğüsler
Yeri gelir, cefaya boyun eğerim
Evlatlarımsa söz konusu
Kartal kesilirim, yeri gelir ezilir
Yeri gelir baş kaldırır
Yeri gelir susarım
Gitmeyi bilmem, gidemem
Mücadeledir rehberi
Ben gidersem yıkılır gök bilirim
Evlatlarım der yine dirilirim
Hayatlarına gülistan sererim
Anneyim ben üzülsem de gülerim
Severim beklentisiz, severim
Ah kutsal hediyelerim
Gözlerimden anlayın, anneyim
O gözlerde kaç badire gizlerim
Kan ağlasa yüreğim gül bahçesi deri
Severim yine, umarsız, yine severim...
GURBETE SİTEM
OSMAN ERDAL
Gurbet yolun çiledir, karanlıktır her köşen
Gidenlerin sırtına çok ağır yük vurursun
Yoklukların içinde kucağına her düşen
Yolcuyu rüzgar gibi meçhule savurursun
Gözyaşıdır pınarın suyun yok içilecek!
Buz tutan bedenine kefenin biçilecek!
Kiminin ocağına kor olup düşüverdin!
Kiminin her gününü çevirdin asırlara
Sızlattın yürekleri yarayı deşiverdin
Bir deva bulunmadı kök salan nasırlara
Bir gram huzurun yok kantarda ölçülecek
Buz tutan bedenine kefenin biçilecek!
Yıllar yılı çalışır bir ekmek parasına
Yaban elde ezilir erken çöker gurbetçi
Vatanıyla ne hakla girersin arasına
İçini mektuplara bir bir döker gurbetçi
Bırakmadın sen ona başka yol seçilecek
Buz tutan bedenine kefenin biçilecek!
Şu yokluk olmasaydı tanışmazdık seninle
Kara kaşın için mi ayrıldık bu vatandan
Bizi her dem ağlattın birazcık da sen inle
Dost mu olurmuş böyle aşa zehir katandan
İster sağ ister ölü illa ki göçülecek
Buz tutan bedenine kefenin biçilecek!
Gidenin döner diye yollarına bakıldı
Zalimlerin başına sen önderdin ey gurbet!
Boynuna hasret denen yağlı urgan takıldı
Vuslatı musallaya sen gönderdin ey gurbet!
Her tarafı dikenli yolun var geçilecek
Buz tutan bedenine kefenin biçilecek!
Memleket hasretiyle tutuşuyorken özler
Ne verdiğin ızdırap ne de sızın geçiyor
Yüreklerde bıraktın kalıcı derin izler
Öyle bir darbe ki bu vurduğun yer göçüyor
Şimdi sana ne desem sözlerim seçilecek
Buz tutan bedenine kefenin biçilecek
Ey gurbet bırak artık garibin yakasını
Ey gurbet selam bile vermeden geç sıladan
Ey gurbet yiğit kalbin bozdun fiyakasını
Ey gurbet gidip kaybol bu dönek fasıladan
Gözyaşıdır pınarın suyun yok içilecek
Buz tutan bedenine kefenin biçilecek!
DUYDUM Kİ
HALİS CAN KARA
Duydum ki sorarmışsın
Ne sorarsın kış işte
Her tarafım kar tipi
Sisli puslu günlerim
Kap karanlık, yas işte!
Bahar geçmiş neylerim
İnsan oğlu umut der
Her mevsimde baharı.
Katıktır sofrasına
Belki hayal, düş işte !
Giden gitti beklenmez
Sonu hicran olsa da
Doğruya doğru demek,
Nasip olsun insana
Gönül harap, küs işte !
Ben Sükutu taç ettim
Yer gök gönlün hoş olsun
Giysiler olsun kefen
Soğumadı yüreğim
Yangın yeri köz işte
Kırılan cam yapışmaz
Ömür hep darda kalmaz
Belki de iflah olmaz
Sızılar canda kalır.
Hayat derki SUS işte.
TURKUAZ GÖZLÜ VAN
RIFAT KAYA
Asaletiyle bıçkın şıvgın ılgar hanüman
Merhametin şahlanan yeri faziletli Van
Samimi yardımsever azimli başpehlivan
Merhametin bilginin efdalın yr yeri Van
Gölü'nde ki turkuaz bakışı cennet mekn
Gül gülistanı eker ektirir dört bir yan
İnsanlarındaki hk nuru içre akıtan
Merhametin erdemin mertliğin yeri Van
Her karış toprağında onur iffet canı can
Sosyal adaletiyle dağıtır Hakk'ı ferman
Mizaçlarındaki huy akıtırken hk her an
Merhametin kmilin yiğitliğin yeri Van
Dalgalar şapırdarken süzer gün ay yıldızı
Seyreder Van Gölü'nde mavi göz turkuazı
Tomurcuklanmışken ruh tende yaratan hazzı
Akıttırır rahmeti merhameti zümrüt Van.