Van Gölü İncileri
KÜL ETTİ
MEHMET BAŞ
Felek ile cengim vardı bitmedi
Yar hayalin şu gözümden gitmedi
Sönmüş ocak ne edeyim tütmedi
Gide gide gurbet eli yol etti
Vur beni de al kanlara boyanam
Gece yatam ak şafakta uyanam
Hasretine söyle nasıl dayanam
Şu canımı bir kötüye kul etti
Kirmen alıp fıldır fıldır döndürem
Bu ateşi söyle neyle söndürem
Şu canımı musallaya bindirem
El içinde yüreğimi pul etti
Kapıları gıcım gıcım gıcılar
Tavaf eder Beytullah'ta hacılar
Gece büyür içimdeki sancılar
Ne diyeyim yaktı yaktı kül etti.
BİR YÜREKTE İYİLEŞMEK
ARİFE ÖZDEN
Parçalanmış bir ruhun
Derinlerinde gizli belki de umut
Tüm yaşanmışlıkların
Arka sahnesinde
Kim bilir kaç gözyaşı gizli
Göğe yükselen
Avuçlarda saklı hıçkırıklarda
Gecenin ıssız saatlerinde
Bir sokağın en kuytu yanında
Çehrendeki çizginin ince yerinde
Sorgulanmış kaç sızı duyuyorsan
Yüreğinin nasır tutmuş yerinde
İnsan olduğunu hatırladığın
Her hikayede
Kim, ne, nasıl demeden
Merhem olabiliyorsan ümitsizliklere
İyileşmeye başlamıştır yaraların
Kimsenin göremediği sessizliklerde
İyileşmeye başlamıştır kırgınlıkların
İnsan olduğunu hatırlayıp
Uzattığın her elde
İyileşmeye başlamışsındır
Kim bilir sebep olduğun
Hangi gülümsemede.
RÜZGRDIR
AHMET YAŞAR GÜNDÜZ
Rüzgrdır uyandıran yaprakları
Soğuksa yakar bazen
Fırtınalar yıkar, şimşekler çakar
Yazın kalabalıktır ağaçlar
Kışın tüm gölgelikler kimsesiz
Budur işte bir mevsimin hikayesi
Saysam geri geri ve dursam çocukluğumda
İşte burası çok güzel…
Nehirler ve atlar hızla koşar
İnsan kalamaz kaldığı yerde
Bel bükülmeden görünmez karıncalar
Budur işte ömrün bir hikayesi
Ansızın parlayıp söner yıldızlar
Ve sessizdir Ay ki bilir haddini
Cilt ise sendedir elbisen değil
Biten şiirlerdir hiç yazılmamış
Acısıyla tatlısıyla kanar aşk…
İşte bir gerçeğin budur hikayesi…
Bir fırtınadan çıkıp da
Sığındım yüreğine
Hangi kitap hangi raftaydı, bilemedim
Susarak da severmiş insan
Senden öğrendim
Bir büyük ilmin budur hikayesi…
Bazen vuslat bir hardal tanesi
Ve ayrılık boylu boyunca…
Kızgın ateşte kavurdum yaralarımı
Dil altı nehirlerinden taşan sevgi sözcüklerinin
Musluğunu açıyor hayalin
Budur bir sevinin tatlı hikayesi
Sevmek yağmurun inişi gibi kimi zaman
Toprağa yaprağın düşüşü gibi istemsiz
Sevmek koşar adım dünyaya gelen bir yavru
Uçmak istiyorum ve yuva yapmak yüreğinde
Yıldızları toplayıp kanatlarımla ,sunuyorum avuçlarına
İşte bir aşkın budur hikayesi…
KALBİMİN DİLİ
İSMAİL GÜL
Baksam hayra yoramam
Kahvemin, falı olsa
Menziline varamam
Huzurun yolu olsa
Özüm bahtıma küser
Göz konuşur dil susar
Benim bağıma eser
Esen sam yeli olsa
Giden gün geri dönmez
Gözyaşım akar dinmez
İçimdeki kor sönmez
İlkbahar seli olsa
Dert bükünce belini
Konuşturur dilini
Dertlinin dediğini
Demez zır deli olsa
Yüreğime gam çöker
Hasret ateşi yakar
Açsa da gurbet kokar
Gönlümün gülü olsa
Geceden kara kader
Her gün ayrı gam, keder
Çığlığı sağır eder
Kalbimin dili olsa.
ZÜLEYHA
BERFİN IŞIK
Züleyha,
Kurşun eritiyorum dilhun yüreğime
Dilimde iki hece
Geceyi sürme çek gözlerine
Züleyha,
Bacadan duman tüter göğe
Salıncaklar boş, elimde bir şişe meyle
Gönül kafesim meskendir güvercine
Ne kadar şımarık duruyor mutluluk
Acının yanında, züleyha
Sen gönül kafesimde güvercin,
Ben güvercin divanesi dağlarda,
Kimi vurgun, kimi yorgun
Ömür bir su içiyor aylar yıllarla
Seni bıraksalar sen uçarsın
Göçebe kuş gibi konarsın
Beni bıraksalar, beni salsalar
Mecalim tutmaz kanat çarpmaya
Düşerim, tutamazsın tutamazlar züleyha ....
BEN BİR GERÇEK UYDURDUM
BAHTİYAR BURAK
Yüzünde tülbentler örttüğüm
Tabutum ayağıma çarpar koşarım
İlmek ilmek sayfa sayfa kördüğüm
Akıp gider anıdan damıtılan tartılar
Mintanımı yel aldı baba gözüne sürdüğüm
Bildim dişi kan görmüş rüya yorumsuzdur
Katran akmaz bir sızıdır ördüğüm
Alevine yattım kor ile yoğurdum varlığını
Saçlarımı kar ıslatsın rüzgr savur cüssemi
Önü yırtık bir kuyu kuytusunda kurt beni
Sandal ağaçlarında ökse otu elimde
Bahar esrikliği gezer damarlarımda
Yeşertmek için yeşili erguvan renginde
Gündüz düşlerinde çocukluk gördüm
Rüya sektirir taşımı bir göl kenarıdır
Yağ satarım bal satarım
Ustam öl….
Bir kavanoz akide damağımda birinin tadı
Başka yarınların yükü omuzuma dokunmuş
Portakalı soydum
Ben de en az sizin kadar gerçek uydurdum
Şiirdir olup biten doğduğum öldüğüm
Ben bir yalan uy
Dur / dum /tTıp!..
EDEP BEKLEME
SAİM KAYA
Edep edepsizde edep değilse,
Rüyası sırsızdan edep bekleme,
Söylenen edebe sebep değilse.
Hayası arsızdan edep bekleme
Ağzına geleni, hiç yutkunmaz der,
Arka ön demeden, her naneyi yer.
Adap ne edep ne, bilmezse eğer.
Ziyası fersizden edep bekleme...
Edep kristaldir, korumak gerek
Tevazu tarıkta yürümek gerek,
Erenler rahında erimek gerek,
Kıyas'ı 'tar'sızdan, edep bekleme.
Söz söyler ortaya, kimseyi takmaz,
Ardından ne gelir, sonuna bakmaz,
İkaz etsen bile, rayından, çıkmaz,
Mayası hırsızdan, edep bekleme...
Koparmış örkünü, aygır at gibi,
Ayar ne bilmiyor, tam hoyrat gibi,
Yani boydan boya, kızıl et gibi,
Ayası törsüzden, edep bekleme...
İŞÇİLİKTEN USTALIĞA AKAN BİR KALEM OLAN ŞAİR RONA ASLAN
EDİZ SERVAN ERDİNÇ
Ediz Servan Erdinç: 'Merhaba Rona Aslan Hanım, ilk önce benimle söyleşi yapma ricamı kabul ettiğiniz için çok teşekkür ederim. Efendim, izniniz nezdinde sizi kısaca tanıyabilir miyiz?'
Rona Aslan: 'Diyarbakır'da doğdum. İstanbul'da büyüdüm. Şiirle tanışmam annem ve babamın şiire olan ilgisiyle başladı.
Ediz Servan Erdinç: 'Kurucusu olduğum Derin dergiye yolladığınız 'Rüzgr' adlı şiirinizde ve Düşünce dergisinde yer alan 'Kaybolmak' adlı şiirinizde biçim olarak sade bir dil fakat içerik olarak çok derin anlatımlar gördüm, bu beni bir okuyucu olarak heyecanlandırdı, 'Dalgın' adlı şiir kitabınızı sipariş ettim, aynı lezzeti kitabınızdaki şiirlerinizden de aldım, bu şekilde yazmayı bilinçli olarak mı seçiyorsunuz yoksa ilham meleği size böyle mi yazdırıyor? Şiirleriniz üzerinde çalışma hissini verdiniz, sizde kuyumcu titizliğiyle işçilik ve işçilikten ustalığa akan bir şairlik gördüm, bunlar hakkında neler söylemek istersiniz efendim?'
Rona Aslan: 'Mallarme; şiir, düşüncelerle değil kelimelerle yazılır, diyordu. Bu minvalde ben de şunu söyleyebilirim ki tek bir kelimenin şiirdeki harmonisi ve semantik derinliği beni çok düşündürüyor, bazen bir kelimenin dört dildeki fonetiğine ve etimolojisine bakıyorum evet şiirlerime bir ağacın can suyunu tüm yapraklarına dağıtırken ki özeni ve inceliği gibi çalışıyorum diyebilirim.'
Ediz Servan Erdinç: 'Ödül almış kitap dosyaları ve tek şiir üzerinden düzenlenen şiir yarışmaları hakkında ne düşünüyorsunuz? Siz de ödüller aldınız, tüm içtenliğimle tebrik ederim, sizce ödüllerin şaire – yazara katkısı var mı, yazan kişiyi daha iyi yazmaya teşvik ediyor mu, siz bunun manevi faydasını gördünüz mü efendim?'
Rona Aslan: 'Ödül bir kitabın kapağını ön plana çıkarır, oysa içerik mevzusu çok daha derin bir meseledir. Elbette edebiyat duayenlerinin dosyanın teknik analizini yapıp özgün bir ses yakaladıkları için ödüle değer buldukları dosyalar başka. Ruhtan damıtılan eserler ödül de almasalar okuyucusunu bulurlar.'
Ediz Servan Erdinç: 'Dergiler hakkında ne düşünüyorsunuz, sizce siz şairlere – yazarlara ve edebiyata katkısı var mı efendim?'
Rona Aslan: 'Dergiler, genç şairlerin bilinme ve anlaşılma çağrılarına yolu uzun sürecek bir kapı aralıyorlar.'
Ediz Servan Erdinç: 'İlk kitabınızın ismi imgeli ve üç kelimeden oluşuyor fakat sonra sizin şiirlerinizin isimlerinin tek kelimeden oluştuğunu gördük. Dalgın, rüya, kuyu ve diğer şiirlerinizin isimlerini bilerek mi böyle yaptınız yoksa durum mu böyle gelişti efendim?'
Rona Aslan: 'İlk kitabım batı şiirinin sembolik tarzından esinle yazılmıştı. On yıldan fazla bir zamanda Dünya şiiri çalıştım ve çeviriler yaptım. İlk kitabımın sesini içimde duyamadığım için biyografime almıyorum.'
Ediz Servan Erdinç: 'Dalgın, adlı kitabınızda 'Dede' kelimesi kendini çok yerde güçlü bir şekilde gösteriyor. Yaşar Kemal de ninesinden dinlediği masallardan esinlenerek İnce Memed adlı güçlü yapıtını yazdı, siz de dedenizden mi esinlendiniz ve geçmişten beslendiğinizi söyleyebilir miyiz efendim?'
Rona Aslan: 'Ben dedemle büyüdüm. Dedem bir Mollaydı ve Tanrı'ya olan inancını derin bir sessizlikle yaşıyordu. Kimseyle sohbeti yoktu. Yalnızca benimle muhabbet ediyordu. Dedemle uzun süren muhabbetlerimiz olurdu. Anlattıklarında müthiş bir cezbe ve şevk vardı. Bir kıssayı belki yüz kez anlatmasını isterdim ama bana sanki ilk kez dinliyorum gibi gelirdi. Kendisinde müthiş bir belagat ve ruhsal enerji vardı. Allah ondan razı olsun, tedrisatından geçmek yaşamımı değiştirdi.'
Ediz Servan Erdinç: 'Ustam dediğiniz, örnek aldığınız şairler var mı efendim?'
Rona Aslan: 'Ustam dediğim şairler, Doğuda Mevlana Celaleddin-i Rumi'dir. Batıda, Rilke ve Pablo Neruda'dır.
Ediz Servan Erdinç: 'Şiir yazan 15, 18, 20 yaşındaki genç kardeşlerimize iki üç tavsiye vermek ister misiniz efendim?'
Rona Aslan: 'Şiir yazan kardeşlerimize tavsiyem Tanrı 'oku' dedi, yaz demedi, olabilir. Lakin hassas kalpleri müşkül bir hle düşüp artık dünyayı kaldıramayacak vaziyete geldiğinde, kalem onların en yakın arkadaşı olacaktır.'
Ediz Servan Erdinç: 'Her şairin 'Benim şehrim -kentim' dediği bir şehri, kenti vardır, sizin de şairliğinizde çok öneme sahip olan şehir yahut şehirleriniz var mı efendim?'
Rona Aslan: 'Benim şehrim öncelikle doğduğum kenttir. Sarsılmaz bağlarla bağlıyım yurduma. Ve elbette sonra yalnızlığın, kaçışın, umudun başkenti İstanbul.'
Ediz Servan Erdinç: 'Benimle söyleşi yapıp kıymetli vaktinizi ayırdığınız için çok teşekkür ederim, son olarak neler
Söylemek istersiniz efendim?'
Rona Aslan: 'Sizin edebiyata olan tutkunuzu taktir ediyorum ve gönlünüzün aydınlığının yaşamınıza tesir etmesini diliyorum. Teşekkür ederim.'