Van Gölü İncileri

HİR ZAMAN ÜMMETİYİZ

BEKİR OĞUZBAŞARAN

O'na Lyık Olmasak da

hir Zaman Ümmetiyiz

Bir Kararda Kalmasak da

hir Zaman Ümmetiyiz

Emre Uymak Zorlaşsa da

Elde Ateş Korlaşsa da

Muhtev Buharlaşsa da

hir Zaman Ümmetiyiz

Görmeden Îman Ettik Biz

Sormadan Îman Ettik Biz

Yormadan Îman Ettik Biz

hir Zaman Ümmetiyiz

Kıyāmet Olgunluğunda

İkindi Mahzunluğunda

Gurbetçi Durgunluğunda

hir Zaman Ümmetiyiz

Her Şeyi Yarım Yamalak

Nefs Ve Şeytan Ona Tuzak

Saadet Asrı'ndan Uzak

hir Zaman Ümmetiyiz

Korku-Ümit Arasında

Beyaz, Sarı, Karasında

Kıyāmet Günü Yakında

hir Zaman Ümmetiyiz

İmtihanın Farkındayız

hir Zaman Çarkındayız

Îman-İslm Arkındayız

hir Zaman Ümmetiyiz

Y Rab Bizi Himye Et

Ceml'i Bize Gye Et

Livülhamd'i Sye Et

hir Zaman Ümmetiyiz

Duy Bizim hlarımızı

Affet Günahlarımızı

Işıt Sabahlarımızı

hir Zaman Ümmetiyiz

Arayanlarca Bulunur

Allh'ın Habîbi O Nur

Ümmetliği Büyük Onur

hir Zaman Ümmetiyiz

Peygamberini Özleyen

Şefaatini Gözleyen

Sünnetullh'ı İzleyen

hir Zaman Ümmetiyiz

Rabb'i Büyük, Merhametli

Anneden Bile Şefkatli

Peygamber'i Şefaatli

hir Zaman Ümmetiyiz

Yolcusuyuz Doğru Yolun

Yaprağıyız Yeşil Dalın

Bağlısıyız Mim-Hā-Dal'ın

hir Zaman ÜMMETİYİZ .

PERVNE GÖNÜL

SÜREYYA KAYA

(KARACAKIZ)

Efsunlu bir ummanda mevlya sarmış gönül

Vuslata perde perde talibim diyor gönül

Her çileye razıyım tuğyan-a sefer gönül

Erenlerin aşkıyla döner pervne gönül

Hk yolunda dideler her sabah açar gönül

Bülbül fign-ı sarar göz yaşı döker gönül

Goncalarda açılsa seyran-ı neyler gönül

Erenlerin şkıyla yanar pervne gönül

Gül-ü fem'de nev'da hkk'ı heceler gönül

Suküttayım her dergh mecnunu yaşar gönül

Bir sır gibi esrarlı cem eder şkı gönül

Erenlerin şkıyla döner divne gönül

Süreyya gökte kandil feyz-i güftrı gönül

Yunusi dille yanan zîkrin esması gönül

O suret ki şkına eyledi heda gönül

Erenlerin aşkıyla yanar pervne gönül

SANMA

MEHMET MUHLİS ŞEPİK

Dualar ederdim adın dilimde

Ömrün baharında kalacak sanma

Ümitler arzular soldu elimde

Gönlüme başkası dolacak sanma

Üfleme boşuna yanan közüne

İnanıp aldandım yalan sözüne

Kapıldım pervasız melül gözüne

Eller kıymetini bilecek sanma

Mevsimler değişir Turnalar göçer

Kaderin döngüsü seni de seçer

Beklenen vuslatın senden vazgeçer

Vefalar seni de bulacak sanma

Sanma ki yaptığın kalır yanına

Bıkarsın zamanla dertten canına

Ah kılıcı keser girmez kınına

Mutluluk kapını çalacak sanma

Abdala benzetti yakan közlerin

Sırra kadem bastı senin gizlerin

Sitemle doluydu senin sözlerin

Talihin yüzüne gülecek sanma

İNSANLAR…

SERHAT YILDIZ

İnsan, düşe kalka çıktığı hayat yolculuğunda olgunlaşır belli bir vakitten sonra. Bebeklikte başlar yaşam mücadelesi, musallada son bulur.

Hatırlıyorum da, daha sekiz yaşındaydım. Bahçemizin en güzel yerindeki ağaçta filizlenen bir elma vardı. Sabah akşam onu seyretmekteydim, vakitler bir birini kovalamaktaydı. Geldi yanıma oturdu rahmetli dedem… Bir söz vardı unutmam; insanlar ağaç gibidir, ekilir, sonra filizlenmeye yüz tutar, daha sonra yavaş yavaş büyümeğe başlar sonra, olgunlaşır. Olgunlaştığında kendinde biriktirdiği tecrübeleri salar dışına, faydalı gördüklerini yaşar, faydasını görmediklerinde uzaklaşır. İnsan da böyledir torunum; işine geleni sever işine gelmeyeni siler…

Günler ilerledikçe büyüyordum ve daha iyi anlamaya başlamıştım dedemi… Dökülen ağaç gibi ettim kendimi silkelendikçe silkiniyorum, dökülen onca kırıklarımı görüyorum gözlerimden akan yaşlarda boğulan sadece benmişim… Kırmızı olmuştu artık elmam ben gibi olgunlaşmıştı, koparmaya yeltenmiştim. Sonra aklımı bulandıran bir hüzün sardı gözlerime yaşları musallat eden bir hüzün…

Elimi tam uzatırken koptu dalından, içinde koşarak uzaklaşan bir kurt böceği… Bir gün ben de öleceğim diye söylendim kendi kendime… İnsan varınca son ebediyetine dost sandığı herkes kurt böceği gibi olur işte, onlarda son görevini yapacaklar sırtlarında son kez taşınacaksın toprakla örtüneceğin mezarına… İki duadan sonra hepsi kaçacak başında sadece melek annen ve tek dayanağın baban kalacak…

Son cümlen dudaklarından sitemce dökülecek: - HOŞÇA KALIN…

GİDİYORSUN

KAMURAN ADIYAMAN

Seni Huda'ya teslim ediyorum, git

Beddua da etmiyorum sana

Yokluğum ki en büyük felakettir

Git işte her gidişin sonu

Sanma ki selamettir

Git işte, sana muhtaçlığımı bile bile

Hayalin gözlerimin ferinde sönerde

Bedenin kim bilir kimlerde

Su bile bağışlamaz ki seni

Gözümden gönlümden düştün bir kere

Git, beni sensizliğin ertesinde bırak

Gecelerin ötesinde

Saatlerin gerisinde

Bir avuç toprağa hasret teneşire

Bir selama, bir duaya

Hasret bırakarak, git

Gidiyorsun da veda vakti değildi ki!

Bu ayrılık neden

İnsan nasıl mezara girer ölmeden

Canımdan can saydığım biçmişken kefen

Ölmemek eldemi sanıyordun

Gidersen can gitmez mi bedenden!

RÜYA

HASAN KAMBAY

Emrime amade sihirli ordum

Bir dağın başında oturuyordum

Toplayıp dört yandan tüm silahları

Uzay çöplüğüne götürüyordum

Kimse yaşamasın diye ahları,

Bütün savaşları bitiriyordum

Nefreti yok ettim kalpte ilk önce

Yasa yaptım dedim 'sevgi en yüce'

Bir yandan şaşırdım bendeki güce

Barış ve huzuru getiriyordum

Vergi koydum varı çok olanlara

Acilen götürdüm aç kalanlara

Hüznü dönüştürüp mutlu anlara

Tüm muhtaçları tok yatırıyordum

Tutukladım tek tek bulup yerini

Bırakmadım çağın canilerini

Şerlerle yol alan gemilerini

Dokuz kat derine batırıyordum

İnsan onurunu parlattım önden

Namusu hayyı çıkardım inden

Sözde birlikleri yıkıp yerinden

Gerçek adalete can veriyordum

Uçuyordum hiç durmadan her yana

Kitleleri topluyordum meydana

Sarılın kardeşçe' derken can cana

Uyandım ben tatlı bir rüy gördüm

Artık güçlerimi yitiriyordum..

GİBİ

İMDAT FAAL

Kaç zamandır haber, gelmiyor senden

Rüzgara selamı, vermişsin gibi

Geç kalırsan eğer, can çıkar tenden

Hayalimi yere, sermişsin gibi

Tomurcuklar açar, gonca gülünden

Adım eksik olmaz, ahraz dilinden

Fermanım yazıldı, senin elinden

Baharda gülümü, dermişsin gibi

Kurudu damarım, çekildi kanım

Ah seni vefasız, seni sol yanım

Nede güzel geçti, senle her anım

Beni düşmanlara, yermişsin gibi

İstesem de sana, dönemem artık

Adım Yusuf değil, gömleğim yırtık

Vuslat ateşinin, harından bıktık

Layusel olmuş da, ermişsin gibi.

HEDEFİM

FEVZİ DİNÇER

Yıllardır kötünün peşinden gitme

Emrivaki değil gönüllü şefim

Yılmadan çalış da ama pes etme

Hayat ile mücadele etmek hedefim

Kemale erince o genç yürekler

Sevgiyle tutunur çeker kürekler

Boşuna gitmesin bunca emekler

Hayat ile mücadele etmek hedefim

Çalışır zirveye doğru koşarım

Kazanmak içinde dolar taşarım

Başarılı olmak için yaşarım

Hayat ile mücadele etmek hedefim

Eli kalem tutan gençler yazarlar

Gönülden kğıda döküp düzerler

Okumaktan zevk alarak gezerler

Hayat ile mücadele etmek hedefim

Yaşama kanaat ederek doymak

Büyüğü küçüğü severek saymak

Dinçer' im bilgiyi azimle yaymak

Hayat ile mücadele etmek hedefim.

AHU GÖZLÜM

RESUL ORMAN

Hançer bakışlı Ahu Gözlüm

Güllerin içerisindeki en kıymetlisi

Ayların değişimi hüzün mevsimim benim

Güneşin bakışlım yokluğumun tek adresi

Hayatın ta kendisi seni çok özlüyorum

İlk gördüğümde ki tebessümle

Seni anlıyorum

Geceleri sensiz uyuyor

Sabaha sensiz kalkıyorum

Ama düşlerimde hepsini görüyorum

Yalnızlığımın tarifini yapmaya çalışırken

Hep sizi fotoğraf portre sensin

Bana yalnızlığın adresi gibi

Bana ölümün sensiz sessizliği gibisin

Sen hep sen diyorum yüreğimdeki sen

Ateşine bir su bulamıyorum

Ateş içerisinde bir ateş sensizlikte ateş gibiyim

Bağrım yanıyor kelimeler kifayetsiz kalıyor

Her şey sen geliyorsun bana

Hasretin ve sen bilemiyorum ki

Ne diyeyim neler söyleyebilirim

Ölümün sessizliği

Senin yokluğunda bile yaşıyor

Sanki yokum sanki sensizim

Tüm dünya benim olsa ne fayda

Seni mi yoksa dünyada tebessümsüz haliyle

Ben zaten sadece varlığım var

Ama ruhen yorgun ruhum ise seninle

Senin yanında hayat buluyor

Ama sensiz hep yatış yaşındayım

Bir söndürelim yok bir güvenim yok

Ve bir sen yoksun

GÜNEŞ DAĞI AŞIYOR

YÜKSEL AKDEMİR

(İZHÎ)

Baharın çiçekleri gonca gonca açarken

Kar çökmüş üzerime içim ondan üşüyor

Huzur beni terk edip hayallere uçarken

İçerim kan ağlıyor hüzün cana düşüyor

Gönlümün hicranları üst üstüne yığılmış

Hazan rüzgrı vurmuş yeşil dalım eğilmiş

Menzile varamadım belki nasip değilmiş

Geçmiş vuslat zamanı güneş dağı aşıyor

Namerde köprü kurdum insan olduğum için

Dostluk bağına girdim gülü bulduğum için

Garibana dost oldum lokma böldüğüm için

Kalpten bakan görüyor kör cahiller şaşıyor

Sağ elim durmaksızın sol sineme vuruyor

Umutlarım yorulmuş günden güne eriyor

Vicdanım ile nefsim her gün cenge giriyor

Bu Dünya bir imtihan İzhî baş koşuyor.

GÖZLERİN YORUYOR

AYŞE TAŞDEMİR

Gözlerin yoruyor

Uzaklarımı

Yakınlığım tenine sarhoş

Yakınlığın bakışa düşman

Uyumsuz bir denge

Tutunmaya çalışırken

Gözlerinin girdabında

Boğuluyorum senle

Gözlerin yoruyor

Saklanmalarını

Saklanılmıyor ki

Acemi yalanların

Yalan değilsin işte

Gözlerin yoruyor

Yağmurlarımı

Her damlada

Gömüldüm bakışına

Kayboldum girdabında

Karanlık değilsin sen

Işığı bulamadığım yol

Yolun kayıp yolcusu

Busun sen, gitme

Gözlerin yoruyor

Ne kayboluyorum

Ne de kaçabiliyorum

Kararsızlığınım

Sevmekten korktuğum

Aşk oldun sonunda

Korkularım

Bana aitliği bitirme

Yağan yağmurun kaçağı

Dökülen kar beyazlığı

Çık saklandığın köşeden

Çok merak ediyor aşk seni

Saklanmayan seni

Aşkı bekletme.

Bakmadan Geçme