Mavi Şehrin Kalemleri
Mavi Şehrin Kalemleri
AŞKIN A HALİ
NİMET TANER
“Gözlerimin sadece gözlerinde güzel durduğunu seni görünce anladım”
Bu yüzden işte seni sevmenin
kendime ne kadar yakışacağını hesap etmeden sevdim
Bencilliğin hangi zirvesiydi bilmem
Onun sevgisi bana yakışıyor diye sevmek
şimdi bu hangi tanımın zirvesi onu da bilmem ama benim sevgim en çok sana yakışıyor
diye de sevebilirim seni
güneş ile denizin tan vakti başlayan çığlık kıyamet ayrılık feryatlarını
gün boyu( süren )canhıraş kavuşma gayretlerini
akşamüstü denk gelişlerinin doğaya yaydığı
dingin huzuru siz hiç hissetmemişsiniz
belli ki siz o yüzyıllarda hiç ellerinizi unutmadınız
ekine sallanırken orak gibi bedenleriniz
siz hiç gözleriniz gözlerinde güzel durduğu için kalanı görmekten vazgeçmemişsiniz
ard arda yıkılıp gelen iki nemli dağ gölgesiydi gözlerin
siz o gölgeye yaslanıp hiç sadeleşmemişsiniz
ansızın bastıran kırkiki indi yağmuruymuş aşk
siz gençmiş zamanda hiç şemsiyesiz yürümezdiniz
korkunun duldasında hiç ıslanmamışsınız
dişlerde parça parça ezilirken pişmanlık
siz hiç dudakların o acı dansını seyretmemişsiniz
suçüstü edilmemiş hiç bir hatanız vicdanınızca
onarılamayan bir hatanın ezdiği bedenin nasıl çocuklaştığını
nasıl kırılgan bir maddeye dönüştüğünü
nasıl küçüldüğünü eskidiğini hiç görmemişsiniz
siz oldurulamayan bir dünyada olgunlaştığınızı sanmışsınız
ölgünleşttiğinize bakmadan
yaşadım saymışsınız...
DELİMİYİM NE?
SALİH KURTULMUŞ
güneş ışık karla şimdi cümbüşte
ruhum salanıyor delimiyim ne
gönlüm tabiata yenik düşüyor
ruhum sallanıyor delimiyim ne?
kardelen gögsünü yararken karın
buzu çözülüyor şimdi dagların
gözüm ışıldıyor kalpten aglarım
ruhum sallanıyor delimiyim ne?
çözüyor gögsümü sersem bulutlar
hayellerle dalgalanır umutlar
içimde depreşir büyüyen kurtlar
ruhum sallanıyor delimiyim ne?
bir acayip haldir gevşedi tenim
berduş gibi sallanıyor bedenim
sebebler avare yılgın nedenim
ruhum sallanıyor delimiyim ne?
toprak gögsün açtı dallar domurdu
herşey bana döndü beynim somurdu
sebebsiz çok şeyler beynim kemirdi
ruhum sallanıyor delimiyim ne?
SALİHim aklımı alamıyorum
çırpındım kendime gelemiyorum
sebebler aradım bulamıyorum
ruhum sallanıyor delimiyim ne?........süphanda
BURADAN BAKINCA
FUAT OSKAY
Çorbaya aynı kâsede kaşık sallıyorlarsa son kaşığı diğeri alsın diye bırakan insanlar iyi insanlardır.
Hâlâ cüzdanında anne ve babalarının resmini taşıyan insanlar iyi insanlardır.
Gece yarısında şirin uykusundan uyanıp ev ahalisinin üstünü örten insanlar iyi insanlardır.
Davet etmediği hâlde eşlerine işlerinde yardım eden insanlar iyi insanlardır.
Çocuklar sevinsin diye her daim yanlarında şeker bulunduran insanlar iyi insanlardır.
Kuşlar için evinin balkonuna ekmek kırıntıları seren insanlar iyi insanlardır.
Kendini hayvanlardan üstün görmeyen insanlar iyi insanlardır.
Çiçeklerle konuşan insanlar iyi insanlardır.
Fevri olmayan, olay ve durumlar karşısında metanetini koruyan, hemen yargılamayan, içinde hayır arayan, yolu itidalli yürüyen insanlar iyi insanlardır.
Başkasının gözleriyle kimseye bakmayan insanlar iyi insanlardır.
Karşılık almasa bile selam veren insanlar iyi insanlardır.
Vitrine değil; içine bakan insanlar iyi insanlardır.
Haklı olsa dahi gücü yettiğini ezmeyi kendine onursuzluk addeden insanlar iyi insanlardır.
"Herkesin hayat hikayesi ayrıdır." bilinciyle ağlayan insanları hor görmeyen, gözyaşlarına değer veren insanlar iyi insanlardır.
Dünyada biriktirdiklerini yiyen ve başkalarına da yediren insanlar iyi insanlardır.
Vicdanını büyüten ve onu kendine klavuz edinen insanlar iyi insanlardır.
Musalla taşında iken dillere kalp yükleyen insanlar iyi insanlardır.
SEÇİMLERİMİZ VE KEŞKELERİMİZ
ÖMER SABRİ KURŞUN
Aslında her gün, irili ufaklı onlarca seçim yapıyoruz. Bunların arasını da sonradan keşkeler ekiyoruz…
“Bugün de kalsın bakalım.” diyerek ertelemeyi seçtiklerimiz de vardır.
Kim bilir hangi labirentin kıvrımlarından, hangi fırsatlardan, hangi olumsuz sonuçlardan uzaklaşıyoruz ertelemeyi seçerek.
Farkında değiliz, sabahtan akşama kadar, bir ömür durmadan seçim yapıyoruz.
Bazı seçimlerimiz ruhumuzu aydınlatıyor, ferahlatıyor, gönlümüzü, göğsümüzü genişletiyor; seçimimiz bizi mutlu ediyor.
- Bazı seçimlerimiz ruhumuzda fırtınalar, içimizde depremler oluşturuyor; üzüyor, kasıyor, kavuruyor.
- Bazı seçimlerimiz aydınlığa ulaştırıyor, bazı seçimlerimiz uçurumlardan atıyor bizi.
Velhasıl aslında biz, seçimlerimizin toplamından başka bir şey değiliz. Ve seçimlerin sonunda bazı seçimlerimizin yanlış olduğunun farlına varıyoruz ki işte o anda beynimizde bir şimşek çakıyor ve dilimizden düşen kelime KEŞKE oluyor…
Can Dündar demiş ki: “Keşke'leriniz, 'iyi ki'lerden çoksa... Telafi için elinizi çabuk tutun. Tutun ki, yolunuzu gözlerken terk ettiğinizle bir gün yeniden karşılaştığınızda siz susarken, feri sönen gözleriniz 'keşke' diye nemlenmesin...”
"Keşke" ile başlayan daha bir sürü cümleler kurarız...
Bunların hepsi de, geçmişe dair pişmanlıklarımızı ve geçmişe dönme arzumuzu ifade eden cümlelerdir. Geç kaldığımızda, yapmak isteyip te yapamadığımız zamanlarda, düştüğümüzde, kaybettiğimizde, bıktığımızda, başarısızlıklarımız ve şanssızlıklarımızda hep "keşke"lere sığındık.
Çok hoşuma giden bir yazıda, "keşke" sözü hakkında aynen şunlar söyleniyordu:
Mağlubiyetin takısıdır "keşke"...
Kaçırılmış fırsatların, bastırılmış duyguların, harcanmış hayatların, boşa yaşanmış ya da hakkıyla yaşanamamış yılların, gecikmiş itirafların ağıtıdır "keşke"...
Kaçırılmış fırsatların, bastırılmış duyguların, harcanmış hayatların, boşa yaşanmış ya da hakkıyla yaşanamamış yılların, gecikmiş itirafların ağıtıdır.
Derler ki: “Eğerle, meğer evlenmiş olsalardı, bu ikisinden keşke doğardı”.
Ne kadar da doğru değil mi? Eğer şöyle yapsaydım, meğer şöyleymiş… Dim, dım, miş mış gırla gider lafın arasında… Sonra da nihai sonuca varılır: “Keşke öyle yapmasaymışım… Keşke şöyle deseydim! Keşke böyle demeseydim!”
Allah'tan ömür dört mevsim kadar kısa değil defalarca ilkbahar yaşıyoruz, yazı yaşıyoruz keşkelerimizi telafi etmek iyi ki'lerimizin kıymetini bilmek için tam bilmiyorum ama daha çok vaktimiz vardır. Geç kalmadan keşkeleri iyi kilere çevirmeye başlayalım…
Zamanın her anı değerlidir, ama bu söz geçmiş zaman için asla geçerli değildir. Geride bıraktığımız zaman ne altındır, ne gümüştür, ne de başka herhangi bir değerli taştır.
Bu hayatı bir daha yaşama şansımız yok. Bu nedenle, keşkelerden korkup kendimizden kaçarak ve hayata küserek yaşamamalıyız. Bunun yerine "iyi ki"lere sarılın. "İyi ki hata yapmışım da, şimdi tekrar hata yapmadan ve "keşke" demeden yolumda yürüyebiliyorum" deyin.
Hata yapabiliriz, belki de çok ağır bedeller ödeyebiliriz; ama yaptığımız hatalarla öğreniriz doğruları ve gerçekleri.
Unutulmaması gereken başka bir şey daha vardır: insan ömrünün tüm tecrübeleri yaşayacak kadar uzun olmadığıdır. Bu nedenle, zamanı iyi kullanmak ve başkalarının yaşadığı tecrübelerden de ders almasını da bilmelidir insan…
Birçoğumuzun geçmişle alıp veremediği hesaplaşmalar, hakkını veremediği boşa geçirdiğini zannettiği yıllar, yüzleşemediği hatalar, geciktirdiği itiraflar, dile getiremediği pişmanlıkları ve birçok keşkeleri var.
O nedenle birçok zaman yalnız kaldığımızda ya da kalabalıklar içinde yalnızlığa düştüğünde geçmişe takılıp kalıyoruz. Geçmişle oturup, geçmişle kalkıyoruz, geçmişle yatıyor, geçmişle nefes alıp veriyor, geçmişle sofraya oturuyoruz. Yanımızda hep bir geçmiş hep bir keşke…
Dedik ya! “Zaman geçiyor ama geçmiş asla geçmiyor.”
Şimdide aldığımız nefesi geçmişte tüketirken geri getiremediğimiz zamanı dur durak bilmeden yargılıyoruz.
Farkında olmadan ya da olarak, durmadan, dinlenmeden her solukta kadere isyan ediyoruz.
Yaradan'ı yaratılana şikâyet ediyor olduk. Oysaki olmuşla ölmüşe çare var mı? Tabi ki yok.
“-Şöyle değil de böyle olsaydı” dediğimiz geçmişi tekrar yaşama ve düzeltme şansımız maalesef hiç yok... Sadece bunları aklımızı başımıza devşirip tekrarlamamak şansımız var ki bunu da kullanmayı biliyorsan eğer. Çünkü ikinci bir şans nadiren verilir üçüncü şansı alma şansın zaten yok… Tıpkı olanla ölene çare de yoktaki gibi. Yapacağımız tek şey var, geçmişe ait pişmanlıklarımızdan, hatalarımızdan ders almak onlardan sağlam tecrübe edinmektir.
Mesela benim hatalarım benim pahalı elde ettiğim tecrübelerimdir. Yani keşkelerim değil iyi kilerimdir. Geri dönüp aynı hatayı yapmayacağım demektir… E yaparsam ne olur? Söyleyeyim? Aptallık olur aptallık…
İmtihana tabi olan bir varlık olarak insanların çaresiz kaldığı bir anında başvurabileceği tek kelime “keşke”… Hatalara, günahlara, umutsuzluğa ve yenilmişliğe karşı bir dönüm noktası olur hep…
Çareyi gücümüz çerçevesinde arayalım ama gücümüzü zorlayan sınırlarda Rabbimize başvurmak en doğrusudur.
İmtihana tabi olan insan, öyle bir ince elekten geçiyor ki, insanın 'keşke' demesi bile başlı başına bir sorun teşkil ediyor. Nitekim Peygamberimiz (a.s.m) insanları uyarıyor: Sakın! 'Keşke' demeyin!
Şair ne güzel söylemiş:
“Allah'a dayan, sa'ye sarıl, hikmete ram ol/
Yol varsa budur, bilmiyorum başka çıkar yol.”
İşte geçmişten günümüze taşınan bir kıssayı hisse…
Hz. Musa'nın bir gün çok fena şekilde dişi ağrır ve Rabbimizden çare için dua eder, yardım ister. ağrıyan dişine Rabbimiz yol gösterir. Filanca yerde bir bitkiyi kullan diye… Hz. Musa denileni yapar ve dişi iyileşir. Daha sonra dişi tekrar ağrımaya başlar. Rabbinden öğrendiği o yola tekrar başvurduğunda bir türlü ağrı kesilmez.
Hz. Musa, Rabbine tekrar niyazda bulunduğunda aldığı cevap: “Sen şifayı önce bende aradın ama sonra bitkinin kendisine müracaat ettin. O nedenle şifayı bende arasaydın yine iyileşirdin!” Oldu..
Ne demişler; keşke sözü şeytanı sevindirmiş. Her keşkemiz şeytanı sevindiriyor, bilesin. Biz iyi ki dersek şeytan keşke diyecek. Biz sevinirken şeytan üzülecek. Biz kazanırken şeytan kaybedecek. Yapmamız gereken tek şey; hayatımızda keşkelerimin yerine iyikilerimi koyabilmek. Zaten hiçbir anlamı olmayan keşke sözünü bırakmak bu kadar zor olmasa gerek.
Şimdi bir afeti devran yaşıyoruz bir yıldır dostlar. Kimin yüzünden. Tabi ki yaratılmış kullar yüzünden. Dünyayı cehenneme çevirdik, bir küçük gözle görülmeyen mikrop yüzünden, her geçen gün mutasyona uğradığı söylenen Covit19 yüzünden.
Neden?
Çünkü bakmadık dünyanın Rabbim tarafından bahşedilen güzelliğine. Bozduk bizler için verdiği her güzelliği, doğayı ve dahi insanlığı. Yani içimizden sevgiyi söküp attık çöplüğe çevirdiğimiz dünyaya… Şimdi dönüp keşke demenin ne faydası var ağlayıpta keşke demenin bunca can gitmişken.
Aklımızı başımıza alıp bu dünyayı tekrar atalarımızın bizlere bıraktığı gibi güzelleştirmemiz lazım. Bu neyle mümkün bu musibetten önce kendimizi, sonra etrafımızı korumamız lazım tekrar “KEŞKE” dememek için…
Oysaki bu hayat geçmişe takılacak, gelecek için hayıflanacak, keşke diyecek kadar uzun değil. Bu kısacık ömür ah ile eyvah ile geçirecek kadar değersiz değil. Yapılacak çok iş, öğrenilecek çok şey, kat edilecek çok yol var gelecek nesillere temiz bir dünya bırakmak için.
Hadi bakalım kalemde ki son söz Yunus Emre'den gelsin:
"Keşke demek için bile geçtir vakit.
Geçti ömür bir ah ile, içi dolu eyvah ile..."
Hiçbir anlamı olmayan keşke sözünü bırakmak bu kadar zor olmasa gerek. Ne demişler; keşke sözü şeytanı sevindirmiş. Bundan sonraki hayatımızı keşkelerle geçirmek dileğimle hoş kalın hoşça kalın ama hep sevgiyle keşkesiz yaşayarak dostça kalın…
Sevgi ve muhabbetlerimi gönderiyorum…
PUSULALAR
BEHZAT MANSUROĞLU
Bir deve üzerindeyim çölde
Serabını görüyorum çırılçıplak
Nil sularında yıkandık
Seviştik gece gündüz
Bir tarafımız zenci
Bir tarafımız beyaz
Acıktık kutuplarda balık avladık
Altı ay gece altı ay gündüz
Bütün kadınları manastıra kapattılar
Mekke'de kapattılar güzelliğini
Köle yaptılar tanrılara
Aşkı yasak ettiler
Şarabımıza ettikleri gibi
Bir rakkase oynuyor Beyoğlu'nda
Bir yılan gibi
Süzülüp boynuma sarılıyor
Sonradan öldürdüğümüz
Çocuklar geliyor aklıma
Hürriyet anıtına çıkıyorum
Attım kendimi Bağdata
Amerikan askerinin gırtlağını sıkıyorum
Annesini görüyorum gözlerinde
Gökyüzüne küfürler savuruyorum
İçten içe ağlıyorum
Taş sopayla yürüdüm üzerlerine
Parçaladılar bedenimi
Bir parçam Bağdata
Bir parçam Tikrite
Felluceye dağıldım
Ayaklandım şehir şehir
Yürüdüm üzerlerine
Uyanıyorum bir sanah
Moskova metrosunda
Buluyorum kendimi
Güzel kadınlar geçiyor önümden
İçlerinden biri sevdiğime benziyor
Otel odasında sevişmişiz doyasıya
Attım pusulasız yollara kendimi
Yanımda şarabın kalemim
Bir yudum şarap
Bir yudum şiir
Yazıyorum alınyazıma