Mavi Şehrin Kalemleri

EFTELYA...

YAŞAR ADIYAMAN

Kime dillensem, kiminle konuşsam herkes yorgun,

Ve azlıktan şikyet tellalı sanki…

Davası düşmüş divane bir arayışta ah ileler,

Yoğurdu ekşi; kendi dili şerbet,

Sanırsın şerbetçi...

Kimi varsıl kimi de işçi,

Ya da ummana serpilmiş çil çil altınları avuçlayamamanın hayali,

Hüzünler akıyor sanki gözlerden göğün yüzüne doğru...

Gül bahçesindekiler ise ne gülleri beğeniyor ne de bülbül nefesini...

Sorarım sana ne olacak bu halimiz Eftelya?

Neredeysen artık çık gel anlat gayri,

Olmamışlıkların içindeki ihtimalleri...

Anlat Eftelya kısık sesinle

Sonra arzuhalci bir dokunuşla düzelt,

Bu yavan düzeni...

Marangozun rendesinde,

Bir o yana bir bu yana yalpalanan ezilmiş kavruk yoklukları

Geleni gideni yoklamaya çekelim gece zifirinde,

Ne dersin Eftelya?

Bahar gelmedi bak, gelmeyecek gibi çekti gitti

Semavi mavilik bir açık bir kapalı renge bürünüyor.

Benim gibi...

Bir üzüntü, bir sevinç,

Bir gülüş, bir ağlayışlarıma bak ve söyle bana.

Maşuk benmiyim yoksa ?

Sahiden ne oluyor gözbebeklerinde?

Anlat Eftelya!

Bu ötekileştirmeler yok mu?

Ah Eftelya!

Bizden ama biz olmayan,

Bizlerin yaptıkları nedir söyle hadi!

Tekiller çoğullar,

Flu şahıslar, vatanseverler,

Hainler,

Dinciler,

Ötekiler ve bizler

Sahi biz kimiz Eftelya?

Olduğu sanılan değerler,

Kimseliler ve kimsesizler,

İşgalciler demokrasiciler,

Köleler ve efendiler,

Çocuklar ve ölüler,

Açlar, toklar ve hinler,

Meydan sesleri ve sessizler.

Dünyanın çıkmış çivisi nerde Eftelya?

Sen mi çaldın yoksa?

Deniz sakin,

Özlemler dinleniyorken,

Hadi Eftelya biz gidelim.

Deniz köpürmeden,

Dağlar yürümeden,

Gök yarılmadan,

İsrafil üflemeden Sur'a;

Tut elimi gidelim en uzaklarına demin...

Hadi Eftelyam!

Sevdası gönlümde kor,

Gözümde nar,

Ahvalimle gidelim en kuytusuna semanın...

NAKŞEDEN NAKKAŞ

ZEYNEP SÜMER

Kar boranda takat gerek gitmeye

Hasta kurttan sürüsüne baş olmaz.

Seher vakti gül dalında ötmeye

Bülbül varken karga güle eş olmaz.

Keser mi hiç, can cananın yolunu

Yen içinde saklı tutar kolunu

Güz vaktinde yaprak yormaz dalını

Düşer ama iz bırakır boş olmaz.

İlkbaharda sular seller coşarken

Koyun kuzu birbirine koşarken

Aşık mşukuyla vuslat yaşarken

Seven gönüllerde elbet kış olmaz .

Çerğ olup kalbe dolan insanın

Akıllarda güzel kalan insanın

Değer veren, değer bilen insanın

Hiç kimseye karşı kalbî taş olmaz .

Her yürek dayanmaz cefaya derde

Mevlm muhtaç eylemesin namerde

Hakkın adaletin olduğu yerde

Garibin gözünde damla yaş olmaz .

Derde düşen bilir dert boyanır mı?

Mazlum feryadına can dayanır mı?

Goncasız gülşende gül uyanır mı?

Hakikattir gördüğümüz düş olmaz .

Yaratandan gayrı bir nakkaş olmaz.

EYLÜL

HATİCE ERDOĞAN

Eylül

Haydi topla ne varsa dağılan

Savrulan bir ömürden

Neyse geriye kalan

Yaprak kıpırdasa içimdir yağmalanan

Sarı gazellerdir dalların terki

Esip de hıncını alan rüzgardan

Eylül

Haydi savur

Okşasın kızıla çalan saçlarını

Dudaklarında bir terennüm

Vuslat uğrasın artık,yeşertsin dallarını

Hicran yenik düşsün toprağa

Eylül

Haydi topla ne varsa dağılan

2. ŞİİR

Bahara aşiyan sanki müjdeli yağmurlar

Söyle neden hala içime akar

Çağlar hep derinden bu yorgun pınar

Aşk çölüne serap değil inan ki…

İçtikçe kanmayan ceylan bakışı

Neden kendine bir yuva arar

Rüzgar ince tılsımlı okşar ruhumu

Bir kuş gelir konar bahçeme dertten

Onunda mı kırılmış hayalleri var

Neden haramiler keser yolumu

Aşk menzili durak bilmez inan ki…

Özgürlük dedikleri bir arşın mezar

Git git bitmez iklim hep kışa düçar

Aşk gidilesi bir yol değil inan ki….

Ağırlığın darasına düşer boynu bükük başakların

Aşka düşer insan boynu kıldan ince bir nazdır

Sevdiğine hep nazır

Yoluna canını sermeye hazır

Heybesinde gönlünü sevdiğine taşır

Böler kaç vuslata dağılır hüzün

Aşk pay edilesi şifa değil inan ki

Yollar çatlamış sanki bir batak

Kırağı vurmuş yüzüne çisiler mavi

Hatıralar sökün etmiş deler kalbini

Çöreklenir kalbinin pas tutmuş mabedine

Aşk düşülesi bela değil inan ki

ONULAMAYAN AN'A

NİMET TANER

Toprak anaydı

Yırtmadan bağrını

Açmazdı hercai

Toprak candı

Eksik edersen suyunu

Beslemezdi tomurcuğunu

Ancak kaç can daha içmeliydi

Koklamak için hercai

El bebek gül bebek

Yine toprağa düştü şehit bebek!

Her canlı ceset omzuna almış acısını

Toplanmıştı avluya

Cümle gözler mil çekilmiş macasına

Aranıyordu yol yol

Kasvetli gece kör

Sonsuz kadar soğuk

Gecenin karasını yırtan yanık ses

Ah o ses

Gömülmeli toprağa bu gece

Işığın yeşil haberin kara

Gelme üstümüze kara bela

İndirme al bayrağı göğümüzden

Duvarlarımızda dökük sıva

Ah ana !

Bir cenaze yavrun

Bir cenaze sen bu gece

Rahman'ın rahiminden emanetin

Nazlı bir yolcu bu gece

Cümle mintanlarını soyunan güruh

Tahtından sabır hükmetsin acıya

Giy acı gömleğini

Acı misafir bu gece

Acıyan kanayan yerlerim

Al kırmızı kan kırmızı

Acıyacak neyim varsa acı bu gece

Ey ana

Acını yıkamaya yetecek mi

Dökülen gözyaşı bu gece

Her hücresine sinerken yavru kokusu

Uçup gidecek mi o anaya bir sorun

Bütün bir ömrü sığdırmışlardı iki küçük valize

Öylece derdest edip savurdular

Odanın orta yerine

Eli varmazdı kimsenin

Almaya tutmaya dokunmaya

Ana sarıldı serildi üzerine

Yavrusunu öpercesine öptü

Koklarcasına çekti içine

Kirli çamaşırları bir bir

ANA AĞLADI

GÖK AĞLADI

YER AĞLADI

Toprak ıslandı

Çorağa bağladı

Ölüm can aradı

Bir fidanın dalında

Bir ananın bağrında

Ölüm asıldı kaldı...

BE KADER

SONGÜL AKYILDIZ

Nasihatler dinledim başı sonu olmayan

Yazarsam kitap olur, okur musun be kader

Nice rüyalar gördüm, sabahını bulmayan

Lütfedip te az hayra yorar mısın be kader.

Yokladım yüreğimi, yüzleştim yalanlarla

Cebelleştim öfkemle, dindirdim yağmurlarla

Yetinirim öykünmem , elimde kalanlarla

Biraz daha cömertce olur musun be kader

Düştüysem kendim kalktım, kimseye tutunmadım

Yalvarıp yakarmadım, bir şeyden utanmadım

Mabedimsin deyipte, bir kula tapınmadım

İyileri kötüye satar mısın be kader.

Dokunsalar ağlarım, dolup dolup taşarım

Gençlik gitti ne fayda, soluksuzca koşarım

Rüzgar tersine esse yeni baştan yaşarım

Şu ömrümü geriye sarar mısın be kader.

Ceng edersin benimle adım başı bir tuzak

Başka bir dünya da mı mutluluk böyle uzak

Sırat denen köprüde yüzyüze gelir isek

Songülceye bir kıyak geçer mısın be kader...

'KALBİMİN SESSİZ KANATLARI'

ESİN TARAKÇIOĞLU

Gecenin içinde kaybolmuş bir yıldızım,

Senin adını fısıldar rüzgrla her anım.

Yalnızlık bazen ağır, bazen sessiz bir yük,

Ama senle her yara, şifaya döner, her düş.

Kalbimin sessiz kanatları, sana uçar her zaman,

Aşkınla yanarım, senle dolar her an.

Hasretle, sabırla, gözyaşıyla örülmüş yolum,

Seninle tamamlanır, seninle bulur huzurum.

Hatıraların düşer avuçlarıma, tatlı bir hüzün,

Gözlerimde birikmiş, adıyla dolu her gün.

Ruhumun derinliklerinde seninle bir melodi,

Sessizliğimde büyür, umut olur, kalbime biri.

Zamanın yorgunluğunda, fırtınaların gölgesinde,

Kalbim sana bağlı, hep seninle.

Sessiz dualarımda, adını sayıklarken,

Sevdanla var olur, sevgine sarılırken.

Kalbimin sessiz kanatları, sana uçar her zaman,

Aşkınla yanarım, senle dolar her an.

Hasretle, sabırla, gözyaşıyla örülmüş yolum,

Seninle tamamlanır, seninle bulur huzurum.

Ve bil ki, sevgim sessizlikte de büyür,

Her fırtınada, her bekleyişte yeşerir.

Kalbimin kanatları seni taşır sonsuza,

Sessizliğin içinde seninle yaşar aşkım, canımsın…

KARA KIZ

SEVDAGÜL AYKAR YILDIZ

Mhur bakışına ela gözüne

Kudretten çekilmiş sürme kara kız

Yalnız ben olayım baktığın yerde

Benden başkasını görme kara kız

Bülbül olup konsam gonca gülüne

Can feda edilir tatlı diline

Kul, kurban olayım zülfün teline

Savur saçlarını örme kara kız

Görünce kaynadı kanım kanına

Gönlüm düşüverdi ak gerdanına

Ben olayım gelen senin yanına

Kimsenin düşüne girme karakız

Kiraz dudağına inci dişine

Akıl, fikir kalmaz bir gülüşüne

Bir güzellik yap da yatır döşüne

Gel bu divaneyi kırma kara kız

GÖNÜL SÜRGÜNÜ

GÜL KAÇAR

​Gurbet vurdu kalbime, kundağım sökülmeden,

Bir damla ışık sızmaz, perdeler dökülmeden.

Zamanın çarkı döner, öğütür umutları,

Ruhumun üstündedir, kederin bulutları.

​Hangi masal avutur, bu suskun feryadı mı?

Kimseler bilmez artık, bu garip bin adımı.

Gecenin bağrındayım, şavkım vurmaz dışarı,

Yitirdim bu kavgada, ebedi her başarı.

​Kırk kapıdan geçtim de, her biri kapalıydı,

Şu yalanın içinde, her gönül yaralıydı.

Dedim vuslat ne yana, dediler daha uzak,

Her adımın başında, kurulu binbir tuzak.

​Yine de pes etmedim, tomurcuklar adına,

Bakarım her günbatımı, yaşamın tadına.

Karanlık saltanatı, sürmeyecek biliriz,

Toprağa düştüğümüzde, yeniden diriliriz.

​Gidiyorum bu şehirden, hanlar size kalsın,

Bırakın ruhum artık, o sonsuz nura dalsın.

Çekildim dünyanızdan, yüküm ağır gelmeden,

Gözlerimi kapattım, günahım eksilmeden.

Bakmadan Geçme