Kırk Değirmenler ve Şamran Kanalı yok olma tehlikesiyle karşı karşıya
Kırk Değirmenler ve Şamran Kanalı, son yıllarda uygulanan su politikaları nedeniyle ciddi tehdit altında.
Gürpınar ilçesinden doğarak binlerce yıldır bölgeye hayat veren Başbulak Suyu'nun doğal yatağından koparılarak doğrudan şehir merkezine içme suyu olarak taşınması, hem ekosisteme hem de tarihi yapılara zarar veriyor. Uzmanlar, bu uygulamanın uzun vadede Kırk Değirmenler'in susuz kalmasına ve Şamran Kanalı'nın tamamen işlevsiz hale gelmesine yol açabileceği vurgulandı.
Doğal ve kültürel mirasın kesişme noktası
Başbulak Suyu, yüzyıllardır yalnızca bir su kaynağı olmanın ötesinde, şehrin doğal ve kültürel yaşamının temel unsurlarından biri olarak varlığını sürdürüyor. Gürpınar'da doğarak Şamran Kanalı ve Kırk Değirmenler ile buluşan bu kadim su, insan ile doğa arasındaki uyumun en belirgin örneklerinden birini oluşturuyor. Tarih boyunca bölgenin buğdayını öğüten ve su sesiyle çevresine hayat veren onlarca değirmenin yer aldığı Kırk Değirmenler, geçmişte önemli bir üretim merkeziydi. Urartu uygarlığının 2 bin 700 yıllık mühendislik mirası olan Şamran Kanalı ise yüzyıllardır tarım arazilerini sulayarak bölgeye can veriyor. Ancak günümüzde, hem bu kadim su yolu hem de değirmenler, susuzluk ve yıllara dayanan ihmalin yarattığı yıkıcı tehditler karşısında ayakta kalma mücadelesi veriyor.
Dernekten açıklama
Kırk Değirmenler ve Şamran Kanalını Koruma ve Yaşatma Derneği Başkanı Erdem Güngör, suyun doğal yatağından alınmasının geri dönüşü zor sonuçlar doğuracağını belirterek, 'Bu yanlış uygulama, suya bağımlı bitki örtüsünü ve canlı türlerini yok olma tehlikesiyle karşı karşıya bırakıyor. Yerel halkın tarım ve hayvancılık faaliyetleri zorlaşıyor, sulama imkanını kısıtlıyor. 52 kilometrelik uzunluğu ile Urartu mühendisliğinin en büyük eseri olan Şamran Kanalı, Gürpınar Aşağıkaymaz'dan başlayarak Van Gölü kıyısına ulaşıyor. Yüzyıllardır bu kanal sayesinde tarım arazileri yeşeriyor, köyler ayakta kalıyor. Ancak suyun kesilmesi, kanalın tabanında çatlaklar ve çökmeler oluşturuyor. UNESCO Dünya Mirası adayı olabilecek bu eser, tahrip riskiyle karşı karşıya' ifadelerine yer verdi.
Kuruma riski giderek artıyor
Uzmanlara göre, Başbulak Suyu'nun şehir merkezine yönlendirilmesi kısa vadede çözüm gibi görünse de uzun vadede kaynak suyunun tamamen kuruma riskini artırıyor. Bu durum, yer altı su dengesini bozarak iklim değişikliğinin olumsuz etkilerini hızlandırıyor.
Kırk Değirmenler'in çarkları yıllardır dönmüyor. Su sesinin yerini sessizlik almış durumda. Bu durum, bölgenin kültürel hafızasını zayıflatmakla kalmıyor, turizm potansiyelini de yok ediyor. Vatandaşlar, tarım ve hayvancılıkta yaşanan verim kayıplarının yanı sıra ekonomik olarak da zor durumda kalıyorlar.
Tarihi miras
M.Ö. 8'inci yüzyılda Urartu Kralı Menua tarafından inşa ettirildiği bilinen Şamran Kanalı, dönemin ileri mühendislik teknikleriyle dağ yamaçları oyularak yapılmış nadide bir su yolu. Yaklaşık 52 kilometrelik uzunluğu ve günümüze ulaşan özgün taş işçiliğiyle dünya su mühendisliği tarihinde seçkin bir yere sahip olan kanal, yüzyıllar boyunca bölge tarımının can damarı oldu. Kırk Değirmenler ise tarih boyunca bölgenin un ihtiyacını karşılayan, su gücüyle çalışan değirmenlerden oluşan önemli bir üretim merkezi olarak öne çıktı. Ancak bugün, hem bu tarihi kanal hem de değirmenler, susuzluk ve yıllara dayanan ilgisizlik nedeniyle geri dönüşü neredeyse imkansız bir yıkım sürecinin eşiğinde bulunuyor.
'Acil çözüm şart'
Dernek Başkanı Erdem Güngör, acil eylem planı çağrısında bulunarak, 'Öncelikle, Başbulak Suyu'nun şehir merkezine taşınması için alternatif kaynaklar devreye alınmalı ve mevcut su kaynakları titizlikle korunmalıdır. Şamran Kanalı ile Kırk Değirmenler'in UNESCO Geçici Dünya Mirası Listesi'ne dahil edilmesi sağlanmalı, yerel halkın suya erişimi güvence altına alınmalı, tarımsal sulama desteklenmeli ve kapsamlı restorasyon çalışmaları derhal başlatılmalıdır. Bu adımlar, yalnızca tarihi eserleri değil, bölgedeki doğal yaşamı ve burada yaşayan insanları da koruyacaktır' dedi.
Ortak sorumluluk
Kentin su mirası olarak kabul edilen Başbulak Suyu'nun akışı, Kırk Değirmenler'in çarkları ve Şamran Kanalı'nın hayat veren hattı; yalnızca geçmişin değil, geleceğin de ortak mirası olarak değerlendiriliyor. Bu değerlerin korunması, yerel yönetimlerden sivil toplum kuruluşlarına, akademik çevrelerden bölge halkına kadar herkesin ortak sorumluluğu olarak görülüyor. Bugün atılacak adımlar, şehrin kültürel kimliğinin korunarak gelecek nesillere aktarılmasında belirleyici bir rol üstlenecek.