Ümit Kayaçelebi

Uzun sokaktan kimler gelmiş kimler geçmiş!

Ümit Kayaçelebi

Cumhuriyet Caddesinde bulunan Yapı Kredi Bankasından sonra batıya doğru uzanıp giden bir yol vardı ki o zamanki ismi uzun sokaktı ve belli bir noktaya kadar esnaflar vardı ondan sonra ise Bahçivan mahallesinin sakinleri sağlı sollu bu sokakta yer alıyorlardı.

 Uzun sokağın hemen sağ başında yer alan rahmetli Abidin perihanoğlu. Hemen bitişiğnde “Gençlik Berberi” Ahmet Yedek ve Burhan.. iki şen ortaklar ve gırgırın şamatanın sohbetin gırla gittiği bir yer. Ahmet Yedek hem koyu Beşiktaşlı ve Van hem de Van Gençlik taraftarıydı. Artık sabahtan akşama kadar gelsin maç gitsin maç

Komşusu kim derseniz rahmetli bir zamanların o ıslık çalan kendine has semaverlerin ustası tenekeci İbrahim Davutoğlu. Her ne kadar tenekeci desek de ustalığı mahareti o zamanki hanımların beylerin adeta kapıştığı boy boy yaptığı semaverler.

Her şeyden öte o sokakta İbrahim usta sokağın gülen yüzü. Çok nazik kibar ve aynı zamanda işin ehliydi İbrahim usta.

O yıllarda küçük çapta dükkânlarda cecim, kilim, seccade gibi şeyler dokunuyordu.

O zamanki ismiyle o işi bu sokakta yapan da rahmetli cecimci Memet efendiydi. Kısa bir süre bu işi yaptı ancak vefatından sonra da oğlu Hikmet Yılmaz bu işi deruhte ettiğinde ben o zamanlar çocuktum ve yaz aylarında idareten çalışıyorduk. Benimde bu işte kısa bir beraberliğim oldu.

Yanımız da duvar komşumuz Beşikçi Hasan usta vardı. Hasan usta böyle çok zayıf ince uzun biriydi. O da Van da o kadar güzel demirden beşik yapardı ki işte bu marifetinden dolayı adı da “beşikçi Hasan ustaya”  çıkmıştı.

Biraz ondan bahsedeyim.

Hasan Ustanın evi de eski ağır ceza reisi Şakir Çaldağın hemen evinin oradaydı. Eviyle dükkanının arası gayet yakındı. Sabah işe çok erken gelmezdi ve akşam olanda da herkesten önce darabalarını kapatıp Allah bereket versin der giderdi.

Ben yine bir sabah çırak olarak erkenden gittim etrafı topladım sildim süpürdüm o esna da ustamda geldi.

BU arada Hasan ustada geldi tahta darabayı ya Allah bismillah deyip açarken:

“Memet usta tez akşam olsa da bi eva getsağ”

Ustada Hasan ustaya dönerek:

<Hasan usta daha sen dükkâna yeni geldin hele akşama çok var?>

Hasan usta derinden bi ağ çekti:

< Ağa nedim men bi türlü ğanımdan ayrılamıyam ele dükkâna gelende hasretinden elim ayağım iş tutmuyi!>

Ustamda:

<Üzülme akşam olur yine gidersen işine bağ>

Ben daha ortaokul 1.sınıf talebesiyim ne anlaram aşktan meşkten muhabbetten. Ustam:

< oğlum o dedi herkes garısıni sever ama o çok sevi garisini onun için deyi ağşam olsada bi çabuğ eve getsem>.

Hasan ustada mehelle gomşumiz idi ailesini tanırdığ. Hanımı da gayet güzel bir ablamızdı. İşte hasan abi de ondan ayrılanda ağşama gadar örse çekiç vurduğunda arada bir ağ akşam olsa da eva getsağ demağtan kendini alamıyordu.

Geç gelip tez giderdi. Bir gün ben dükkânı açtım Hasan usta bekle babam bekle gelmedi dükkan darabaları gapalı. Herkes merak ederken öylen küçük camide sala okunan da Hasan ustanın vefat ettiği haberini aldığ.

O gün ustam ğoş bi söz söyledi heç unutmam

“Hasan usta artığ ne akşam olacağ sana nede erken eve gidacağsan”.

Ve Hasan usta o zamanının en tanınmış demirci ve beşikçisi hakka uğurlandı.

Hiç ara sokağa sapmadan yürüdüğümüzde köşe başında Tenekeci Ömer Durgun. O da böyle kendine has bıyığıyla gülüşüyle sokağın renkli simalarından biri olarak sevilip sayıldı.

Komşusu derseniz Metin ve yaşar Aydının babaları Abdullah Efendi. O da zamanın iptidai bakkaliyelerinden birini açmış.

O yıllarda herkesin bisikleti yoktu. Haliyle bisikletçilerde hem bisiklet satarak hem bisiklet tamiri yaparak ve hem de bisikletleri saat ve dakika ile kiralıyorlardı ki o yılların sayılı ve kârlı işlerinden biriydi. İşte Abdullah Aydının duvar komşusu da Bisikletçi Mehmet Eserdi.

Zaten o yıllarda bisikletçi olarak tanınan bilinen Karslı oğlu Hoca, Bisikletçi Cemil, Bisikletçi Kazım usta; Bisikletçi Niyazi idi.

Rahmetli Behlül Dikicinin o yıllarda yaptırdığı devrine göre lüks sayılan pasajın başında Bakkal Remzi Oktay yanında kahvehane ve tam köşede altın dişli Mardinli bizim rahmetli Refik Akbaşoğlu.  Denilebilirdi devrin en çok iş yapan ve tanınmış leblebicisi oydu.

Sokakta yürürken hemen yanda Vanlıların ağız alışkanlığı ile Küçük cami var. Bazen Tenekeci Hamit Efendi diye de isimlendirdiğimiz cami.

Cami ile duvar duvara Zillioğlu Hamdi Çavuş. Soyadı özel olsa da lakaplar o yıllarda çok kullanıldığından Zillioğlu Hamdi Çavuş esnafın kara belası diyebileceğimiz esnafın çok çekindiği biriydi Hamdi çavuş. Bir zamanlar Herkül Mustafa neyse bir dönemin Baş zabıtası da Hamdi çavuştu. Belki de o da onu örnek almıştır! Olamaz mı?

Orda evi vardı ve bahçesi üzüm bağı ta eski Özalp durağına kadar uzanırdı ve o mıntıka diğer bağlarla birlikte tam yeşilin hakim olduğu bir alandı.

Komşusu da rahmetli Hasan ustaydı. O yıllarda masa, sandalya, kanepe ve benzeri ev malzemelerinin tamiri ile uğraşırdı.

Ve komşularda Seyit Efendi idi bir de bizim çocukluk arkadaşımız Ziya Duranların evi vardı.

Seyidin bağı dediğimiz bağ da üzüm bahçesiydi. Nedense o mıntıkada çok üzüm bağı vardı.

Seyidin bağı dediğimiz yerin hemen yanında Hacı Nuhi Polatoğlu'nun üzüm bağı bulunuyordu

Sokakta devam ederken tam Eski Ziraat Banka sokağının hemen başında bizim Küçük caminin yıllarca hocalığını yapmış olan Hafız Hamdinin evi bulunuyordu.

Ömür biter yol bitmez derler ya bu sefer de bizim sayfamız bitti.

İnşallah bir dahaki yazımızda uzun sokağı bitireceğiz.

Yazarın Diğer Yazıları