Ümit Kayaçelebi

Hulusi Tunca: 'Hey Dergisi, Türkiye popüler kültürü için vazgeçilmezdi.'

Ümit Kayaçelebi

Söyleşi: Murat Hocaoğlu

Hey’ Dergisi, on yılları bulan yayın hayatı boyunca Türkiye’de müziğin kalbinin attığı bir dergi oldu. Yetmişlerde, seksenlerde çocuk ve genç olan herkesin bu dergiyle kalbi bir bağı vardı. Zamanın ruhunun en iyi yansıdığı dergilerden biriydi Hey. Türkiye ile birlikte değişti, bazen ulusal pop müziğin temsilcisi oldu, bazen yabancı şarkıcıları izlemeye başlayan gençliğe kılavuz oldu. 90’larda ne olduysa yayın dünyası bu on yılları devirmiş kitlesel bir marka olan dergiyi içeremedi ve bugün birçok şey gibi, Hey dergisi de yok… Eylül 2013’te güzel bir sürpriz oldu, Hey Dergisinin yazı işleri müdürü Hulusi Tunca, esenkitap’tan ‘Hulusi Tunca ile Yetmişler’ adında güzel bir kitap yayınladı… Kitap, yetmişli yıllarda Hey dergisinde yayınlanmış söyleşilerden bir seçme içeriyor. Hulusi Tunca ile hem kitabını, hem de ‘Hey’ efsanesini konuştuk…

Kitabınızı, dostlarınızdan aldığınız görüşlerle açmışsınız. Herkes siz ve Hey dergisi için çok güzel şeyler söylemiş. İlhan İrem’in ifadesi ise Hey dergisini tümüyle anlatıyor bana kalırsa; ‘Altın çağın karakutusu’… Gerçekten de siz bugün Hey dergisinin yayın serüvenine baktığınızda ne hissediyorsunuz? Hey sizin için ve Türkiye popüler kültürü için ‘ne’ idi?

Kitabımın çıkış noktası, Hey’e ‘Altın çağın Karakutusu’ diyen İlhan İrem’in şaka ile karışık yaptığı bir teklif oldu: “Herkes ‘Best of.’ albüm çıkartıyor. Sen niye eski yazılarını bir ‘Best of’ dizisinde toplamıyorsun”. Önce güldüm sonra ciddi ciddi düşündüm. Ve bugünün 60–70 kuşağının hatırlamak istediği, genç kuşağının ise hiç bilmediği 70’leri oluşturmaya karar verdim. Kitap tamamen 1970- 1979 yılları arasında Hey’de çıkan röportajlarımdan oluştu.Hey dergisinin yayın serüvenine baktığımda bir heyecan duyuyor, müzik adına bir altın çağı, altın sanatçıları (pek çoğu aramızda olmayan) hissediyor ve hüzünleniyorum. Hey; benim için bir yaşam biçimi, Türkiye popüler kültürü içinse bir vazgeçilmezdi.

Bu kitap, yetmişlerle sınırlı… Bu sizin seçiminiz mi? Kitabın başka dönemleri içeren versiyonları da yayınlanacak mı?

Kitabımın 70’li yıllarla sınırlı olması benim seçimimdi. Kitabın 80’li (en civcivli) dönemini içeren yeni bir kitap için öz hazırlıklarım bitti. 70’lerle aynı formatta hazırladığım ancak bu kez fotoğraflı olmasını istediğim kitabım yarı yarıya tamamlandı bile. O tamamlandığında, Allah ömür verirse. 90’lar bile neden olmasın?

Size göre Hey Dergisi’nin en önemli dönemi yetmişler miydi?

Türk Pop Müziği’nin Türkçe Sözlü Hafif Müzik formatından sıyrılıp, yeni bir yol almaya başladığı 70’ler gerçekten de Hey dergisinin ön önemli dönemiydi. 80’ler; Türkiye’de yaşanılan değişimler ve bunun müziğimize yansıması ile ayrı bir değer ayrı bir önem kazandı bana göre. 80’ler de Hey için çok önemliydi elbette.

Sizin Hey Dergisinde yazı işleri müdürü olmanız nasıl gerçekleşti?

Hey’in ilk genel yayın müdürü Doğan Şener, ilk yazı işleri müdürü de rahmetli Yener Süsoy idi. Hey ailesine çevirmen olarak katıldıktan sonra sırasıyla muhabir, ardından istihbarat şefi olarak uzun yıllar hizmet ettim. Yener Ağabey’in yayın hayatına başladığında Türkiye’de bomba gibi patlayan Güneş Gazetesi’ne transfer olmasıyla o göreve ben getirildim. Doğan Ağabey’in de emekli olmasıyla bu kez onun görevini ben üstlendim.

Hey Dergisinin on yıllara yayılan başarılı yayın hayatı sanırım kendini sürekli yenilemesi ile ilgiliydi. Yalnız içerik değil, logo ve boyutlar da çeşitli aralıklarla değişirdi. Bu kararları nasıl alırdınız?

Evet; Hey’in en büyük başarılarından biri de sürekli kendini yenilemesiydi. Her 18 Kasım’da (Hey’in doğum günüdür) Hey, okurlarının karşısına görsel olarak yeni bir içerik ve yeni bir logo ile çıkardı. Bunun kararını elbette ki Doğan Ağabey (Şener) verir, ancak yapmak istediklerini hayata geçirmeden bizlerle de paylaşırdı. Estetik güzelliğe (derginin içeriği kadar) büyük önem veren Doğan Ağabey’in yaptığı değişiklikler, okurlar tarafından da büyük bir beğeni ile karşılanırdı.

Dergisinin müzik endüstrisi ile ilişkisi nasıldı? Hey’e kapak olmak, söyleşi yayınlatmak bir yıldız için büyük bir olay olmalı o dönemde… Neler yaşanıyordu?

Hey, müzik endüstrisi (sanatçı, plakçı, plak üreten firmalar, reklam verenler) ile çok yakın bir ilişki içindeydi. Bir sanatçı için Hey’de bir haberinin yer alması, bir röportajının çıkması hatta kapak olmaları büyük bir olaydı. Bunun için de yakın ilişkiyi bizlerden önce onlar kurardı bizimle. Hiç unutmam; ‘Aşk Hikâyesi’ (Love Story’nin Türkçe uyarlaması) ile 1970’de Hey’in Yılın Müzik Oskarları anketinde ‘Yılın Türkçe Sözlü Plağı’ ödülünü almaya hak kazanan Gönül Yazar, hala bilinmeyen bir nedenle (çünkü kendisi de artık ya hatırlamıyor ya da hatırlamak istemiyor) ‘Bu ödülü kabul etmiyorum’ deyince, Hey’in kapıları ‘Taş Bebek’e sonsuza kadar kapanmıştı. Sonraki yıllarda araya onca kişinin girmesine rağmen o kapı bir daha Gönül Hanım’a açılmamıştı.

80’lerin ortalarına gelindiğinde ise neredeyse Türk Popu Hey’in sayfalarında yer bulamaz oldu. Çünkü içeriğiniz tamamen yabancı müziğe yönelmişti. Bu Türkiye’nin o dönemdeki ‘dışa açılma’ ruhunu mu yansıtıyordu?

Bana göre Hey’in en acı yılları. Arabesk almış başını gitmiş, plak dünyası onların plakları ile dolmuş, gazinolar onları assolist yapmış, Türk Pop Müziği ise neredeyse unutulmaya yüz tutmuştu. Hey; ya Arabesk’e kapılarını açacak ya da tamamen yabancı Pop Müziğe yönelecekti. İkinci yolu tercih ettik. Elbette ki, o dönemde her şeye rağmen Pop Müzik yapmaya devam eden sanatçılarımızı da desteklemeye devam ettik. Bunun; Türkiye’nin dışa açılma ruhu ile alakası yoktu. Gerçek buydu.

Kaynak: Medium.com Okur

Yazarın Diğer Yazıları