Ramazan Yıldırımçakar

Su Gibi Aziz: Van'ın Sessiz Yürüyüşü

Ramazan Yıldırımçakar

Van suskun değil, sükûnetli bir sesle konuşuyor. Hem suyuna hem takımına sahip!

Bahçesaray’ın kalbinden geçen bir su var, sadece bir dere değil; bir hafızadır.Bir kültürün ve bir hafızanın nişanıdır. Çocukların oyununa, yaşlıların duasına karışmış, bölge halkının kimliğiyle bütünleşmiş bir doğa harikası. Bugün bu su, bir HES projesiyle karşı karşıya. Kalkınma adına,ekonomik büyüme adına betonla boğulmak istendi.

Konu yalnızca bir enerji yatırımı değil; bir kültürün, bir yaşamın korunma meselesidir.

Gülşen Orhan: Duyarlılığın İsmi

Bahçesaray’ın bağrından gelmiş Van için önemli bir isim.

Beni bilenler bilir.Siyasi arenada yer alan isimler üzerinde durmayı pek sevmem.

Politik olarak güncel tartışmaların kaygan zemininde durmaktan da hep imtina ettim.

Bu tavrım apolitik olduğum anlamına da gelmesin.

Van için kimin ne yaptığı ne yap/a/madığı da heybemde  kaleme döküleceği vakti bekliyor.

Tam da bu noktada günün kaygan zemininde HES projesinin durdurulması için girişimde bulunarak zamanın ruhuna iz bıraktığı için Gülşen hanımı zikretmeden geçmek olmaz.

 

Yönetmelik ve imzalarla değil vicdani bir duruşla içinden geldiği yörenin sesi oldu.Bu sessiz ama etkili girişim HES projesinin durdurulması için yeterli oldu.

Projenin getireceği tahribatı ve yıkımı dile getiren yöre halkı ile STK’ların sesi Gülşen Orhan’la yetkili mercilere  duyuruldu. Siyasi kimliğinin ötesinde, içerden bir duyarlılıkla meseleye yaklaştı. Halkın ne hissettiğini anlamaya çalışan, onların diliyle konuşan, onların derdine yerinde dokunan bir tavır sergiledi. Girişimleriyle konunun yetkililer nezdinde ciddiyetle ele alınmasını sağladı.

Sessizce Ama Kararlılıkla: Valilik ve Sivil İrade

Van Valiliği’nin projenin durdurulması yönündeki adımı, devlet-halk ilişkisi açısından önemli bir örnek teşkil etti. Vangölü Aktivistleri ve Van Barosu da sürece önemli katkılar sundular. Hukuki destek ve kamuoyu bilinciyle birleşen bu sahipleniş, Van’ın yalnız olmadığını gösterdi.

Sahada Galibiyet,yönetimde sessizlik

Vanspor’un Elazığspor karşısında elde ettiği galibiyet, Van halkı için bir gurur anıydı. Ancak bu başarıyı gölgeleyecek gelişmeler yaşandı. Elazığspor yöneticilerinin tehdit içerikli açıklamaları kamuoyunu gererken, Vanspor yönetiminin ise sürece karşı sağduyulu ve etkili bir duruş sergileyemediğini düşünmekteyim.

Vicdan Böyle Buyurdu;

İki Tarafa da Sorumluluk Düşer

Elazığspor cephesinin kışkırtıcı dili kabul edilemez. Ancak Vanspor’un yönetimsel yetersizliği düşüncesinin altını da çizmek gerekiyor. Futbol sadece skorlarla değil, topluma karşı sorumlulukla kazanılır. Bu noktada Van’da söz sahibi olan yöneticilere de çağrımız var: Vanspor’a yalnızca tribünden değil, bürokrasi salonlarında da  sahip çıkılmalı. Gerekirse Elazığ spor ile oynanacak maçın tarafsız sahada oynanması yönünde adım atılıp adalet duygusu ve güven ortamı sağlanmalıdır. Mesele artık sadece bir maç değil, kamu vicdanıdır.

Su Gibi Aziz Olmak: Sessiz Ama Dirayetli

Van halkı bu süreçte Feqiyê Teyran’ın şu dizelerini adeta yeniden yaşattı:

“Avê xwe bi jor dike, serê xwe bi xwar dike.”

Su yükselmeyi bilir ama vakur ve mütevazi durmayı da  ihmal etmez.

Van da böyledir. Gürültü çıkarmadan, ama hakkını bilerek yürür.

Son Söz

Van; suyuna, doğasına ve takımına sahip çıkan bir şehir. Bahçesaray’ın pınarı da Vanspor’un sahası da bu halkın ortak vicdanında yer bulur. Sahip çıkmak sadece bir refleks değil; bir gelecek tasavvurudur. Çünkü Van, medeniyetin,vakarın ve asaletin  şehridir.

Yazarın Diğer Yazıları