
Vanspor Van'dan Büyüktür!
Dr. Erdal Orman
Yirmi beş yıl aradan sonra 1. Lige yükseldiğimize göre, 25 yaş ve altındaki yeni nesil genç taraftarlarımıza 25 yılın öncesini kısa bir anekdotla hatırlatmakta yarar görüyorum. ‘‘Vanspor, doğunun en talihsiz dönemlerinde bir güneş gibi ortaya çıkarak o zamanki adı 1. Lig olan Süper Lige yükseldiği 1994 yılında, mütevazı kadrosuyla mucizeler yaratmış bir takımdı. Herkesin kuşkuyla baktığı, gerek uzak bir deplasman ve gerekse sorunlu bir coğrafyada bulunuyor olması, o dönem futbol otoritelerini çok rahatsız etmişti ilk başlarda. Hatta bazıları da haddini aşıp TV deki spor programlarında; ''Van haritanın neresinde bulamıyorum, ulaşım nasıl olacak, güvenlik nasıl sağlanacak …?'' deme gafletinde dahi bulunmuştu. Fakat maçlar başlayıp, o mütevazı kadrosuna rağmen Vanspor'un taş gibi bir takım olduğu ortaya çıkınca ve gelen takımların hiçte beklemedikleri ölçüde şahane bir konukseverlikle karşılandıkları görülünce, bu önyargı yavaş yavaş kırılmıştı. Böylece, önce gönülleri kazanan Vanspor, ligde de Fenerbahçe ve Trabzonspor gibi şampiyonları değiştiren sonuçlar aldıkça herkesin gözünde sempatik bir yer edinmiş, çığ gibi artan taraftar sayısıyla da gazeteler, televizyonlar, futbol duayenleri artık kayıtsız kalamamıştı bu sevgiye. Van doğunun misafirperverliğinin, futbolun birleştiriciliğinin ne demek olduğunun anlaşıldığı bir yer olarak hafızalara kazınmıştı… Doğu’nun tek temsilcisi olarak iki kez yükseldiği Süper ligde 4 yıl boyunca mücadele eden Vanspor, bu dönemde tam anlamıyla bir marka haline gelerek herkesin beğenisini kazanmıştı. Öyle ki kendinden sonra ilk defa Süper Lige yükselen Erzurumspor ve Elazığspor tarafından da Vanspor rol model olarak alınmış,bu büyük başarısı onlara ilham kaynağı olmuştur. Efsane Vanspor,şöhret futbolcularla dolu kadrosundan Fransa’da düzenlenen 1998 Dünya Kupasına bile 4 futbolcu göndermiştir (Romanya Milli Takım kalecisi Dimitri Stingaciu, İranlı Muhammed Khaqfur ve Güney Afrikalı Alfred Phiri ile Lebogang Morula). Fakat ne acıdır ki kasasında milyonlarca nakit para ve bonservisi takımda olan birbirinden değerli yıldız oyuncuları ile kötü niyetli yöneticileri sayesinde bundan 25 sene önce 2000 yılında ligden düşmüştü. Hızlı bir çöküşle tarih sahnesinden çekilipönce 2, lig, sonra 3. Lige ve en sonunda amatöre kadar düşüşü ile feshedilişi de ayrı bir dram olarak Türk Futbol Tarihinin tozlu sayfalarına adı Efsane Vanspor olarak işlenmiştir…’’
İşte böylesine şanlıbir mazisi bulunan, diğer bir deyişle ‘‘Tarihi Belleğe’’ sahip bir futbol takımı olan Vanspor, 2024-2025 sezonunda Play-off eleme turlarında kelimenin tam manasıyla küllerinden yeniden doğarak Van Canavarının uyanışını tüm Türkiye’ye haykırdı. Geçtiğimiz sezon kirli oyunlarla şampiyonluğu geciktirilen Vanspor, genlerindeki pes etmeyen kararlılığı ile bu kez play-off süreçlerinde şimdiye kadar görülmemiş bir skor ve performansla birinci lige adını yazdırarak bizleri bir kez daha gururlandırmıştır.
Elbette hiç kolay olmadı bu süreç. Sezona Erol Temel başkanlığında büyük umutlarla başlayan Vanspor’un, futbol otoritelerine göre sezonu açık ara şampiyon olarak bitireceği düşünülüyordu. Fakat 2. Ligin en fazla para harcayan ve en pahalı transferlerle yıldız oyuncuları bünyesine katan Vanspor, maddi olarak tarihinin en parlak dönemini yaşamasına rağmen istediği tempoyu bir türlü tutturamamıştı. Ancak, sezon içerisinde 3 kez hoca değiştirdikten sonra özüne dönerek takımın dilinden anlayan, futbolcusunu çok iyi tanıyan, adeta bir can simidi gibi yetişen eski futbolcusu Murat Yıldırım Hoca ile Play- off’ ta fırtınalar estirdi. Yine Play off öncesi takıma tekrar çağırılan takımın eski neferlerinden Osman Yıldırgan ise mental olarak tükenmiş futbolcuları motive ederek çok önemli bir ivme kattı. Vanspor’un başarıyla hayata geçirdiği‘‘Sportif Direktörlük’’kavramıyla belki de birçok futbol kulübüne model olacak yeni bir formatta işe koyulan Osman Yıldırgan, yönetimin aldığı en doğru kararlardan biri olarak başarıya giden yolu açanlardan biriydi. Mesela Play-off maçları öncesi futbolculara izletilen aileleri ile çekilmiş sürpriz video kayıt görüntüleri muhteşem bir fikirdi. Hepimizi duygulandıran o görüntüler, eminim futbolcularımızı ekstra motive etmiştir. Zaten başından beri Vanspor’u bocalatan şey takımda bir ağabeyin, bir toparlayıcının, bir motivatörün olmamasıydı. Bu durum saha içerisinde kendini çok belli ediyordu. Çünkü sahada bir yıldızlar topluluğu, eksik motivasyonla amaçsız, hedefsiz, ruhsuz bir oyun ortaya koyuyordu. Ayrıca takımın en önemli noktası olan kaleci tercihinde yapılan isabetsiz seçimler ilk başlarda beklenmedik puan kayıpları yaşatarak takımın tüm kimyasını bozuyordu. Yine de cefakâr taraftarın bu konuda takıma gösterdiği sabır, fevkalade idi ve neyse ki son maçlarda kritik bir kararla yapılan doğru kaleci tercihi şampiyonluğu getirdi. Erol başkan, yönetim kurulu ile birlikte çok emek verdi ve gerçekten de şampiyonluğu çok istedi. Hatta şunu da belirtmek gerekir ki başta çok eleştirdiğimiz transfer komitesi, aslında her şeyi gerçekten sezon başında iyi planlamış isabetli futbolcular transfer etmiş, yetmemiş ara transferde aksayan mevkiler içinde nokta atışı isabetli transferler yapmıştır. İlk başlarda anlamasak da Play – off’tan gelen bu başarı, daha önce turnuva şampiyonluğu görmüş futbolcuların sanki bugünleri düşünerek alındığını ortaya koyuyor. Dolayısıyla yedek kulübesinin geniş olması bu başarının en önemli sebeplerinden biridir. Ayrıca Elazığ’daki cehennem gibi bir ortamdan Kayseri’deki penaltı atışlarına kadar maç içerisinde kaldırılması çok güç olan psikolojik ve ruhsal travmaları ancak böylesine tecrübeli futbolcularla aşılacağı su geçirmez bir gerçektir. Takımı başarıya götüren psikolojik süreç kusursuz yönetilmiştir. Bu süreç bilimsel tezlere konu olacak niteliktedir. Ayrıca bugün sağlanan başarı büyük ölçüde özümüze dönmemizle de ilgilidir. İçimizde var olan bu potansiyel gücü benim hep söylediğim her kente nasip olmayan ‘‘Süper Lig görmüş tarihi belleğe sahip futbol kültürümüzü’’ efektif değerlendirmek o dinamiklerden yararlanmak işin anahtarıdır. İşte bugün bunun tekrar tezahür ettiğini görmekteyiz ki 93 ruhu dediğimiz o muhteşem oluşumda aktif olarak görev alan şu an halen hayatta olan kişilerle tecrübelerinden ve geniş çevrelerinden egolara teslim olmadan, hiç komplekse girmeden önümüzdeki 1.lig sürecinde de istifade edilmelidir…
Şampiyonluk umudumuz ligin ikinci yarısında Elazığ deplasmanında son bulmuşken, o maç sonrası yaşanan nahoş olaylar bu kez Play – off ta Elazığ’la eşleşince ayrı bir motivasyon kaynağı olarak takımı fişekledi.Hatırlarsanız o maçta herkesin gözü önünde cereyan eden ve liglerde görülmemiş bir şekilde müsabakaya bir gün kala Batmanlı hakem, Bursalı hakemle değiştirilmişti. Üstelik Elazığ lobisinin hiç çekinmeden hem de övünerek sosyal medyada dile getirdiği bir operasyonla gerçekleşmişti.Taraflı tarafsız her takımın izzet-i nefsine dokunan olayların fitili böylece ateşlenmişti. Ve maçta durum 0-0 iken, Okan Eken’in kazandığı penaltı atışı yine görülmemiş bir tavırla maçın hakemi tarafından iptal edilerek verilen skandal bir kararla ofsayta dönüşmüştü. Böylece çığırından çıkan maçı 2-1 kaybetmemize rağmen bir de Elazığ’daki birkaç kendini bilmez tarafından, takım otobüsümüz taşlanarak evimize uğurlanmıştık. Tabi Elazığ cephesinde her şey bitti, bir daha Vanspor’la ne de olsa karşılaşmayacağız rahatlığı vardı. Play-off eşleşmeleri netleşince de kendilerini direkt finalde Batman’ın rakibi olarak kendinden emin bir kibirle 1. Ligde görme gafletine kapıldılar. Oysa hiçbir maç sahaya çıkmadan kazanılmaz. Play-off ta ise ayrı bir tarih yazılıyordu. Rakiplerini bir bir saf dışı bırakan Vanspor, grup finalinde Elazığı’ı gözüne kestirmişti. Maç yapmadan 20 gün yatan Elazığspor oldukça rahattı. Ancak ligde yenemediği takımları bir bir deviren tempolu bir Vanspor’la karşılaşınca bunun ağır bedelini 4-1’lik skorla ödeyerek aslında ilk maçta turu Van’da bırakmıştı. Eskiler hatırlayacaktır, Süper Ligde iken aldığımız rövanş maçlarındaki şaşırtıcı sonuçlar için Vanspor’a yakıştırılan ‘Futbolun adaleti Van maçlarında olur deyimi’ vardı. Ve Elazığ’da olaylar sebebiyle yarıda kalan maç sonunda standart talimatlar gereği 3-0 hükmen galibiyetle sonuçlanarak Batmanspor’un finalde rakibi oluyorduk. Vanspor adeta Dark Horse filmindeki gibi yaşadığı talihsiz olaylar, umutsuz hallere ve uğradığı saldırılara rağmen ayakta kalmayı başarmış tüm bölge takımlarının bir kez daha idolü haline gelmiştir. Bu süreçte ilk kez bölge takımları birbirine destek olmanın, aidiyet hissinin önemini ve güzelliğini yine Vanspor’un önderliğinde tadarak bir ilki başarmıştır. Play-off yarı finalinde Elazığ’da yaşananlar, sonuçları ve dersleriyle bir ibret vesikası olarak hafızalardan uzun süre silinmeyecektir. Bununla ilgili yine geçmişten bir örnek vermek gerekirse Vanspor, bölge dışındaki takımlarla ilk kez karşılaştığı 1993 yılı play-off yükselme grubu bazı deplasman maçlarında "bölücüler dışarı" sloganlarına çokça maruz kalabiliyordu. Bu durum takımdaki, Anadolu'nun çeşitli illerinden gelmiş olan futbolcularının ruh halini etkileyebiliyordu. Fakat bugün görüldü ki aradan yıllar geçmesine rağmen pek değişen bir şey yok. Ne rakip taraftar gözünde ne de TFF cenahında maalesef Vanspor ve bölge takımları bir doğu takımından öteye gitmiyordu. Bir doğu takımı olan Elazığ’da bile futbolla asla bağdaşmayan bu ayrıma maruz kalınması gerçekten ironikti. Oysa daha geçen yıl Elazığspor, Gümüşhane’de aynı ayrımcı tezahürata kendisi maruz kalmıştı ve bir doğu takımı olan Vanspor’a aynı muameleyi nasıl reva görür anlaşılır bir şey değildir. Elazığ’da yaşanan üzücü hadiseler sporda şiddetin yanı sıra dünyanın en birleştirici unsurlarından olan futbolda hiçbir zaman görülmemesi gereken ayrımcılık belası, maalesef tüm dünyada, üstelik medeniyetin beşiği Avrupa'da dahi önüne geçilemeyecek bir hal almaya başladı. Sırf, ten rengi veya milliyetinden dolayı bu tür saldırıların artması futbolun birleştirici misyonu adına oldukça düşündürücü… Müsabaka boyunca taraftarımıza, oyuncularımıza teknik ekip ve yöneticilerimize yapılan misafirperverliğe aykırı davranışlar, maç esnasında talimatlara aykırı bir şekilde anons yapan Başkan, Elazığ gibi futbol kültürünün oturmuş olması beklenen bir kulübe yakışmamıştır. Hâlbuki iki takımda Süper Lig görmüş, iki şehir de depremde kader birliği yapmış hatta taşladıkları o otobüsle Vanspor depremde Elazığ ve Malatya’ya yardıma ilk koşanlardan olmuştu. Tüm Elazığ’a mal etmeden olanları unutmalıyız. Aynı bölgenin iki güzide kulübü olarak bu arenada dayanışma göstermekten başka bir şansımız yok. Özellikle Elazığ’daki olaylara çanak tutan sorumsuz açıklamalara ve gereksiz hırslarla taraftarını geren yönetici ve söz sahibi kişilerin, biraz daha sorumlu davranması gerekirdi. Misafir olarak gelen bir takıma otel dahi vermeyecek bir anlayış yakışmamıştır. Bu durumda özel uçak tutarak takımın motivasyonunu ve biz taraftarın moralini inanılmaz derecede artıran Erol Başkan ve yönetim kurulu gururumuzu okşamış, Vanspor’un ne denli büyük bir takım olduğunu, sahipsiz olmadığını dosta düşmana göstermiştir. Vanspor’un tarihi TFF’ nin yanlı ve haksız olarak aldığı birçok kararları ve cezalarıyla doludur. Onları buraya yazmaya kalksam sayfalar yetmez ama buna rağmen Vanspor yöneticileri ve şehrin ileri gelen söz sahibi kişiler ortamı germek yerine seyircisine her zaman itidal çağrısı yapmıştır. Süreci oldukça kötü yöneten Elazığspor önce bunların hesabını kendi içinde görmelidir, zira en büyük zararı hem kulüp olarak hem de şehrin kendi imajı açısından telafisi zor yaralar almıştır. Bu yaşananlar sonucunda Play -Off grubunun yıldızı Vanspor’un, tüm bölge takımlarının hatta kırmızı gruptaki şampiyonluk için çekiştiği en önemli rakiplerinin bile açık desteğini alarak daha da kenetlenmesini sağladı. Saha olaylarından çokça canı yanmış bir kulüp olarak Vanspor (örneğin 1. Ligin kıyısından döndüğümüz Eyüpspor maçı, süper ligdeki Trabzonspor ve Antalyaspor maçları gibi) bu gerilim dolu atmosferi tecrübesiyle çok profesyonelce yönetmeyi başararak kupayı müzesine götürmüş, yıllar sonra Van’a bir üst lige yükselme heyecanını yaşatmıştır.
Tam gitti derken kazandığımız bu şampiyonluk, emin olun tahminlerin çok ötesinde bir kazanç olarak geri dönecektir. Çünkü bunca parayı harcayıp yine hüsrana uğrayacakken, önümüzdeki yıl aynı heyecanı, aynı maddi gücü ve aynı motivasyonu asla bulamayıp belki de küme düşme süreci bile yaşayabilirdik. Futbol bir motivasyon oyunudur. Bu havayı tekrar yaşamak, inşa etmek çok ama çok zor bir süreçtir. Üstelik bir üst lige yükselmenin en zor olduğu lig olan 2. Lig,önümüzdeki yıl adeta şampiyonlar ligine dönüşecek. Ayrıca 1. Lig’e yükselmemiz artık yılan hikâyesine dönen o enkaz stadyumdan kurtulmamızı daha da hızlandırmaya sebep olacaktır. Diğer bir başka beklentimiz, Erol Başkanın artık Vanspor’u kurumsallaştıracak bir misyon, bir yönetim anlayışını hakim kılmasıdır. Bu çabaların derinleştirilerek ilerlenmesi uzun soluklu bir başarı hikâyesi yazmak için faydalı olacaktır. Bu sezon özümüze dönerek başarıyı yakaladığımıza göre bir kez daha anlaşıldı ki dışarıdan, uzaktan kimselere ihtiyacımız yok. Kendi evlatlarımıza güvenmeli, öncelik vermeliyiz.Daha önce söylemiştim, bir kez daha hatırlatmak istiyorum, 93 ruhunu hatırlamak, lige bambaşka bir havayla başlamak adına sezon açılışında eski Vanspor efsane oyuncularını Van’da bir araya getirecek bir organizasyon yapılmalı. Aktif olarak futbol hayatlarını teknik direktör olarak veya futbolun içinde sürdüren bir çok efsane ismimiz var. Fadıl, Erkan, Cevdet, Turgay, Mevlüt, Murat Yiğiter, Mehmet Tuğrul, Turan, Ziya, Hüseyin ve daha sayamadığım nice isimler… Onları tekrar bir arada görsek, böylece o günleri bir ansak, hatıralarımızda yer etmiş o neferleri canlı kanlı bir kez daha izlesek, kaynaşsak hiç fena olmaz diyorum. Eminim efsanenin o görkemli yıllarına şahitlik eden benim gibi nice eski taraftarlar o günü iple çekiyordur…
Tekrar Batman’la oynanan o muhteşem final maçına dönecek olursak,bu maç gerçekten Türk futbol tarihine geçecek ölçüde unutulmaz anlara sahne oldu. İki takımın sahada, taraftarlarının ise tribünde gösterdiği centilmence mücadele, karşılıklı dostluk görüntüleri bölge takımlarının liglere ne denli renk kattığının, futbolun şiddet ve nefret olmadan da yapılabildiğini, Batmanlı futbolcuları teselli eden futbolcularımızın o muhteşem görüntüsünü tüm Türkiye’ye göstererek bizleri gururlandırmıştır. Maçta sonradan oyuna alınan 65 sırt formalı Medeni Bingöl iyi düşünülmüş bir seçimdi. Çünkü sahada Vanlı ve 65 numaralı bir forma gözükmeliydi, bu önemli ayrıntıyı unutmayan teknik ekibi kutluyorum. Yine enfes penaltı atışları izleten adeta penaltı böyle atılır ve böyle kurtarılır diye ders veren futbolcularımız gerçekten her türlü övgüyü hak ediyordu. Ligde yenemediği takımları Paly-off’ta 3-1, 4-1 gibi farklı skorlarla bir bir devirerek işi şansa bırakmadan hedefe güdülenmiş,şahane bir motivasyon gösteren bu cengaverlere verilen prim sözlerinin de takipçisi olacağımızı söylemem gerekiyor.
Ülkemizde başlayan yeni dönemde artık acıların, gözyaşlarının tarihe gömüldüğü tertemiz bir sürecin başladığı, o sancılı yılların bir daha yaşanmamak üzere son bulduğu bu kez bahar döneminde Vanspor’un bir üst lige geri dönmesi gerçekten çok kıymetlidir. Vanspor’un bu kentin soluk borusu olduğunu, kentin bu denli başarıya ne kadar özlem dolu olduğunu, bir futbol takımı olmaktan çok daha fazlası olduğunu bir kez daha göstermiştir. Yediden yetmişe herkesi ekrana kilitleyen, kadın, çocuk, genç, yaşlı demeden tüm kentin modunu bir anda yükselten, A.Samet’in kurtardığı o penaltı ile tribünlerde yanında tanımadığı kişilere sarılıp gözyaşı dökenlerle gösterilen birlik ve beraberliği başka türlü hangi gaye bu kadar etkili sağlayabilirdi? HT Sporun canlı olarak saatlerce sunduğu şampiyonluk kutlamalarında, İranlılar bile tribünde def çalarak Vanspor’un bu sevincine ortak oluyor, aidiyet hissediyorken Vanspor Van’dan büyüktür deyiminin içini dolduruyordu adeta. Takım otobüsümüz hangi şehirden geçse coşkuyla karşılanıyor, misafir edilmek isteniyor, tüm Türkiye’den alakalı alakasız her şehirden şampiyonluk tebrikleri yağıyorsa gerçektende Vanspor Van’dan büyüktür…