Ziya Şahin

Van'a gelin oldu (4)

Ziya Şahin

Bizim evde eniştemin annesi Menduha teyze gönlü güzel bir insandı. Genç yaşta kocasını elim bir hastalık sonucunda kaybedince yetimlerini bağrına basmış ve onları muhannet'e (namert) muhtaç etmeden büyütmüş… Memduh'a teyzenin yardımseverliği mahallede takdire şayan şekilde itibar görürdü. Yalnız en yakın arkadaşı olan Zarife teyze gün içerisinde onu etkilemek için türlü hikâyeler anlatırdı. Bir gün öğleden sonra semavere çayları sürünce konu türbe ziyaretinden açılmış. Zarife teyze yer ile göklerin dua üzerine durduğunu ve evliyanın enbiyanın tasarrufta bulunduklarını söylemiş. Ayrıca bir insan Van Kalesinin eteklerinde bulunan Şeyh Abdurrahman Baba hazretlerine hacet için varır, türbesine yüz sürerse eli boş dönmezmiş diye telkinlerde bulunurmuş. Bir zaman sonra hafta sonu pikniğe gider gibi ellerimizde torbalar çıkınlar ile türbe ziyaretine gittik. Vardığımızda her taraf insanlar ile dolu izdihamdan adım atılacak yer yok. Bir süre kalabalığın azalmasını bekledikten sonra bulduğumuz ilk fırsatta içeri daldık. Tarif edilene uygun olarak iki rekât namaz kıldık ve türbeye yüzümüzü sürerek dışarı çıktık.

Hatırladığım kadarıyla türbenin az ilerisinde bulunan kalenin yüzünde doğal olarak oluşmuş bir kanal vardı. Söylendiğine göre burası Urartulardan kalma kurban kanalıymış. Burada yaşayan insanlar kendi inançları gereği tanrılarına adaklar adar daha sonrada kurban keserek ibadet ederlermiş. Burası halk arasında çıkarılan bir söylenti sonucu dilek taşına döndürülmüş. Bir hacet için Abdurrahman Gazi hazretlerine gelen ziyaretçiler bu kanaldan kayarak dilek tutmaya başlamışlar. Söylendiğine göre buraya genel olarak evlenmekte geç kalan kızlar ile aş veya iş sahibi olmak isteyenlerin rağbet ettikleri söylenir. Dediklerine göre yukarıdan kanala giren insanlar bildikleri duaları okuyarak sırt üstü yatıyorlar.

Sonrada;

--" Oyanım keçe bu yanım keçe elime bir helal süt emmiş geçe… Tekerlemeleri söyleyerek aşağı doğru kayıyorlarmış. Eğer takılmadan aşağı inen olursa dileğinin gerçekleşeceğine inanılıyormuş.

Van'da bulunduğum süre içerisinde böylesine güzel hadiseler ile karşılaşırdık. Bana Van şehrinin güzelliği ve okulumuzun sıcaklığı ayrı bir yaşama sevinci verirdi. Bu gün dahi okulumuzun cennet bahçesi gözlerimin önünden gitmez. Bir gün okulun bahçesinde otururken hayatımın geri kalanında sevgi ve saygıyla anacağım muhteşem bir insanla karşılaştım. Galiba boş dersimiz vardı bende hava almak için bahçeye çıkmış kamelyada oturarak dinleniyorum. Birilerinin bana doğru geldiğini fark ettim. Yanıma gelince gayet nazik bir şekilde oturabilir miyiz dediler. Bende toparlanarak tabi neden olmasın dedim. Yalnız kim olduklarını bilmiyorum. Ellerinde ki poşeti açarak kantinden aldıkları simitleri çıkarttılar. Gelenlerden birisi yüreğimi yakan bir ses tonu ile hitap etti.

"-Simit yer misin?"

Bir an nefesim kesilecek gibi oldu ve geri döndüğümde bana doğru şefkatle bakan bir çift göz gördüm. Bir elinde kopardığı Simit'in yarısını tutarak sabırla almamı bekliyordu. Ben simitten ziyade sesinde ki şefkati, annemin sesine benzetmiştim.

Kendisi devam ederek:

Ben Songül Çiçekçi altıncı sınıfta okuyorum,  memleket olarak Tatvanlıyım bu da arkadaşım Hamdi'ye, sen bu okulda yenisin galiba kendini tanıtır mısın?

 Bende yarı şaşkın vaziyette Kayserili olduğumu ve ablamın yanında kaldığımı söyledim. Biraz sonra zil çaldı kalkarken elini uzattı ve bir sıkıntın bir şeye ihtiyacın olursa hiç çekinme dedi. Ben arkalarından baka kaldım ve sonra içimden ne kadar dost canlısı birisi diye düşündüm. O günden sonra her teneffüs zil çalar çalmaz bahçede onu arıyor peşinden ayrılmıyordum. Beni arkadaşlarına kardeşim diye tanıştırıyor. Adeta koruyucu meleğim gibi ellerini üstümden çekmiyordu. Günler aylar su gibi akıp geçti ve okul bitince doğal olarak ayrıldık.                        

 (Devamı edecek)

Yazarın Diğer Yazıları