Yusuf Kazak

Stratejik manevralar sahası: Belarus

Yusuf Kazak

Rusya’nın ileri karakolu ve Avrupa’nın politik ve stratejik manevralarının ilk muhatabı mesabesinde olan paratoner ülke Belarus, geçtiğimiz haftalarda vuku bulan seçimlerin ardından, bir kısım halkın seçimlerde usulsüzlük ve hile yapıldığı gerekçesiyle gerçekleştirdiği yoğun katılımlı gösterilere sahne oldu. Başkent Minsk sokakları son dönemin en yoğun katılımlı eylemlerine tanıklık ederken ülke, politik ve sosyal bir kaos atmosferinin içerisine girdi. Muhalefetin diktatoryal yönetime başkaldırı çağrısı ve uzun yıllardır ülkeyi yöneten Lukaşenko’nun ‘dış güçler’ açıklamalarıyla ilerleyen süreç, şu anda AB ve ABD’nin propagandist tazyikine rağmen Rusya’dan miras alınan güvenlik duvarına toslamış görünüyor.

Konumu ve önemi dolayısıyla satranç ustası titizliğinde bir idarenin icap ettiği Belarus, uzun yıllara dayanan Sovyet yönetimi akabinde 1991’deki bağımsızlığı üzerine, ilk etapta bölgesindeki diğer devletler gibi Batı’ya daha yakın, liberal ve demokratik bir görünüm sergilemiş ve bunu 90’ların ortalarına değin sürdürmüştür. 1994 yılında iktidara gelen eski Yüksek Sovyet üyesi Lukaşenko, halkın Batı ile Sovyet değerleri arasında bölünmüş fikri altyapısına uygun politikalar yürürlüğe sokmuş ve bunu kamuoyunun büyük bölümünün desteğine mazhar olacak bir anayasa ile taçlandırmıştır. Bu tarihten sonra Lukaşenko’nun, eski Sovyet sistematiğini modernize ederek Belarus’a uyarladığı ve adeta küçük bir ‘Modern Sovyet Ülkesi’ inşa ettiği söylenebilir. İstihbarattan ekonomiye, askeriyeden politikaya kadar çoğu alanda Sovyetlere ve onun mirasçısı Rusya’ya paralel bir kabuk değişimi başlatan Lukaşenko, ülkedeki halk desteğini arttırıp daha muhkem bir idare tesis etmesinin yanı sıra Batı dünyasının da yoğun eleştirilerine ve bir kısım yaptırımlarına maruz kalmıştır. Sonraki tarihlerde eski Sovyet hinterlandı ve Bağımsız Devletler Topluluğu üyeleri ekseninde Rusya ile en fazla uyumlu ve eşgüdüm içerisinde olan bir Belarus tablosu karşımıza çıkar.

Dünyanın yönetimi ve mega güçlerin stratejik hareketleri bakımından kritik noktalarda olan devletlerin, sadece kendi iradeleri ile ve sakin bir atmosferde kendilerini yönetmesi pek mümkün değildir. İşte Belarus da bu ülkelerden biridir. Bu bağlamda ülke, Avrupa Birliği ve ABD cenahı açısından Rusya’yı ekarte etmek ve politik-askeri düzlemde sıkıştırmak için bir manivela noktası olarak kullanılmak istenmektedir. Sovyetlerin dağılmasına müteakip Avrupa sistemine  entegre edilen Litvanya, Estonya, Polonya ve Slovakya vs. gibi ülkelerde olduğu gibi Belarus’un da, liberal halkanın bir parçası yapılıp genişlemeye dahil edilme gayretleri ve planları  vardır. Rusya karşıtı güçler, Belarus’u kontrol etmenin, iyi gerilmiş bir okun Rusya’nın kalbine tam isabet gönderilmesi ile eşdeğer olduğunu gayet iyi bilmektedirler. Bu ülke, daha önce Gürcistan ve Ukrayna’da yaşanan güç mücadelesi dahilinde yeni bir Batı-Rusya savaşının sahası olabilme potansiyelleri taşımaktadır fakat ülkede inşa edilmiş güvenlikçi duvar, zikredilen ülkelerde yaşanan kaosun tekrarını zorlaştırmaktadır. Öte taraftan Belarus, ABD’nin NATO yayılım ajandasının bir hedef unsurudur. Son yıllarda özellikle Estonya, Litvanya  ve Polonya’ya yoğun bir askeri yığınak gerçekleştiren NATO, Rusya’nın artan tehditlerine verilecek en iyi yanıtın Belarus’a açılım olacağını iyi bilmektedir. Bu bağlamda, tarihi proses bakımından ABD, Sovyetler’den bağımsızlığını kazanan devletler bazında hızlı bir yapılanma ve nüfuz gerçekleştirerek 90’lardan sonra Rusya’yı kuşatma-çevreleme stratejileri yürürlüğe koymuş ve bir kısım Orta Asya ülkesi, Ukrayna ve Gürcistan özelinde ‘Turuncu’ ve ‘Kadife’ devrimler meydana getirerek bunları açıktan desteklemiştir. Belarus, bu kuşatma stratejisinin başat kilit ülkelerinden ve hedeflerinden biridir.

Rusya açısından ise Belarus, Batı dünyasının şimşeklerini ve manevralarını karşılayan bir uç beyliği ve paratoner değerindedir. Rusya’ya yönelik sahneye sürülecek tüm plan, strateji ve politikaların ilk karşılama merkezi Belarus’dur. Bu yönüyle ülke Rusya için bir nefes borusu niteliğindedir. Minsk yönetiminin yaşayacağı her türlü istikrarsızlık unsuru, Rusya için birincil derece ulusal güvenlik meselesi çerçevesinde değerlendirilmektedir. Zaten bu minvalde iki ülke arasında  ‘Kolektif Güvenlik Anlaşması Örgütü’ çerçevesine dayanan 2002 tarihli mutabakat, Belarus’un her türlü güvenlik probleminin Rusya tarafından, bir garantörlük ekseninde çözülebilmesi hakkını doğurmuştur. Zaman içerisinde her ne kadar Lukaşenko yönetimi, ara ara Batı eksenine konjonktürel olarak biraz yakınlaşma emareleri göstermiş ve Rusya ile Batı arasında bir denge stratejisi uygulamış  olsa da bu durum, Rusya’nın bu ülke ile alakadar yüksek seviyeli odaklanmasında en ufak bir düşüş meydana getirmemiştir zira Moskova, Beyaz Rusya ile ilgili en ufak bir dikkat dağınıklığının kendisine çok pahalıya mal olacağını çok net  bilmektedir. Bir diğer husus da şu ki, Belarus, doğalgaz geçiş yolları üzerinde olması hasebiyle de asla vazgeçilemez bir lokasyondadır. Avrupa’ya yapılan gaz tedarikinin kilit noktası olan bu ülke, Rus ekonomisinin lokomotifini teşkil eden enerji ihracının devamı doğrultusunda hayati bir önemdedir. Ayı (Rusya), kendisine çok lezzetli bir bal sağlayan bu kovandan(Belarus) kati surette vazgeçmeyecektir.

Sonuç olarak, Belarus’un halihazırda yaşadığı toplumsal ve politik istikrarsızlık tablosunun, bir yönetimsel devrime evrilmesi zor görünmektedir fakat son yıllarda artış gösteren muhalefet eksenli halk hareketleri ve mevcut yönetime karşı gösterilen tepkilerin durulmayacağı, hatta aksine daha da alevlenebileceği öngörülebilir. Batılı değerlerin, propagandaların, stratejilerin, politikaların ve aygıtların; ülkedeki toplumsal arzular ve muhalefetin özgürlükçü söylemleriyle harmanlanarak daha kaotik ve yıkıcı bir fırtına oluşturması, simülasyonlar ve ihtimaller dahilindedir. Bu küçük ülkenin, Batılı basınca karşı çok devasa stratejiler geliştirmesini gerektiren Rusya ile yakın ilişkileri ve özel konumu, kaçınılmaz olarak onu sürekli bir yoğun tempoya maruz bırakacak ve ülkeyi, ‘Rus Ayısı’nı yutabilecek boyuttaki dalgalara karşı bir önemli bent konumunda bırakacaktır.

Yazarın Diğer Yazıları