Yunus Türkoğlu

Söğütlü Çıkmaz Sokak-1

Yunus Türkoğlu

Daha dün çocuktuk, Mercimek Mahallesi’nde oyun kurardık. Şimdi bizi teselli eden güzel günlerin hayaliyle baş başa kaldık. Bazen birdirbir oynardık, arada bilye yuvarlar, bazen de güvercin taklası. Sormayın, dıngılapiştodan düşerken hayata nasıl da atardık makası. Van sokaklarında koşup oynarken, hiç farkında olmadan yaşımız altmışı açtı. Dal idik, dallarımız güle durdu, söyleyin bizim başımıza unu kim saçtı?

Söğütlü çıkmaz sokak, mahallemizin hatıralarla dopdolu sokaklarından biridir. Bu sokakta yaşayan büyüklerimiz kendilerinden sonra gelen nesillere mükemmel örnek olmuşlardır. Onlar gerçek kulluğu yaşadılar. Gönülleri iman ve irfan ile doluydu. Yüzlerinde secde izleri vardı. Allah’a kul oldular ve hep öyle yaşadılar.

Gelin geçmişe bir pencere açıp, bu sokağın güzelliğini ve sakinlerini kısaca tanıyalım...

Sokağa girince sağ tarafımızdaki köşe başında iki katlı, duvarları kireçli, kapı ve pencereleri yeşile boyanmış unutulmaz bir Van evi vardı. Köşesinde mahallelinin buğdaylarını dövdüğü dibek taşı, birde gölgesi toprak yola düşen üç-beş tane söğüt ağacının göğe uzanırdı başı…

Bu evde; takkesi, beyaz sakalı, elinde tespihi, yeleği, şalvarı ve ayağında mesh lastikleriyle Rahmetli hacı Sabri Durur ve hafif kilolu hep çarşaf ve peçesiyle hatırladığım Rahmetli annenim can dostu merhume Makbule teyzeler huzurla otururdu.

Hacı Sabri ve kardeşi merhum hacı Abdullah namı diğer iğneci Abdullah ile okulunda içinde bulunduğu çevirmeye buğday ekerdi. Güzün harman yaparlardı. Başaklı demetleri daire şeklinde dizer dolap beygiri etrafında dönerdi. Beygirin arkasındaki mekanizmanın üzerine Rahmetli hacı Abdullah biz çocukları sırayla bindirir beygirin peşinden gıcırtıyla dönerdik. Çok mutlu olurduk. Unutulmaz bir hatıra olarak kaldı! Tahta şenelerle buğday savuranları bir köşede oturup izlemekte ayrı bir zevkti…

Çift kanatlı kapıdan eve girince sol taraftaki geniş ahşap merdivenden yukarı çıkılır, tahta zeminli salondan oturma odasına geçilirdi. Çiçekli perdesi, kalın duvarlarından dolayı derinliği olan pencere dört yol ağzına bakar ve birinci mevkiiydi. İkindi sonrası özellikle Ramazan akşamlarında oturup dört yoldan gelip-geçenleri izlemek çok güzeldi.  Çalık sokağı köşesinde bulunan Saffet amcanın bakkal dükkânı bile görünürdü.

Sol tarafa geçiyorum, köşe başında öğretmen merhum Mazhar Taşcıoğlu ve merhume hanımı Saniye teyzeler otururdu. Cadde tarafında küçük bahçesi olan tek katlı bir evdir burası. İkindi serinliği havaya çökünce Mazhar hoca bahçedeki çiçekleri suluyor, Saniye teyze ise antrede çayı hazırlıyordu. Birazdan çay faslı başlayacaktı.

Van’ın tanımış eğitimcilerinden olan Mazhar Taşcıoğlu, yılarca Hacı Bekir İlkokulu ve mahallemizdeki Tunca Uras İlkokulu’nda görev yaptı. Bende dâhil olmak üzere mahallemizden birçok kişiyi okutmuştur. Hepimizde emeği var Rahmetle anıyorum.

Bahçede; güller, patates, hatmi, horozibiği gibi çiçekler vardı. Mazhar hoca bunları sularken gelip geçen komşularla ve bakkal İdris’in dükkânın önündeki gençlerle sohbet ettikten sonra çay içmek için eve dönerdi. Sonrasında antrede çaylarını yudumlar günün yorgunluğunu atarlardı.

Evin küçük yaramazı Fatih gelmeden, Saniye teyze rahat bir çay içsin bari!

Harikulade güzel bir sokaktı burası;

Toprak zeminli yolu, sağlı-sollu yemyeşil ağaçlar ve kuş sesleri ayrı bir cazibe veriyor. Buradan daha iç açıcı sokak hayal edemezsiniz. Güneş ışıklarını yola vurmak için sık ağaçların arasından sızdırmaya çalışırdı. Fakat nafile, Söğütlü Çıkmaz Sokak yaz boyunca gölgeli ve serin olurdu! Bahçeler sulandığında sızıp gelen sularla sokağın kenarından bir derecik oluşurdu. Baharda, kişmiri gül, leylak ve iğde çiçeği kokuları, yazları elma ile diğer meyvelerin mis kokuları havayı bürürdü. İkindi sonraları Güler abla, merhume hacı Muhsine ile Rahmetli menekşe gözlü Fatma teyzelerin yaktıkları semaverlerden tüten dumanların gökyüzüne yükselmesi ise cabası. 

Devam ediyoruz. Sağ tarafta mühre duvarlar, kalın gövde ve uzun boylarıyla kavak ağaçları dikkatimizi çekiyor. Sal taşlarla yapılmış köprü den geçip tahta kapısından bahçeye giriyoruz. Merdivenlerle balkonuna çıkılan ev Rahmetli Hacı Mustafa Durur ve hanımı merhume Saime teyzelere aittir.

Hacı Mustafa, sabah namazını Hacı Hüsnü Camisi’nde kıldıktan sonra işine giderdi. Küçük Cami (Sobacı Osman) yanında peynirci dükkânı vardı. Burayı büyük oğlu Abdulkadir ile beraber işletirlerdi. Akşam ile yatsı namazlarında yine camide olurdu. Yıllarca mahalle camisinde namazlarımızı birlikte kılmıştık.

Sol tarafta, kavak ve dişbudak ağaçlarının olduğu etrafı mühre duvarla çevrili olan bahçe Demirci merhum Hacı Kemal Mercan’ın bahçesidir. Karşısındaki bahçe içinde marangoz merhum İhsan Arslan’ın evi var. Hemen bitişiğindeki ev ise YSE personeli Rahmetli Yaşar Sarı’nın evidir.

Biraz durmamız lazım, çünkü sokağın en geniş ve merkez durumundaki yerindeyiz. Burası mahallenin çocukları Salih, Metin, Bülent, Ömer, Yaşar, Vahap, Şakir, Kenan ve diğerlerinin fırfıra çevirme, bilye yuvarlama ve daha başka oyunlar oynadığı yerdir. Bir nevi toplanma alanıdır. Oyun oynayanlar sırası gelinceye kadar, oynamayanlar mühre duvarın üzerinde otururlardı.Zamanla Kemal amcanın mühre duvarını bile eritip yol seviyesine getirmiştik. İnşallah bizlere hakkını helal eder! 

Nasip olursa haftaya devam ederiz.

Hoşça kalınız.  

Yazarın Diğer Yazıları