Yunus Türkoğlu

Sofu Baba

Yunus Türkoğlu

Van'ın manevi dinamiklerinden biri de Sofu Baba'dır. Memleketimiz manen şanslı bir Coğrafyada yer almaktadır. "Şeyh Abdurrahman Gazi, Seyyid Abdulhakim Arvasi, Seyyid Fehim -i Arvasi, Şeyh Muhammed-i Tayyar, Şeyh Gazai Baba, Kılıçlı Baba, Nanyemez baba, Sultani Yekpayi " gibi isimler ilk anda aklımıza gelenlerdir.

Dönemin Başbakanı rahmetli Turgut Özal, Van'a geldiği zaman konuşmasına genellikle" Evliyalar Şehri Van" diye başlardı. 

Sofu Baba türbesi ve camisinin etrafının bomboş olduğu, bizim çocukluk günlerimizdeki perşembeler çok güzel olurdu. Anneler için manevi bir mekân, çocuklar içinse koşup oynanacakları geniş alanların olduğu harika bir yerdi.

Yakınlarımız daha çok "Garipler" "Haraba Mahalle" ile "Akköprü Mezarlığı"nda yatıyor olmalarına rağmen, "Sofu Baba Mezarlığı"nı ziyaret ettiğimiz kadar buralara gitmemişizdir. Buda insanımızın "Sofu Baba" ya olan muhabbetindendir.

Bu iman abidesi insanı kısaca tanıtıp, güzel bir menkıbesini bilgilerinize sunacağım…

Sofu Baba Van evliyasındandır. İsmi Mustafa efendidir. Sofu Baba adıyla meşhur oldu. Van eşrafından Abdullah Tüfekçibaşızade'nın torunu olup, babasının adı Abdurrahman efendidir. On dokuzuncu yüzyılın son yarısında Van'da yaşamıştır. Kabri ve kendi adıyla anılan camisi İpek Yolu üzerindedir. Mustafa Tüfekçi gençliğinde Evliyanın büyüklerinden Peygamber Efendimizin (sav)  soyundan olan Seyyid Fehim-i Arvasi Hazretleriyle tanışmasıyla maneviyat dünyası kemale ermiştir.

Seyyid Fehim-i Arvasi Hazretleri, her yıl Van'a gelir Şabaniye Mahallesi'ndeki camide halka vaaz eder, ilim ve edep öğretirdi. Vaazlarına devam edenler arasında Mustafa Efendi de vardı! Sıcak bir yaz günü dersine gelen talebeleri imtihan etmek maksadıyla;

"Birisi olsa da Erek Dağı'ndan bir tabak kar getirse. Karlı bir su içseydik" diye buyurur. Sofu Mustafa sessizce bu işe talip olur! Bin bir zorlukla kısa bir zaman zarfında dağa gidip istenilen karı alıp getirir. Hocasının hoşuna giden bu hareketinden sonra ismini sorar ve dua eder! O sırada Mustafa efendi'de bir haller görülür, ağlamaya başlar. Bunun neticesinde gönlü muhabbetle dolar. Ve bu hadiseden sonra, hocası Van'da olduğu müddetçe yanından hiç ayrılmaz!

Sevgi ve vefanın tezahürü bu olsa gerek. Sofu Baba'nın soyundan "Fehim" adında birçok zat vardır. Oğlu Sıtkı Efendi, onun oğlu "Ağabey" diye bilinen Abdurrahman efendi, onu oğlu Fehim efendi, Fehim efendi'nin oğlu ise mahkeme zabit kâtipliği yapmış olan Necmettin Efendi'dir.

Sofu Mustafa Efend,i bir kış günü annesine;" Ey Anacığım, heybemi hazırla Arvas'a gideceğim!" dedi. Annesi durumu ve hocasına olan derin sevgisini bildiğinden;

" -Etme oğlum, bu karda kışta evden dışarı çıkılmaz, aç kurtlar seni yerler. Gitme bahar yaklaşıyor bekle o zaman gidersin!" Demesine rağmen, oğlunun kararlı olduğunu görünce çaresiz heybesini hazırladı.

Mustafa Efendi, Arvas'ta çok ihtiyaç olan bir küp kandil yağını alarak yola koyuldu! Soğuk dondururken kurtlar yiyecek ararken, dere tepe demeyip gece gündüz yola devam etti. Yolun mesafesi tahminen 100 km. kadardı. Bu şartlarda dahi geri dönmeyi hiç düşünmüyordu.

Sofu Mustafa Efendi yüksek bir dağın tepesindeyken karşısına biri çıktı;

"- Oğlum! Aç isen sıcak yemek vereyim. Nereye gidiyorsan seni götüreyim" dedi. Sofu Mustafa ona hiç teveccüh etmedi. Yoluna devam etti. O devamlı şeyhini düşünüyordu! O'na olan muhabbeti gönlünü ısıtıyor ve başka bir şey düşünemiyordu.  Kendini ona o kadar yakın hissediyor!  Şeyhinin hayalini" Çabuk gel, seni bekliyoruz" der halde görür gibiydi! 

Nihayet bir akşamüstü Arvas Camiinde ezan okunuyordu. Seyyid Fehim-i Hazretleri mihraba geçmeyip biraz bekledi. Hâlbuki öyle yapmazdı, ezanın akabinde mihraba geçip imam olup huzur ve huşu içinde namaz kıldırırdı. Talebeleri ve cemaat "Bunda bir hikmet vardır" düşüncesindeyken Seyyid hazretleri;

"-Bir yolcumuz geliyor, kendisi farkında değil ama nerdeyse donmak üzere"  Hakikaten az sonra kapıdan içeri Sofu Mustafa Efendi girdi. Buzdan kardan bir adam gibiydi. Seyyid Fehim-i Hazretlerinin emriyle papuçlarını ve paltosunu çıkarıp sobayı yaktılar. Sofu Mustafa kendine gelince hocasının mübarek ellerini öptü.

Hocası sordu; Yolda karşına çıkıp sana yardım etmek isteyen zatı tanıdın mı? O Hızır Aleyhisselamdı! Neden yardımını istemedin?

"-Efendim, tanıdım size selam ediyor, ama o anda sizin sevginiz içimi kaplamıştı, duramazdım! Yola devam ettim.

Sonra beraberce o unutulmaz namazlardan birine daha durdular…

Yorumlar 1
mevlüt akman 24 Mart 2021 17:16

Yüreğinize ve kaleminize sağlık hocam

Yazarın Diğer Yazıları