Mustafa M. Atilla

BIRAKIN ÇOCUKLAR BEBEK KALSIN

Mustafa M. Atilla

Allah bir can verirken seçim yapıyor bence ama sonsuz hayatın rahmet kapısını doğduğunda kime açtığının seçimini yapmıyor, kendine bırakıyor. İnsanoğlu zamanı ve mekanı ikram eder gibi yapacaklarını, yaşayacaklarını her şeyi bildiği halde ömrü fırsata çevirme aralığı gibi bizlere sunuyor affının büyüklüğüne yakışır en güzel şekilde.

Masum bir çocuk ağlayarak geliyor dünyaya, alacağı nefesin ilk ufak bir tokadıyla, anlamı belki varlığının son bulduğu andaki yemesi gereken tokadın ufak bir ikazı ile doğduğundaki bal yanaklarına; hissetimi! Hayır! Hissedeceği zaman, yolun sonunun bir öncesi, anımsatılan çok şey gibi farkında olmamızın işareti.

Bebek vakit geçtikçe bir yandan açlık çığlıkları bir yandan sevinç çığlıkları, annenin kucağında verilen nefesi alıp verirken, emdiği helal sütü doyuncaya kadar gözleri her şeye kapalı yarı uykuda gülümseten görevli meleklerin çabası ile durmaksızın büyüyor.

Masum bebek ara ara gülümseyerek yavaş yavaş ele avuca gelirken yürümesi, konuşması, aileye verdiği neşesiyle anneden başka varlıkları hissetme içgüdüsüyle, sevgisini akışına bırakmış kendini yuvanın her ferdinin kollarında yaşayacağı hayatın ilk yıllarını, aile ortamının sıcaklığında geçirmeye başlıyor.

Bir yandan büyürken bir yandan büyük bir dikkatle uyum sağlayacağı çevreyi, insanları, eşyayı, havayı, suyu, önce zihninde sorguluyor, sonra anne baba kardeşe soruyor tüm olup biteni, bu ne? bu kim? Bu iyimi, bu kötümü, aldığı cevap bazı zaman yeterli bazı zaman yetersiz geliyor ki yine soruyor üşenmeden anneye her şey gibi sütün helalliğini.

Çocuk sıra sıra, ardı ardına benliğinin içinde büyüttüğü bir an önce büyük olma, büyüme düşüncesinin başlangıcı olan sorunsuz, sorumsuz yılların tadını eğitim zamanına kadar sürdürüyor. Okul vaktinin geldiğinin işaretleri oluştuktan sonra biraz ürkek, biraz heyecan, birazda sevinçle karışık, korku sarmalında başlar saflığın, bal yanaklı lığın sevimliliğinde arkadaşları ve öğretmenleriyle geçireceği gençlik yıllarına uzanan oyunlarla dolu en heyecanlı en güzel süslenmiş sınıflara, sıralara ve yıllara.

Çocuk biraz daha büyümüştür.Aynı şekilde buradan sonra bir yol ayrımının başlangıcı saydığım aile, çevre, akraba, arkadaş ilişkilerinin yoğunlaştığı zaman diliminin kuytusuna, kendilerini alamayacakları için maruz kaldıkları, başta anne ve babanın her konudaki düşünceleri ve bir kısım faktör el yönlendirme çabalarının devreye girmesi ile doğruyu yanlıştan yanlışı doğrudan ayıramadıkları etkileşim içinde olduklarından hiçbir çocuk buraya kadar sorgulanamaz dedirtiyor bana.

Büyüyen çocuk artık genç olmuştur. Ergenliğin, deneyimsizliğin, bilgi birikiminin azlığı, tecrübenin yetersizliği, hayata bakış açısının darlığı, düşüncenin kifayetsizliği ne tango kültürü, ne halay kültürü, ne de etkileşim içinde olduğu arkadaş kültürü ile aşamayacağını henüz kavrayamadığından yönlendirilen her sapakta yapacağı seçimde bir yol arayışı içinde olacağından bugüne kadar kazanla tattığı aile ve çevre meyinden doyasıya içecektir.

Ne kadar eğitimli olursa olsun, ne kadar cahil olursa olsun fark etmez, insan ve yaptıkları doğru ise doğrudur yanlış ise yanlıştır, düşünceli olduğu kadar düşünceli, pozitif olduğu kadar pozitiftir. Bu vasıfları çoğalttıkça saygınlığı da artar. Kendi varlığının güzelliğini, ailesinde, çocuklarında, çevresine de, işine de yansıtır. Bu karakter zenginliği ile aile içinde yetişen çocuklarında hem sorumlusu hem de yol göstericisi olur. Hiç bir zaman ne kendine, ne insanlara, hangi uğurda olursa olsun asla zarar vermez İyiliği, yardımı, hedefinin şaşmaz koşulu olarak kabul eder ve uygular.

Aksi ve kendini aşamamış insanlar, aile içi şiddetten başlamak üzere sosyal ilişkiler, komşuluk ilişkileri, akraba ilişkileri en önemlisi senli benli, sizli bizli, senden ondan, soydan ırktan tutumu ile ayrımcılığın zirvesini çocuklarına da empoze ederek bal yanaklı çocukları kendi emelleri ve arzularına göre belki de farkında olmadan belki de farkında olarak yönlendirmişliğin gururunu marifetmiş gibi düşüncesizce yaparlar. Bebek kaçınılmaz etki altında kaldığından kendilerine benzemiş ergen görünümlü baba ve annedir.

Dünyaya karanlık içinde beslenirken bir anda ışığa açtığı gözünü bal yanaklı bebeklik ten başlamak, üzere, çocukluk, gençlik ve yaşlılık olarak devam eden yolculuğu, maruz kaldığı çevre ve aile içi etkenler den dolayı kötü çirkin yanlış yerine, iyi güzel doğru ile beslenemediğinden karekter zenginliği, ve hep birilerine ihtiyaç duyarak, özgür ve bağımsızlığa ulaşamadan ömürleri boyunca hatalı ailenin suçsuz mahkumu olacaklardır.

Önce! giriş yaptım birkaç cümle ile, sonra gelişme bölümünü sınırlı şekilde cümlelerle anlatmaya çalıştım., en son sonuç bölümüne de ana fikri de ekleyerek yazıyı bitirmek gerekirse; Ailede, ülkede, şehirde köyde kentte, mezra da her neresi olursa olsun yaşıyorsak, yaşamaya çalışıyorsak birlik beraberlik için kendimiz ve neslimiz için mantıksız hareket etmeden, bizim sizin söylemeden, kimseye zarar vermeden, uzlaşı içinde kısa fakat bize çok uzun gelen yaşamı kardeşçe yaşamanın yolu seçmemiz en doğru davranış olacağından çocuklarımızın gelişme çağının doğru yanlış ayrımında artı yönde ışık tutar davranışlar sergilemek her anne babaya değer katacaktır.

Bu bebekleri kendimize benzetmeden bırakalım bal yanaklı bebekler olarak kalsınlar, büyüsünler ve hayallerinde kendi baharlarını yaşasınlar.

Yazarın Diğer Yazıları